Görmez’den Almanya’ya sert tepki
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Almanya’da Diyanet İşleri Başkanlığının DİTİB bünyesinde görevlendirdiği imamlara yönelik asılsız iddialara ilişkin açıklamada bulundu.
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Almanya’da Diyanet İşleri Başkanlığının DİTİB bünyesinde görevlendirdiği imamlara yönelik asılsız iddialara ilişkin açıklamada bulundu.
Türkiye’de görev yapan yabancı medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Almanya’da görev yapan din görevlilerinin illegal bir faaliyet içerisinde olmadıklarını kesin bir dille ifade ederek, asılsız bir iddia ile başlatılan algı operasyonuyla Diyanet İşleri Başkanlığı, DİTİB ve din görevlilerinin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını kaydetti.
Asılsız ve mesnetsiz iddialarla din görevlilerinin ve dini kuruluşların iç siyasete malzeme yapılmaması gerektiğini vurgulayarak bu asılsız iddiaların Almanya’da yaşayan sadece 3 milyon Türk asıllı insanı değil, 5 milyondan fazla Müslümanı rencide ettiğini dile getiren Başkan Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığında düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında şu hususların altını çizdi;
“Almanya’daki din görevlilerinin illegal bir faaliyet içerisinde olmadıklarını kesin bir dille kamuoyu ile paylaşıyoruz…”
15.02.2017 tarihinde Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya ve Reinland-Pfalz eyaletlerinde Federal Başsavcının talimatı ile Bad Godesberg, Fürthen-Sieg, Engelskirchen ve Bergneustadt’ta dört din görevlisinin evinde arama yapıldığı basından öğrenilmiştir. Yazılı ve görsel Alman medyasında yer alan haberlere göre DİTİB camileri bünyesinde görev yapan Diyanet imamları hakkında usulsüz istihbari faaliyette bulunma iddiası ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, iki din görevlimizin şahsi bilgisayarına el konulmuştur.
Olayların başladığı günden itibaren gerek Diyanet İşleri Başkanlığı, gerekse DİTİB yaptığı açıklamalarda din görevlilerinin illegal bir faaliyet içerisinde olmadıklarını kesin bir dille kamuoyu ile paylaşmıştır. Ayrıca Başkanlıkça konu ile ilgili Alman yetkililerine durumu tavzih eden bilgi paylaşımında bulunulmuştur. Bu bağlamda yetki aşımında bulunduğu değerlendirilen 6 din görevlisi, herhangi bir istihbarı ve casusluk faaliyeti içerisinde yer almamalarına rağmen iki ülke arasındaki karşılıklı güveni korumak ve iyi niyet göstergesi olmak üzere Türkiye’deki görevlerine döndürülmüştür.
“Asılsız bir iddia ile başlatılan algı operasyonuyla Başkanlığımız, din görevlilerimiz ve DİTİB itibarsızlaştırılmak istenmiş ve müntesipleri rencide edilmiştir…”
Söz konusu ithama mesnet teşkil eden yazı, IX. Avrasya İslam Şurasında ele alınan dinin yanlış yorum, istismar ve şiddete alet edilmesi ana fikrini taşımasına rağmen asılsız bir iddia ile algı operasyonu başlatılmıştır. Bu yolla hem Başkanlığımız, hem din görevlilerimiz, hem de Almanya’da din hizmetleri yürüten DİTİB itibarsızlaştırılmak istenmiş ve müntesipleri rencide edilmiştir.
“Diyanet İşleri Başkanlığı, aşırılıktan uzak bilimsel bilgiye dayalı din anlayışına ve birlikte yaşama kültürüne büyük katkılar sağlamıştır…”
Diyanet İşleri Başkanlığı, 40 yılı aşkın bir süredir başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli Müslümanların öncelikle dini vecibelerini yerine getirmelerine rehberlik etmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı, aşırılıktan uzak bilimsel bilgiye dayalı din anlayışına, toplumun huzur ve refahına, toplumsal güvenliğine, birlikte yaşama kültürüne, uyuma, inananların şiddetten ve nefretten uzak kalmasına çok büyük katkılar sağlamıştır.
“Diyanet ile DİTİB’in dini referans ortaklığı, her türlü diplomatik, siyasi, ideolojik manipülasyon ve polemiklere konu edilemeyecek derecede hayatidir…”
Diyanet-DİTİB işbirliği, din hizmetleri bağlamında Türk-Alman modeli olarak da nitelendirilebilecek, toplumlararası dini ilişkilere örneklik teşkil edebilecek bir karakteri haizdir. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı ile DİTİB’in dini referans ortaklığı, her türlü diplomatik, siyasi, ideolojik manipülasyon ve polemiklere konu edilemeyecek derecede hayatidir. 40 yıllık süre zarfında Türkiye Diyanet’inin uluslarası hukuku, yerel hukuk normlarını, temel insan haklarını ve dini özgürlükleri esas ittihaz ettiği ve çalışmalarını buna göre yürüttüğü her türlü izahtan varestedir. Bugüne kadar böyle olduğu gibi, bugünden sonra da bu ilke ısrarla korunacaktır. Hiçbir din görevlisinin görev tanımı dışında bir faliyete yönelmesine asla müsaade edilmemiş, bu süre zarfında illegal olarak nitelendirilebilecek herhangi bir vaka’ya rastlanmamıştır.
“Asılsız ve mesnetsiz isnatlarla din görevlilerinin ve dini teşkilatların iç siyasetlere malzeme yapılması asla kabul edilemez…”
Asılsız ve mesnetsiz isnatlarla din görevlilerinin ve dini teşkilatların iç siyasetlere malzeme yapılması asla kabul edilemez. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi küresel ölçekte kendi alanında hizmet sunan dini, insani ve hayri faaliyetlerde bulunan ve ilişkide olduğu bütün kesimlerce saygı ile karşılanan güzide bir kurumu; Almanya'nın en geniş tabanlı Müslüman sivil toplum kuruluşu olan ve kurulduğu günden bugüne sağduyu, uyum, huzur ve barışın güvencesi olan DİTİB’i; keza her durumda inanç, ibadet ve ahlak alanlarında rehberlik eden, dini ve insani erdemleri yükselten din görevlilerini; rencide eden, ötekileştiren, dışlayan, suçlayan beyan ve haberlerin maksatlı ve faydasız olduğu açıktır. Bu girişimler Almanya’yı yurt edinen Türkiye kökenli sadece 3 milyonu aşkın inananı değil, 5 milyondan fazla Müslümanı da manen ve vicdanen yaralamışır.
“Medya üzerinden yürütülen bu asılsız beyan, haber ve iddiaların yol açtığı travmaların toplumsal barışa ve güvene hizmet etmeyeceği aşikârdır…”
Medya üzerinden yürütülen bu asılsız beyan, haber ve iddiaların masum ve inanmış kitlelerde onulmaz travmalara yol açması muhtemeldir. Bu kabil travmaların ise toplumsal barışa ve güvene hizmet etmeyeceği aşikârdır. Yarım asra yaklaşan dini alandaki Türk-Alman işbirliği modelinin zedelenerek işlemez hale getirilmesi yerine eğitim, kültür, uyum ve entegrasyon konularında daha da geliştirilmesi, güçlendirilmesi, şayet varsa eksiklerinin giderilmesi yolu tercih edilmelidir. Siyasi ve kamusal sorumluluğu olanların acele ve özensiz açıklamalardan kaçınmaları şüphesiz ki sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır.
“Diyanet’in bilgi, birikim ve tecrübesini yanına almak Müslüman dini yapılara herhangi bir eksiklik getirmez, bilakis güven ve itibar kazandırır…”
DİTİB başta olmak üzere dünyanın her yerinde Diyanet’in manevi rehberliğini, bilgi, birikim ve tecrübesini yanına almak Müslüman dini yapılara herhangi bir eksiklik getirmez, bilakis güven ve itibar kazandırır. Diyanet İşleri Başkanlığı temas halinde bulunduğu dini tüzel kişiliklerin tabi olduğu hukuk normlarına her zaman saygılı olmuştur.
“Diyanet İşleri Başkanlığının en temel hizmet ilkelerinden biri de politik yansızlık ilkesidir…”
Diyanet İşleri Başkanlığının en temel hizmet ilkelerinden biri de politik yansızlık ilkesidir. Diyanet din görevlilerinin hizmet süreçlerinde bu ilkeye riayet etmeleri konusunda da son derece hassastır. Bundan sonra da aynı hassasiyeti sürdürme kararlılığındadır.
“Diyanet İşleri Başkanlığı dini gelenek ve anlayışı gereğince, radikal yapılar, terörist odaklar ve dini istismar eden çevrelere hizmet süreçlerinde asla yer vermez…”
Diyanet İşleri Başkanlığı öteden beri sahip olduğu dini gelenek ve anlayış gereğince, radikal yapılar, terörist odaklar ve dini istismar eden çevrelerle kategorik olarak kendisini ayırır ve bu kabil yanlışlar taşıyan unsurlara hizmet süreçlerinde asla yer vermez. Bu tür odak ve unsurların en son tezahürleri, İslâm’ın esenlik mesajlarıyla asla örtüşmeyen DEAŞ ve dini istismar ederek küresel ölçekte faaliyet gösterip hukuk ve düzen karşıtı tehdit sarmalına dönüşen FETÖ gibi terör örgütleridir. Bu tür terör örgütlerine karşı Diyanet İşleri Başkanlığı, din hizmetinde paydaş olarak gördüğü yurt içi ve yurt dışı teşekküllerden de aynı hassasiyeti göstermesini beklemektedir.
“Her seviyedeki Alman yetkili ve ilgilinin, bu tür akla ziyan ve hiç kimseye yarar sağlamayan bu sürecin sağlıklı bir şekilde sona ermesi için üzerine düşen görevi yapacağına inanıyoruz…”
Dünyanın karşı karşıya kaldığı aşırılık, terör ve göçmen sorunu gibi insani meselelerde; akılcı, faydacı ve barışçı olanı tercih, gerek Diyanet İşleri Başkanlığının gerekse DİTİB’in gelenek, tecrübe ve potansiyelinden yararlanmaktır.
Başta Türkiye kökenliler olmak üzere, Almanya’da yaşayan Müslümanların, inancı, dini ve kökeni ne olursa olsun sağduyulu bütün insanların ümitsizliğe ve tehevvüre kapılmadan hareket edeceklerine ve sonunda akl-ı selimin galip geleceğine olan inancımız tamdır.
Federal ve Eyaletler bazında her seviyedeki Alman yetkili ve ilgilinin, kırk yıllık süreçte elde edilen deneyim ve kazanımları görmezden gelen ve geleceği inşaya katkı sağlamayan bu tür akla ziyan ve hiç kimseye yarar sağlamayan bu sürecin sağlıklı bir şekilde sona ermesi için üzerine düşen görevi yapacağına inanıyoruz.
Başkan Görmez konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
Bir gazetecinin "Basına yansıyan bilgilere göre; Almanya’daki 4 din görevlisinin Türkiye’ye geri çağrıldığı ve bu yapılan aramaların onlar çağrıldıktan sonra gerçekleştiği, o sırada evde başka din görevlilerinin de olduğuna ilişkin bazı detaylar var, bunun detaylarını anlatabilir misiniz?" sorusunu, Başkan Görmez şöyle yanıtladı:
"Biz, iki ülke arasındaki ilişkiler zedelenmesin diye, yanlış anlaşılmaya müsait olabilecek, yetki aşımında bulunan 6 arkadaşımızı asli görevlerine iade ettik… "
Herhangi bir din görevlimizin basında iddia edildiği gibi ve nitekim Anayasayı Koruma Dairesinin de açıkça ortaya koyduğu gibi tecessüs ve casusluk denilebilecek, kişilerin mahremiyle ilgilenmek olarak değerlendirilebilecek herhangi bir eylem içerisinde olmadığını tekrar ifade etmek istiyorum. Ama dini kuruluşlar sadece kötülükleri ortadan kaldırmakla yükümlü değiller, aynı zamanda her türlü yanlış anlamayı ortadan kaldırmak için de özveride bulunurlar. Biz, iki ülke arasındaki bu ilişkiler zedelenmesin diye, yanlış anlaşılmaya müsait olabilecek yetki aşımında bulunan 6 arkadaşımızı aynı süre içerisinde asli görevlerine iade ettik. Bunu yaparken tekrar ifade ediyorum, herhangi birisinin basında ifade edilen herhangi bir suçu işlediğinden dolayı değil, öyle olsaydı başka şekilde davranırdık. Ama özellikle seçim atmosferinde iki ülkenin ilişkileri zedelenmesin diye İslam, din, DİTİB, Diyanet bu polemiklere malzeme yapılmasın diye, sadece özveride bulunmak için böyle bir karar aldık. Buna rağmen Türkiye’ye döndükleri halde Anayasayı Koruma Dairesi burada herhangi bir tecessüs hareketi, casusluk hareketi yoktur dediği halde Türkiye’ye dönen din görevlilerinin evlerine baskın yapılmasını sadece medyadaki polemiklerin etkisiyle siyasi tartışmaları alevlendirmek için yapılmış bir hareket olarak değerlendiriyoruz.
"Biz DİTİB’e talimat veremeyiz. DİTİB, Alman kanunlarına göre kurulmuş, kendi tüzel kişiliği olan bir müessesedir…"
Bir başka gazetecinin " Türkiye’de 15 Temmuz sonrası FETÖ’ye üye insanlar ayıklandı. Diyanet İşleri Başkanlığı, DİTİB’e Almanya’da bunu yapmak için bir talimat verdi mi ? " sorusuna ise Başkan Görmez "Biz DİTİB’e talimat veremeyiz. DİTİB, Alman kanunlarına göre kurulmuş, kendi tüzel kişiliği olan bir müessesedir. Genel Kurulunun Başkanının Diyanet İşleri Başkanlığı olması, Diyanet’in DİTİB’e talimat vereceği anlamına gelmez. DİTİB’in kendine özgü kurulları vardır. Diyanet’le DİTİB ilişkisi, dini, manevi, ilmi çerçevededir, doğrudan organik değildir. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışında müşavir ve ataşeleri vardır. Bizim gönderdiğimiz yazı DİTİB’e gönderdiğimiz bir yazı değildir. Bizim gönderdiğimiz yazı, büyükelçiliklerde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığını temsil eden yahut başkonsolosluklarda bulunan müşavir ve ataşeleredir. Elbette biz dünyadaki bütün müşavir ve ataşelerimize, hizmet götürdüğümüz vatandaşlarımızı DEAŞ gibi terör örgütlerinin anlayışından korumak ve muhafaza etmekle mükellef olduğumuz gibi, 40 yıldır dünyanın her tarafında din görüntüsü altında dini istismar ederek milletimize ve de bütün insanlığa zarar veren bir hareketten de vatandaşlarımızı korumanın ve muhafaza etmenin vazifemiz olduğunu açıkça ifade etmek istedim. " cevabını verdi.
Başkan Görmez, Almanya dışında başka ülkelerde de benzer bazı sorunların yaşandığını ifade ederek şunları söyledi :
"Türkiye-Almanya ilişkisi, Avrupa’nın diğer ülkelerini de olumlu ve olumsuz etkilemektedir…"
Türkiye-Almanya ilişkisi, Diyanet-DİTİB ilişkisi, aynı zamanda Avrupa’nın diğer ülkelerini de olumlu ve olumsuz etkilemektedir. Çünkü en büyük kitle Almanya’da yaşamaktadır ve bu model başka ülkeler tarafından da örnek alınmaktadır. En küçük bir olumsuzluk yaşandığında da başka ülkeler bundan olumsuz yönde etkilenmektedir. Önce Hollanda’da da bir sorun yaşandı, ama daha sonra Hollanda hükümetiyle doğrudan konuşarak, anlaşarak belli bir noktaya getirildi. Fakat Almanya’daki kampanyadan sonra Avusturya’da da aynı şekilde bazı olumsuz yazıların yazıldığını biliyoruz. Ama aradaki fark şu: Almanya’da doğrudan devlet yetkililerinin açıklamaları doğrusu bizi kaygılandırdı, bunu kabul etmek mümkün değil.
"Almanya’da kadim devlet aklının bu 40 yıllık kazanımları heba etmeyeceğine inanıyorum..."
Almanya’da kadim devlet aklının bu 40 yıllık kazanımları heba etmeyeceğine inanıyorum. Bütün bu yaşadıklarımızın seçim süreçlerinde özellikle yeni çıkan bazı hareketlerin İslamofobik söylemler üzerinden oy kazanmaya başlamasının meydana getirdiği geçici bir süreç olduğunu düşünüyorum. Bütün bu tartışmalar bittiğinde, herkesin akılla ve hikmetle düşünmeye başladığında DİTİB modelinin, Diyanet ve DİTİB ilişkisinin hem Almanya’nın, hem Avrupa’nın lehine olduğu konusunda herkesin bir ortak kanaate sahip olduğunu ve olacağını düşünüyorum. Yani bütün bu yaşadıklarımızın geçici olduğuna inanmak istiyorum demiyorum, inanıyorum.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ
AÇIKLAMANIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ (ALMANCA)
AÇIKLAMANIN TAM MENTİ İÇİN TIKLAYINIZ (ARAPÇA)
AÇIKLAMANIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ (İNGİLİZCE)
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın