Medya ve Aile Değerleri
0
Her teknolojik aygıt, bazı kültürel öğelerin değişimini beraberinde taşıyor. Medya etkilerine odaklanan çalışmalarda eleştirel tavır takınan düşünürlerin genel kanısı da bu yönde.
Genel olarak medyanın, özelinde ise televizyonun topluma etkileri düşünüldüğünde, bu etkilerin ilk noktasını “aile” değerleri oluşturuyor. Çünkü televizyon, belirli kültürel kodlarla inşa edilmiş metinlerden oluşan bir bütün ve televizyon bu kodlarla, aileden başlayarak toplumu etkileme potansiyeline sahip araçların başında geliyor. Aynı değerlendirmeyi internet için de yapmak mümkün.
Peki, televizyon ve internet, “aile değerlerini” nasıl ve ne yönde etkileyebilir? Başta evlilik programları ve evlilik siteleri olmak üzere medyanın aile değerlerine ne tür etkileri olabilir? Bu soruları ve daha fazlasını İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Gürcan ile konuştuk.
“Bizdeki yaygın medyanın felsefi bir arka planı bulunmuyor”
İslamvemedya.com: Televizyondaki evlilik programlarının "aile değerleri"ni dönüştürdüğü söyleniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ayşen Gürcan: Tüm dünyada olduğu gibi toplumsal değişiminin temel dönüşüm araçlarından birisi de medya olmuştur. Her toplumda dönüşümü gerçekleştirdiği alanlar farklılık taşımasının temel sebepleri de tıkanan ve değişimle birlikte sosyal çözümlemeleri geciken durumlara bir fışkırma alanı olmuştur medya. Toplumumuzda, evlilik kurumunun oluşumuna ilişkin geleneksel araçlar artık işlev gör(e)memekte, yerine yenisi de maalesef oluşturulamamış durumdadır. Görücü usulü ve aktörleri modern yaşamda kendini yenileyememiş evlilik seçenekleri açısından özellikle modern şehir sakinleri için bir sıkışmaya neden olmuştur. Medya kendince talep gören ve bir tür izlenme oranını artıran her durumu kendine düstur kabul eden bir anlayışla baktığı için, bu konuya da aynı şekilde yaklaştığını düşünüyorum. Özellikle bizim toplumumuzda yer alan yaygın medyanın felsefi bir arka planı olduğunu hiç sanmıyorum, öncelik kaygısının tamamen reyting bağlantılı bir programcılık anlayışı olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz, son 15 yılın tv program eleştirilerine, bir zamanlar realityshow’lar vardı, ciddi anlamda eleştiri görmüştü, ne zaman izleyici sıkıldı, seyretmez oldu programlar kalktı.
Televizyondaki evlilik programları ve seyirlik kültür
İslamvemedya.com: Bu dönüşüm, bir yozlaşma anlamı taşır mı?
Ayşen Gürcan: Aile değerleri sadece medya ve belli bir program eşliğinde değil, ciddi anlamda değişim geçirdiği ve sancılı-hastalıklı bir hale girdiği hepimizce malum. Değişimin iyi yanları da olmakla birlikte ama çokça kısmı maalesef insan hayrına, toplum hayrına ve aile hayrına olmadığını bizden önce bu yolları kat’eden toplumlara (özellikle sözde gelişmiş batı toplumlarına) bakarak söyleyebiliriz. Bir kere ailenin verdiği güven ve huzur bağlantısının oldukça zayıfladığını düşünüyorum. Bunu şiddet ve boşanma rakamlarından anlayabilirsiniz. Boşanma olgusu belki analiz ettiğimiz evlilik programlarının arka planı ile de doğrudan bağlantılı bir durum. Aslında bir insanlık hakkı olan “boşanma” sonuçları ve taşıyabilecek riskleri adına toplumsal normlar açısından hoş karşılanmaz ve olumsuzluk olarak nitelendirilir. Bu açıdan doğrudur, ancak ilahi metinlerde bile yer alan bu hakkın aslında evlilik akdi yani nikah konusu ile birlikte düşünülmesi gerektiği göz ardı edilmektedir. Boşanmaların yüksekliğinden ziyade boşanmış veya bekar kişilerin yeniden evlenme durumlarının neticesidir esas sorun. İşte evlilik programları böylesi bir sorun-çözüm sıkışmışlığı neticesinde patlamış bir alandır. Dikkat ederseniz hem katılımcılar hem de yorumcular açısından programlar daha çok seyirlik gibi işletilmekte, evlilik kurumlarının karikatürize edilebilecek yanları abartılı olarak ortaya dökülmektedir. Adayların mal varlığından, sosyal ve ekonomik beklentilerinden öteye de gidilebildiğini söyleyemem. Zaten seyirlik yapılan bir ilişki kurma biçiminin çok da insani ve fıtri olduğunu kimse söyleyemez.
İslamvemedya.com: Benzer bir eleştiri evlilik sitelerine yönelik...
Ayşen Gürcan: Evet, evlilik siteleri ile medyada yer alan evlilik programlarının çıkış amacı aynıdır. Kendi yakın çevresinden bu anlamda yüreklendirme ve yönlendirme al(a)mayan kişilerin çare olarak yöneldiği ara çözümlerdir bunlar. Ne kadar sağlıklıdır ona bakmak gerekir. Ya da sağlıklı olması adına neler yapılmalıdır bunun üzerine düşünmek ve yönelmek gerekir.
“Ekrandaki her kare, bizim davranışlarımız için doğrudan yaptırıcı ve belirleyici değil; ama model olduğu da kesin”
İslamvemedya.com: İnternette "aile ve medya" şeklinde bir arama yaptığınızda bile genellikle medyanın olumsuz etkileri üzerinde durulduğu görülüyor. Medya aileyi olumsuz etkileyecek kadar güçlü mü sizce?
Ayşen Gürcan: Medya üzerine yapılan araştırmalar ve bu konuda çalışan tüm akademisyenlerce ortak görüş medyanın olumsuzlukları üzerinedir.
Bu olumsuzluğa medyanın doğrudan etkisi olduğunu düşünmüyorum ancak katalizörlük yaptığı da aşikar. Yani zaten sıkıntılı olan hanelerde medya gerginliği artıran, beklentileri gerçeklerden uzaklaştıran ve dışarıda masalımsı bir hayatın olduğu sanrısını uyandıran halleriyle zaten sıkıntılı olan evin gidişatını ne yazık ki hızlandırıyor. Yapılan araştırmalarda özellikle şiddet konusunda yapılan araştırmalarda hep benzer sonuçlar elde edilmiştir. Eğer doğrudan bir etkisi olsaydı, Allah muhafaza, sanırım şiddetsiz ev kalmazdı. Ama biliyoruz ki, gördüğümüz her ekran karesi bizim davranışlarımız için doğrudan yaptırıcı ve belirleyici değil ama model olduğu da kesin. Bugün tv seyreder bir gence, intihar nasıl yapılır sorusunun cevabını veya bir ilişki nasıl kurulur biçiminin modelini daha çocukken ekrandan öğrendiğini biliyoruz. Esas sıkıntı ekran modellerinin filtre edilmesi, özellikle izleyici tarafından oldukça önem taşıyor. Aynı zamanda denetleme mekanizmalarının kuvvetli ve hızlı işletilmesi gerekiyor.
"Medya, evimizin sakini değildir"
İslamvemedya.com: Bu noktada ailelere nasıl bir görev düşüyor?
Ayşen Gürcan: Medya, evimizin bir sakini gibidir. Yani aile fertlerinden biri gibidir. Ancak birçok aile onu denetleyemediği komşusu sanır. Bir başka deyişle; kendisinden görmediği ama yaşadıklarını da izlemekten kendini alamadığı, hatta gıybetini yapmaktan da çekinmediği garip komşusu gibidir “ekran kişisi”. İşte esas ayrım budur, yani evime aldığım kişi, misafirim bile değil, hanemden biri olarak tasavvur etmediğim sürece, medya ile aile baş edemez diye düşünüyorum. Çünkü bu ayrımı yaptığımız an medyanın gücünün kendisinde olmadığı da anlaşılacaktır. Evimde kalmak isteyenlere karşı takındığım tavrı ve seçiciliği medyaya uyguladığımız an artık medya aile için destek güç olacaktır. Geçmişte medyanın alternatifinin olmadığı dönemlerden daha kolay bir dönemdeyiz. Özellikle uydu ve internet yayıncılığından sonra, herkes kendi aile yapısına uygun ekran kişilerini seçebilir ki, seçmelidir. Bence bu aile olmanın da gereğidir. Evime nasıl herkesi almayacak isem, kendime, aileme-çocuklarıma izlettiğim her görüntünün evime uygun olması gerekir. Birinci görev aileye düşer, bu konuda da her ailenin yeterince aklı ve seçim gücü olduğuna inanırım.
“Medya, sosyal yapının nesnesi değil, bir aktörüdür”
İslamvemedya.com: Medya ve aile konusunda çocukları da konuşmak gerekiyor sanırım. Medya ile büyüyen nesiller yetişiyor. Medya kullanımı konusunda ailelere ne tür tavsiyelerde bulunmak isterseniz?
Ayşen Gürcan: Alternatifleri olan ve çok hızla bir kendi içeriğini ve biçimini değiştirme gücüne sahip olan bir yapıdan bahsediyoruz. Medya sosyal yapının bir aktörüdür artık buradan dönüş de (en azından bu çağda) maalesef yoktur. Dolayısıyla medyasız bir toplum değil, sağlıklı medya ile oluşmuş bir topluma yönelmeliyiz. Bir gerçek ki, aynı zamanda medya sosyal bir okuldur, bir bilgilendirme aracıdır ve sosyalleşmede rol modelleri paylaşmada güzel bir imkândır. Bunu iyi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda RTÜK ve bu alanda çalışan profesyonelleşmiş STK’lara çok iş düştüğünü düşünüyorum. En azından ailelere rehberlik edecek, izlenecek programlara yönlendirecek rehberliklerden bahsediyorum. Ki tanıdığım-bildiğim AKODER MEDYASOFA gibi oluşumlar, AİLEMİZ PROJESİ gibi izleyici bağlantısı kuran girişimler bu anlamda oldukça yönlendirici ve cesaret vericidir. Ailelere bu alanda yapılan çalışmalar duyurulmalı aynı zamanda medya okuryazarlığı konusunda farkındalık eğitimleri verilmelidir.
"Türkiye’de dini bilgiyi sadece medyadan öğrenen haneler var"
İslamvemedya.com: Son olarak medyanın ailenin din öğretimi üzerine etkilerini sormak istiyorum. Bu konudaki tespitleriniz veya görüşleriniz nelerdir?
Ayşen Gürcan: Biraz önce söylediklerim içinde yani bilgilendirme ve davranış modeli oluşturma konusunda her alan girebilir. Din de bunlardın biri. Özellikle dini eğitim ve bilgilendirme konusunda resmi ve akademik kurumlarımızın yavaş ve eksik kalması medyanın bu alanı doldurmasını kolaylaştırdı. Ve de seviyenin ranjını oldukça genişlettiğini de söyleyebiliriz. 2006 Aile Yapısı araştırmasında elde ettiğimiz bir bulgu bizi hayli şaşırtmıştı. Türkiye’de dini bilgiyi sadece medyadan öğrenen hanelerin varlığı bulgusu. Sayısı çok olmamakla birlikte böylesi bir ailenin, yapısal özelliklerine odaklandığınızda, sosyal bağlarından kopmuş, küçük-çekirdek hanelerinde yalnızlıklarını sadece medya ile paylaşan aileler bunlar. Din öğretimi üzerine etkisi şiddet etkisinden bağımsız değildir, yani doğrudan bir etkiden ziyade, yanlışın pekişmesi ve rol model olmasında kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı olmasıdır esas etki. İşte bu noktada dini yayınlar açısından son derece olumlu gelişmeler olduğunu da görüyoruz. Diyanet TV bu açıdan bence alınmış en önemli kararlardan ve uygulamalardan biri. Çünkü ailelere medya yolu hizmet daha öncede belirttiğim gibi vazgeçilemez bir kanal artık bugün. Yani sadece din değil, her türlü ailenin ihtiyaç duyduğu bilgi, davranış ve tutumların medya aracılığı ile kolaylaştırıcılığına yönelinmeli, sağlıklı ve kaliteli bilgiler paylaşılmasına öncülük edilmelidir. (Kaynak: İslam ve Medya)
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın