Görmez, Hacı Bayram Camiinde hutbe irat etti…

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Hacı Bayram Camiinde verdiği Cuma hutbesinde, Müslümanların tarihte çok büyük medeniyetler kurduğuna dikkat çekerek, Endülüs Medeniyetinin 8 asır boyunca dünyaya büyük alimler kazandırdığını, 8 asır sonra yok olduğunu kaydetti.

uı78yuıMüslümanların daha sonra Maveraünnehir'de, insanlığa hikmet öğreten büyük alimlerin yetiştiği bir medeniyet daha kurduğunu, ancak bu medeniyetin de kaybedildiğini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, sömürgeler, işgaller ve istibdat rejimleriyle bu medeniyetlerin kaybedildiğini söyledi.

Başkan Görmez, Bağdat'ta, Şam'da katledilenlerin sadece insanlar olmadığını söyleyerek, “Burada sadece medeniyet yok olmadı, sadece binalar yıkılmadı. Tarih boyunca bu topraklarda birlikte inşa ettiğimiz barış içerisinde birlikte yaşama ahlakı, birlikte yaşama hukuku da tarumar edildi" dedi.

Bütün dünyanın mazlumlarının Anadolu’da kurulan ve hala dimdik ayakta duran İslam Medeniyetine baktığını ifade ettiği hutbesinde şunları söyledi;

“Müslümanların kurduğu büyük medeniyetler sömürgeler, işgaller ve istibdat rejimleriyle yok oldu…”

İslam tarihine baktığımız zaman Müslümanlar tarihte çok büyük medeniyetler kurdular. Endülüs’te bütün garbı aydınlatan, Batı’yı bütün karanlıklardan kurtaran bir medeniyet kurdu Müslümanlar. Bu medeniyet 8 asır hüküm sürdü. Bu medeniyet yeryüzüne ışık tutan büyük alimler yetiştirdi. Bu medeniyet hakkı, hakikati, adaleti, merhameti bütün insanlığa gösteren büyük eserler ikame etti. İbn Rüşd’ler, İbn-i Haldun’lar, nice mütefekkirler, nice fakihler, nice filozoflar, nice bilim adamları bu medeniyet içinde yetişti ve bütün dünyaya ışık tuttular. Ancak 8 asır sonra bu medeniyet yok oldu. Hutbemin başında okuduğum “Allah’a itaat edin, Resulüne itaat edin. Sakın birbirinizle çekişmeyin. Aksi takdirde medeniyetiniz yok olur. Arkanızdaki rahmet rüzgarı gider. Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” ayeti kerimeye açıkça muhalefet etmişlerdi. Çekişmelere, iç çekişmelere girmiş, 5 ayrı parçaya bölünmüş, birbirleriyle kavgaya tutuşmuşlardı. İlim, hikmet ve marifeti terk etmişlerdi. Adaletten ve merhametten uzaklaşmışlardı. O Medeniyet bugün yok oldu. Öyle ki, bugün Akdeniz’de boğulan mülteciler gibi o zamanlar nice Endülüs Müslümanları teknelere binerek okyanusları aşmak zorunda kalmışlardı ve niceleri de denizlerde boğuldular, yok oldular.

“Maveraünnehir bütün insanlığa ilim, irfan, adalet ve hakikat merkezi olmuştu…”

Müslümanlar daha sonra Maveraünnehir’de büyük bir medeniyet kurdular. Öyle ki Fergana Vadisi’nde bütün insanlığa ilim, hikmet ve marifet öğreten büyük muallimler yetiştirdiler. Fergana Vadisi’nin bir köşesinde Farabi, El Medinetü'l Fazıla’yı orada kaleme aldı. 50 kilometre beriye geldiğinizde Hoca Ahmet Yesevi Divan-ı Hikmet’i orada kaleme aldı. Anadolu’yu İslamlaştıracak Alperenleri oradan gönderdi. Az sonra bugünkü Özbek topraklarına girdiğinizde Taşkent, Semerkand, Buhara, nice büyük alimler yetiştirdi. İslam ümmetinin büyük muhaddisleri Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, hepsi burada yetişti. Fahreddin Razi gibi büyük müfessirler burada yetişti. İbn-i Sina gibi büyük alimler bir taraftan tefsir kaleme alıyorlardı, bir taraftan asrı rumi ve felsefenin temellerini atıyorlardı. Az ötede bugünkü Kırgız topraklarına girdiğinizde Özgen’de ikinci Ebu Hanife olarak bildiğimiz İmam Serahsi kuyu dibinde 30 ciltlik büyük hukuk eseri El Mebsut’u kaleme alıyordu. Burası bütün insanlığa ilim, irfan merkezi olmuştu. Adalet ve hakikat merkezi olmuştu. Ama bu medeniyeti de biz kaybettik. Bugün o medeniyetin çocukları kendi kimliklerini yeniden inşa etmekle uğraşıyorlar.

Ve sonra Müslümanlar Afrika’da tasavvufun o müthiş irfan mektebini taşıyarak Din-i Mübin-i İslam’ı en güzel bir şekilde yaydılar ve Afrika İslam Medeniyetini kurdular. Daha geçen hafta büyük mezalimlerle seyrettiğimiz Mali’nin Timbuktu’sunda hala bütün insanlığa ışık tutacak büyük kütüphaneler mevcut. Nice büyük alimler yetişti. Nice büyük medeniyetler kuruldu. Ancak bu medeniyeti de Müslümanlar kaybettiler. Sömürgelerle, işgallerle kaybettiler.

“Bağdat’ta, Şam’da sadece insanlar değil, tarih boyunca bu topraklarda inşa ettiğimiz, birlikte yaşama ahlakı ve hukuku da tarumar edildi…”

Ve sonra İslam’ın ana yurduna döndüğümüzde Hicaz’da, Şam’da, Bağdat’ta Müslümanların kurduğu büyük medeniyetler yok olmakla yüz yüze kaldılar. Bugün Bağdat’ta, Şam’da sadece insanlar katledilmedi, sadece medeniyet yok olmadı, sadece binalar yıkılmadı, tarih boyunca bu topraklarda birlikte inşa ettiğimiz, barış içerisinde birlikte yaşama ahlakı, birlikte yaşama hukuku tarumar edildi. Bütün bunların sebebini hariçte aramamak lazım. En büyük sebep başta okuduğumuz ayete döndüğümüzde tekrar görürüz. “Allah’a ve Resulüne itaat edin ve sakın küçük hesaplarla birbirinizle kavgaya düşmeyin, aksi takdirde medeniyetinizi kaybedersiniz. Aksi takdirde Allah’ın size ihsan ettiği rahmet rüzgarı artık size hayat vermez olur. Sabredin, Allah sabredenlerle beraberdir.” Bütün bu ayetin nasıl tahakkuk ettiğini hep birlikte müşahede ediyoruz.

“Bütün dünya mazlumları Anadolu’da kurduğumuz ve hala dimdik ayakta duran İslam Medeniyetine bakıyor…”

Bütün dünyanın mazlumları Anadolu’da kurduğumuz ve hala dimdik ayakta duran İslam medeniyetine bakıyor. Bu toprakları vatan kılan insanlar olarak bizim birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz sadece bizim için önemli değil, Endülüs’te kaybettiğimiz medeniyetin mensupları içinde önemlidir. Afrika’da sömürgeye mahkum olmuş açlığa ve kıtlığa mahkum olmuş mazlum ve mahrum insanlar için de önemlidir. Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Sana’da, Trablus’ta akan kanın ve gözyaşının durması için de önemlidir.

“Bugün bütün insanlığın bir merhamet sözleşmesine ihtiyacı var…”

Bugün bütün insanlığın bir merhamet sözleşmesine ihtiyacı var. Bütün insanlık yeniden Cenabı Hakk’ın yeryüzüne gönderdiği merhameti tahsil ederek o merhametin gölgesinde adaleti, birlikte yaşama ahlakını, birlikte yaşama hukukunu yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var. Bu topraklarda yaşayan her mümine bu konuda görevler düşmektedir.

“Yönetici ve idareci olmak büyük bir emanettir…”

Resulü Ekrem bir hadisinde şöyle buyuruyor. Hicretin 9. yılıydı Allah Resulü bütün dünyaya idareciler gönderiyordu, valiler tayin ediyordu. Yemen’e, Bahreyn’e, Bilad-i Irak’a, dünyanın muhtelif yerlerine yöneticiler gönderiyordu. Herkes yönetici olmaya talip olduğunda Allah Resulü ashabını topladı yüksek bir yere çıkarak onlara şöyle buyurdu; Görüyorum ki hepiniz idareci olmak istiyorsunuz. Yönetici ve idareci olmak için çok hırslı görüyorum sizi. Dikkat edin o büyük bir emanettir. Dikkat edin eğer bu emanete riayet etmezseniz kıyamet gününde pişman olursunuz. Cenabı Hakk hiçbir mümini, hiçbir kardeşimizi kıyamet gününde pişman olanlardan eylemesin.

Hutbenin ardından Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in kıldırdığı Cuma namazında TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Bakanlar Kurulu üyeleri de saf tuttu. 

Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
İlçe Müftülüğü Yerleştirme Sonuçları AçıklandıÖnceki Haber

İlçe Müftülüğü Yerleştirme Sonuçları Açı...

Başkan Görmez, yarın Karadağ’a gidiyor…Sonraki Haber

Başkan Görmez, yarın Karadağ’a gidiyor…

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!