Muhacir veya Ensar olabilmek için sürgünden dönmek gerekir
GENÇ Dergisi Yazarı Ayşegül Genç, Suriyeli muhacirleri gündemine aldığı yazısında ensar-muhacir kardeşliğine dikkat çekerek, "Mümin olmak, insanın bir peygamberin önderliğinde; malda, statüde, cinsiyette, aidiyette k
GENÇ Dergisi Yazarı Ayşegül Genç, Suriyeli muhacirleri gündemine aldığı yazısında ensar-muhacir kardeşliğine dikkat çekerek, "Mümin olmak, insanın bir peygamberin önderliğinde; malda, statüde, cinsiyette, aidiyette kalan parçalarını toparlayarak kendisini tamamlaması demektir. Bugün de modern Müslüman parçalarını toplamakla görevlidir. Bunu yapmak için ise ilk önce sürgünden dönmeye niyet etmesi, yürüyeceği yolun ufkuna gözlerini dikmesi gerekir" ifadelerini kullandı.
İŞTE O YAZI:
Mümin olmak, insanın bir peygamberin önderliğinde; malda, statüde, cinsiyette, aidiyette kalan parçalarını toparlayarak kendisini tamamlaması demektir.
Suriyeli mülteciler sınırlarımıza dayandığından beri, söylediğimiz tek bir söz var:
“Muhacire ensar olmalıyız!”
Allah’ım ne güzel, ne şerefli bir cümledir bu. Yüzyıllar öncesinden gelip dudağımıza konan. Bir toplumsal problemi iki ucundan tutup, katlayıp, ayaklar altından kaldıran ne onarıcı bir cümledir.
Çünkü ‘ensar’ olmak bir medeniyete gebe olmak demektir. Bulunduğun şehri, gelen kardeşlerinle yeniden imar etmek demektir. İki yakanın birleşmesi demektir çünkü hicret. Ruh ile maddenin, durgunluk ve aksiyonun, dilin ve sözün, ilacın ve yaranın bir araya gelmesi demektir. Bu açıdan ensar ve muhacir‘tamamlanmak’ üzere gelirler bir araya… Gelen de bekleyen de hakkın ve hakikatin bir elemanı olmak için kavuşurlar.
Gelin görün ki dilde güzel duran ‘ensar’ kelimesi modern Müslüman’ın üzerinde eğreti duruyor. Ensar ve muhacir birleşmenin iki unsuru iken modern hayat ayrışma üzerine şekilleniyor çünkü.
İnsanları ayrıştıran (şeytanın itirazından bu yana) üstünlük arzusudur.Kapitalizm bu arzudan beslenir. En pahalı markaların müşterisi olan, sürekli diğerlerinden farklı olmaya çalışan ve fakir insanları görmezden gelen bir sınıf oluşturmaya çalışır. Toplumsal farklılık oluşturmayı başardığı an ise insanlar yaratılış gayesinden uzaklaşırlar. Kendileri gibi yaşamayan insanlardan ışık hızı ile ayrılırlar. Uzaklaştıkları noktada ise ne muhacirdirler ne de ensar. Ancak sürgündürler.
Ensar ve muhacir istikamet üzeredir. Arzuladıkları tek şey müminlik rütbesinde buluşabilme arzusudur. İlk mesajdan 13 yıl sonradır hicret. İlahi mesaj bu süre zarfında ensar ve muhaciri ihya etmiş ve “fedakarlık, infak, isar” ahlakı ile bu buluşmayı kolaylaştırmıştır. Bu buluşma istikametten şaşmadıkları için kolay/normal olmuştur. Çünkü mü'minlik aslında normalleşmedir.Normale/olağana dönmek ve varoluşun cevabında buluşmak için istikamet üzere olmak gerekir. Çarpıklıkların, birbirinden soyutlanmış mahallelerin, ötekileştirilmiş insanların, gettoların, ayrımların oluşturduğu şehir hayatının içinde istikametten değil anormallikten söz edilebilir ancak. Şehrin bölünmüş duvarlarının içinden çıkamamış, kendi ruhunu rezidansların, zigguratların, kulelerin, avm’lerin ağır zeminlerinden kurtaramamış yani sürgününden henüz dönememiş insanların “ensar” olabilmesi mümkün müdür?
Kapitalizm; tüm pencereleri tuğlalarla örmüş, kapıların anahtarlarını denize fırlatmış ve ‘kardeşlik huzuru’ yerine ‘bireysel keyif’i getirerek ruhları suni yollardan doyurmaya çalışmış despot bir sistemdir. Bu sistemin içinde insan muhacirliğin ve ensarlığın yolunu nasıl bulabilir? Şehir; insanların yollarını bir kasaya bir bankamatiğe ya da bir pos makinesine çıkarır şekilde düzenlenirse, insanların yolu birbiri ile nasıl kesişir? Bir halkın ensar olabilmesi için; güçlülerinin, zenginlerinin ve mevki sahiplerinin fakir halka uzaklaştıkları noktalardan geri dönmeleri gerekir. Halkın fakirlerinin ise onursuzluğa direnme noktasına yeniden yükselmeleri gerekir. Ayrışmış insanlar sürgünlerinden dönmediği takdirde aradaki o sınır geçilip Medine’ye varılamayacak demektir.
Kendi aralarında merhametli olan insanlardan oluşuyordu muhacir ve ensar.Medine’yi Medine yaptılar. Geri dönüp Mekke’yi derinden onardılar. Ensarın fedakarlığı o kadar fazlaydı ki kısa zamanda muhacirden tek bir fakirin kalmadığı rivayet edilir. Ensar olmak bölüşme bilincine ermek demektir. Derneklere, sivil toplum kuruluşlarına SMS atmak ancak kullandığımız SMS’lerin zekatı olsa gerektir. Ya malın, mülkün, kabiliyetlerin, imkanların zekatı, mutlulukların,“keyiflerin” zekatı?
Mümin olmak, insanın bir peygamberin önderliğinde; malda, statüde, cinsiyette, aidiyette kalan parçalarını toparlayarak kendisini tamamlaması demektir. Bugün de modern Müslüman parçalarını toplamakla görevlidir. Bunu yapmak için ise ilk önce sürgünden dönmeye niyet etmesi, yürüyeceği yolun ufkuna gözlerini dikmesi gerekir. Hz. Aişe’ye kesilen kurbandan ne kadar kaldığını soran Efendimiz “bir kürek kemiği” cevabını aldığında şöyle buyurmuştu: “Desene bir kürek kemiği hariç hepsi duruyor”. Vermenin ufkuna bu cevabı yerleştirmek zorundadır Müslümanlar.
Kaynak Yeni Akit [ Okunma Sayısı: 243 ]
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın