Güney Afrika’nın unutulan ‘Efendi’si
Yedi Kıta’nın 86. sayısında, Güney Afrika’nın ilk ve son “Efendi”lerinin hikâyesi var
Son yıllarda Türkiye’nin Afrika ile olan münasebetleri bazı tartışmaları da beraberinde getirmiş, ülkemizde sanki Afrika’da yaşayanlarla ilk defa irtibat kurulacakmış gibi bir hava esmişti. Hâlbuki Afrika’nın bilhassa kuzeyi ile asırlarca devam etmiş ortak bir tarihî geçmişimiz var.
“AFRİKA’YA HÜCUM”
Avrupalıların Afrika kıtasına ilgisi ise biraz daha farklı bir çizgiye sahiptir. 1488’de Güney Afrika’ya ulaşan Avrupalılar, burayı köle ticareti ve sömürgeleri için bir üs olarak kullandılar. Sanayi Devrimi’yle birlikte Afrika’nın zengin maden rezervlerine sahip iç bölgeleri de Batılıların istilasına uğradı. Batı, kendine yeni bir gelecek inşa ediyordu Afrika’da. Bugün de hâlâ aynı hırs ve tamahla inşa ettikleri o geleceği yaşıyorlar. Arkalarında bıraktıkları şey ise zulüm, acı, bitmek bilmeyen iç savaşlar… Bu arada hatırlatmadan geçmeyelim; İngilizcede “Afrika’ya hücum” diye bir deyim bile var!
Batılı devletlerin her coğrafyada olduğu gibi “hep barış” Afrika’yı aralarında pay ettikleri Berlin Kongresi’nden 22 sene önce ise Osmanlı payitahtında, o topraklara gönderilecek bir âlim aranıyordu. 1862’de Güney Afrika’ya gitmek için İstanbul’dan ayrılan Ebubekir Efendi’nin zihnindeki tek düşünce, oradaki Müslümanlara dinlerini öğretmek ve aynı zamanda Müslümanların halifesi olan Osmanlı sultanını orada temsil etmekti. Afrika’nın bu “Efendi”si, ilk başlarda biraz zorlansa da “çok fayda az zamanda elde edilemeyeceği”nden görevinde sebat etmiş ve orada yeni bir hayata başlayarak kendisinden sonra bayrağı devralacak çocuklarını da yetiştirmişti.
“EFENDİ”LERİN HİKÂYESİ
Talebelerinden Mahmud Fakih Efendi de Güney Afrika’da aynı hizmeti devam ettirdi. Hem Ebubekir Efendi hem de Mahmud Efendi’nin çocukları “Efendi” soyadını taşıdılar ve soylarından gelenler de bugün dünyanın muhtelif yerlerinde hâlâ o ismi iftiharla taşıyorlar. Güney Afrika’nın ilk ve son “Efendi”lerinin hikâyesini, medfun oldukları topraklarda onların izlerini süren Halim Gençoğlu ile Dr. Ahmet Uçar kaleme almışlar. Rodos’ta sadece tek vakit için açılan İbrahim Paşa Camii’ni Tunahan Kanıcı anlatıyor. Çeşme Şer’iye Sicilleri’nde kayda geçmiş dikkat çekici bir konuyu; düğünlerde kimin, kime ne alacağını, kıymetinin ne olacağını, nelerin yasak olduğunu ve daha birçok detayı Fatih Dalgalı; Anadolu’nun kilidi mesabesindeki Ani Kalesi’nin fethini Veysel Sekmen kaleme getirmiş.
“TÜRKİYE’DE HAYATÎ MESELELERE İDEOLOJİK BAKILIYOR”
Derginin önemli bölümlerinden “Tecrübe Konuşuyor”un bu ayki misafiri, Prof. Dr. M. Alaaddin Yalçınkaya.Öğrendiği yabancı dilleri hizmetine veren ve Osmanlı’nın ilk daimî elçiliği açtığı İngiltere’deki elçisi Yusuf Agâh Efendi’yi ve eserlerini araştıran bir hoca Mehmet Alaaddin Yalçınkaya. Hoca kendisiyle yapılan söyleşide, öğrenciliğini, çalışmalarını, ilim ve kültür dünyamıza dair fikirlerini aktarıyor.
Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın