Evlilikle İlgili Kur’an’ın Koymuş Olduğu İlkeler Nelerdir ?
İslam fıtrat dinidir. Bu nedenle fıtratın gerektirdiği her şeyi İslam ciddiye alarak gerekli düzenlemeyi yapmıştır. İfade etmekte zorlandığımız cinsellikte bu hayatın gerçeklerindendir. Allah Kur’an’da nezih ifadelerle dile getirerek gerekli düzenlemeyi yapmıştır.
İslam fıtrat dinidir. Bu nedenle fıtratın gerektirdiği her şeyi İslam ciddiye alarak gerekli düzenlemeyi yapmıştır. İfade etmekte zorlandığımız cinsellikte bu hayatın gerçeklerindendir. Allah Kur’an’da nezih ifadelerle dile getirerek gerekli düzenlemeyi yapmıştır.
İnsan, uzvi ihtiyaçlardan ve içgüdülerden meydana gelen bir varlıktır. Yemek ve içmek uzvi ihtiyaçlardandır. Bununla ilgili düzenlemeyi yaparak helal ve haram koyduğu gibi bir cinsin karşı cinse duyduğu ilginin kaynağı olan nev’i içgüdüsünün de kendi rızası doğrultusunda tatmin edilmesi için gerekli düzenlemeyi yapmıştır. İnsanın benliğine konulan bu duygu şöyle dile getirilmektedir:
“Onun delillerinden biri de, kendileriyle huzura kavuşmanız için size kendi nefsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”{Rum 30/21}
EVLİLİĞE ATILAN İLK ADIM
Aramızdaki bu sevgi bağından dolayı uğruna Roma’yı yakmaya kalkacağımız sevdiklerimizi seçerken Rabbimiz olan Allah şu konulara dikkatimizi çekmektedir:
“İman etmedikleri sürece müşrik kadınlarla evlenmeyin. İman eden bir cariye hoşunuza giden müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikçe mümin kadınları müşrik bir erkekle de evlendirmeyin. Mümin bir köle hoşunuza giden müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe çağırırlar. Allah ise kendi iradesiyle cennete ve mağfirete çağırır. Allah insanların düşünüp ibret almaları için ayetlerini böyle açıklıyor.”{Bakara 2/221}
“Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadın da zina eden veya müşrik olan bir erkekle evlenir. Zira bu müminlere haram kılınmıştır.”{Nur 24/3}
Kuracağımız ilişkinin taraflarını belirlerken bu ayetlerin rehberliğine ihtiyacımız vardır. Müslüman kadın ve erkeklerin bunu dikkate alması, kurulacak aile yuvasının meşru temellere oturmasını sağlayacaktır. Ayetlerde önemsenen boyut kişinin Allah indinde ki durumudur. Soyu, boyu, güzelliği ve zenginliği ancak imanla birlikte olursa önemsenen bir tercih sebebi olmaktadır. Zira Peygamberimiz Muhammed {a.s.}:
“Kadın, Soyu, güzelliği, zenginliği ve dini sebebiyle tercih edilir. Siz dindar olanı tercih edin diğer üçünü Allah verir” buyurmuştur.
Gençlerimizin sağlıklı bir yuva kurabilmeleri için hem kendilerinin hem de anne babalarının bu hususları asla ihmal etmemeleri gerekir. Çünkü inanç ayrılığı nikâha manidir. Allah, Ehli Kitabın kadınlarıyla evliliğe izin verirken de bu hususa dikkat edilmesini isteyerek, “müşrik olmamaları ve iffetlerini koruyan hür kadınlar olmaları” şartıyla izin vermiştir. {Maide 5/5} Böylece kurulacak aile yuvası, karşılıklı saygı, sevgi ve güven ile tevhit temeli üzerine bina edilmiş olmaktadır.
NİKÂH
Aileye giden yol nikâh kapısından geçmektedir. Eşlerin birbirlerine helal olmasının yolu Allah adına söz vererek nikâh akdini yapmaları iledir. Nikâh evliliği alenileştiren, belgeleyerek tescil eden ve sonucunda eşlerin her türlü hukuki haklarının doğmasına sebebiyet veren bir olaydır. Bu sonucu doğurmayan, gizli kapalı ve kapalı kapılar ardında yapılan, adına da “imam nikâhı” yakıştırması yapılan işlemin, İslam’ın istediği nikâh olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca gençlerin mut’a nikâhı adıyla kendi aralarında yaptıkları ve genellikle de sonu bir infialle biten ilişkilerin de İslam’ın önerdiği nikâh akdiyle bir ilgisi yoktur. Bunlar, insanların hevalarına tabi olmaya buldukları kılıflardır. Nikâhın tabiatı aleniyettir. Bu nedenle ilan edilerek duyurulması gerekmektedir. Bu konuda kısaca şu söylenebilir, arkasından miras hukukunu doğurmayan ve çocukların nesebini tescil etmeyen bir işlem İslam’ın istediği nikâh değildir.
Nikâhın şartları ise kabul, icap, mehir ve velisinin izni olarak özetlenen olayın tescili ile teşekkül eder. Taraflardan biri evlenme talebini karşı tarafa iletir, o da kabul eder. Mehir ise evliliği isteyen erkeğin ekonomik durumuna uygun düşecek bir meblağı eşi olmayı kabul eden kimseye vermesidir.
“Kadınlara mehirlerini bir hak olarak verin; ama eşiniz ondan gönül rızasıyla bir şeyi size bağışlarsa onu da afiyetle yeyin”{Nisa 4/4} emri İlahi’nin yerine getirilmesidir. Verilen bu mehir kadının hakkı olduğundan zifaftan sonra ayrılık vaki olursa bunun geri istenmesi de yasaklanmaktadır:
“Eğer bir eşi bırakıp yerine başka bir eş almak isterseniz, ayrılmak istediğinize bir yük altın mehir vermiş olsanız bile onu geri istemeyin. Ona vermiş olduğunuzu günaha girerek ve iftira ederek geri alır mısınız?”{Nisa 4/20}
Verilen miktar büyük de olsa küçük de olsa onun hakkıdır verilen geri alınmaz. Ancak nikâhı bozan kadının kendisi olur ve de mehiri geri vermeyi kabullenirse alınmasında bir vebal olmaz.
Asr-ı Saadet’te Peygamber efendimizin bir hurma bahçesi mehir veren bir adamla bir kadını nikâhlar. Kısa bir zaman sonra kadın gelir “Ya Resulüllah beni bu adamdan kurtar” der. Peygamberimiz de “Aldığın bahçeyi geri verir misin?” deyince Kadın “Beni ondan kurtar da fazlasını da veririm” der. Böylece boşanma gerçekleştirilir. Benzeri istisnai durumlar haricinde mehir kadının hakkıdır. Bizim toplumumuz da teamülün dışında insanımızın sahip olduğu hak ve hukuktan pek haberi olmaz. Bu nedenle mehir üzerinde herhangi bir konuşma bile yapılmaz. Kadınlar fark edince de pişmanlıklarını ifade etmekten kendilerini alamazlar.
KADINLARIN ÖZEL DURUMU
Nikâhtan sonra zifafın gerçekleşmesi söz konusu olacağından bu aşamada Rabbimizin şu emri ile muhatap olmaktayız:
“Sana kadınların ay halini soruyorlar. De ki, “O bir rahatsızlıktır. Onun için hayız zamanında onlarla cinsel ilişkiden uzak durun, iyice temizlendikten sonra onlara Allah’ın emrettiği şekilde yaklaşın. Allah çok tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”{Bakara 2/222}
“Kadınlar sizin tarlanızdır / ürün yetiştiren mekânınızdır, bu mekâna dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz. Kendiniz için de bir şeyler hazırlayın. Allah’tan korkun ve mutlaka ona kavuşacağınızı bilin. Sen de ey Muhammed müminleri müjdele.”{Bakara 2/223} Bu bağlamda yanlış yapan bir kavmin lanetlenerek helak edildiği Müslümanların malumudur. {Araf 7/80-84}
Daha önce konulan bir yasağın kaldırıldığı ile ilgili de şöyle buyrulmaktadır:
“Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin kendinize kötülük etmekte olduğunuzu biliyordu. Fakat tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık Ramazan geceleri onlara yaklaşabilirsiniz. Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Sabahın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yeyin için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikâfda bulunduğunuz sürece kadınlarınızla ilişkide bulunmayın. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Sakın bunlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah insanlara yasaklardan korunsunlar diye hükümlerini açıklıyor.”{Bakara 2/187}
AİLEDE İDARE
Kurulan yuva da Allah erkekleri kavvam / idareci, sorumlu olarak ilan etmiştir:
“Allah’ın insanları birbirinden üstün kılması ve mallarından yaptıkları harcamalardan dolayı erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. İyi kadınlar, itaat edenler ve Allah’ın korunmasını istediğini kocalarının olmadığı zaman da koruyanlardır. İtaatsizlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara önce öğüt verin. Öğüt almayanları yataklarında yalnız bırakın. Buna rağmen baş kaldırmaları devam ederse onlara süre tanıyın/rahat bırakın. Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerine yol aramayın. Şüphesiz Allah yücedir büyüktür.”{Nisa 4/34}
Burada eşlerin şuna dikkat etmesi elzemdir, evlilik, eşlerin birbirlerine karşı sevgi, saygı ve sadakat üzerine kurulması gereken bir müessesedir. Temelinde bunların bulunması sağlıklı bir yuvayı, özlenen bir ortamı doğuracağından istenmeyen sonuçlar oluşmayacaktır. Bu ayetle verilmek istenen, bu durum zedelendiğinde olay aile içinde, dışarıya yansıtılmadan eşlerin izleyecekleri tedavi yöntemidir.
Devamındaki ayet okunduğunda {Nisa 4/35} görülecektir ki, aile içinde tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlık olmuşsa, bu durumun çözümü, erkek ve kadının ailesinden bir hakem çağrılması önerilmektedir. Bu da fayda etmediğinde iş hâkime ve mahkemeye intikal ettirilir. Bu İslam’ın ailevi problemleri çözmede izlenmesini tavsiye ettiği bir usuldür.
Bu nedenle Yüce Allah bu hakkı üç ayrı zaman diliminde kullanmayı emretmiş bir defa da kullanmayı istememiştir.. Rabbimizden temennimiz hiçbir yuva böyle bir sonla karşılaşmasın ve bütün erdemler yaşam biçimimiz olsun…
BOŞANMA
“Boşanma iki defadır. Bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermektir. Kadınlara vermiş olduğunuz mehirleri geri almanız size helal değildir. Ancak eşler Allah’ın emirlerini yerine getirememekten korkarlarsa o başka. Eğer eşlerin Allah’ın çizdiği sınırlar içerisinde kalamayacağından endişe ederseniz, Kadının kendisinin boşanmasını sağlaması için mehir ve mehirden başka bir şey daha vermesinde iki taraf içinde bir sakınca yoktur. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Sakın bunları ihlal etmeyin. Kim bunu yaparsa işte onlar zalimlerdir”. {Bakara 2/229}
“Eğer erkek üçüncü kez hanımını boşarsa, bu kadın başka bir kocaya varmadıkça artık ona helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşar {veya ölür de ayrılır} ise, onlar da yeniden Allah’ın sınırlarını koruyacaklarını zannederler ise birbirlerine dönmelerinde günah yoktur. İşte bunlar, Allah’ın bilmek isteyen bir kavim için açıkladığı sınırladır.”{bakara 2/229-230}
BEKLEME SÜRESİ
Bunun akabinde boşanan kadınların bekleme süresi üç ay, kocası ölen kadınların bekleme süresi dört ay on gün, hamile olanların bekleme süresi doğuma kadar olarak {2/234, 65/4} belirtilmiştir. Bu zaman içerisinde kocalarının evinde durmalarında ve nafakalarının temininde herhangi bir sakınca yoktur.
BOŞANAN KADINLARIN EMZİRME SÜRESİ
Boşanan kadınların çocuklarını emzirmek istediklerinde, bu süre tam iki yıl olarak belirlenmiş, bu zaman içerisinde de çocuğun babasına onların nafakalarını örfe uygun olarak ödemek yüklenmiştir. {Bakara 2/233} Bilirkişinin onayını alarak çocuğa zarar vermeyecek durumda ve çocuk gelişmiş ise bu süre kısaltılabilir denmiştir. Boşanmayanlar için böyle bir şey söz konusu değildir. Her anne çocuğunu emzirmekle mükelleftir.
AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE FERTLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI DAVRANIŞ BİÇİMLERİ İSE ŞÖYLEDİR
“Ey müminler ellerinizin altında bulunan köle, cariye ve ergenlik çağına gelmemiş olanlar, öğle sıcağında soyunduğunuzda, yatsı namazından sonra ve sabah namazından önce yanınıza girecekleri zaman sizden üç kere izin istesinler. Bu vakitlerin dışında yanınıza girip çıkmada bir mahzur yoktur. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir, hâkimdir.”{Nur 24/58}
“Çocuklarınız da erginlik çağına geldiklerinde büyüklerinin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir, hâkimdir.”{Nur 24/59} İnsan kendi çocuğu da olsa evin içinde mahrem yerlerini onlardan da korumak aile mahremiyetine dikkat etmek zorundadır. Evlenme ümidi kalmayanlar için dış elbiselerini bırakmalarında bir günah olmadığı bildirilmekle birlikte, iffetli olmalarının kendileri için daha hayırlı olacağı ifade edilmektedir. {Nur 24/60}
“Eğer kadın kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirmesinden korkarsa, aralarında anlaşma yapmalarında her ikisi için de bir günah yoktur. Anlaşmak daha iyidir. Ancak nefisler cimriliğe meyillidir. Eğer iyi davranır haksızlıktan sakınırsanız bilin ki, Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır.”{Nisa 4/128}
Böylece taraflardan her ikisi de Allah’ın kitapta yazdıklarıyla kendini sorumlu hissederek olayların çözümünde tamamen sağduyulu olmaya çalışarak makul ve mantıklı olmaları öğütlenmektedir. Aralarındaki sorunları anlaşarak çözme hakkı her iki taraf için de mümkün olduğu bildirilmektedir.
BİRDEN FAZLA KADINLA EVLİ OLANLAR İÇİN HAYATIN GERÇEKLERİ DE ŞÖYLE DİLE GETİRİLMEKTEDİR
“Adaletli davranmaya hırs gösterseniz de kadınlar arasında adalet yapmaya gücünüz yetmez. Ancak bir tarafa kalben tamamen meylederek diğerini askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer kendinizi düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz çok bağışlayan ve merhamet edendir.”{Nisa 4/129}
YİNE KADINLARA TANINAN HAKLARDAN BİRİ DE BOŞANAN KADINLARA NASIL DAVRANILACAĞI İLE İLGİLİ KONUDUR
“Boşadığınız kadınları kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkmayın. Şayet hamile iseler doğumlarını yapana kadar geçimlerini sağlayın. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. Aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın da emzirebilir.”{Talak 65/6}
“Varlıklı olan kimse nafakayı varlığına göre versin. Rızkı ancak kendine yetecek kadar olan kimse de nafakayı Allah’ın kendisine verdiğinden versin. Allah kimseyi kendisine verdiğinden daha fazlasından sorumlu tutmaz. Allah her güçlükten sonra bir kolaylık verir.”{Talak 65/7}
ZIHAR YAPMAK
Boşanma şekillerinden birisi de zıhar yapmaktır. Zıhar, cahiliye döneminde var olan bir boşanma şeklidir ki bir kimse hanımına “sen bana anamın sırtı gibisin” demesidir. Bunun açık ifadesi bizim Türkçede ki “sen artık benim anam bacımsın” yani onlar gibi artık bana eş olamazsın diyerek karısını boşamaya kalkması gibidir. İslam’ın gelmesiyle birçok şeyin değiştirildiği gibi bu konuda böyle kabul edilmiyor ve hükmü şöyle açıklanıyor:
“İçinizde kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, hanımları onların anneleri değildir. Anneleri onları doğurandır. Onlar kötü ve yamuk bir söz söylemektedirler. Allah şüphesiz affedendir bağışlayandır.
Hanımlarına zıhar yapıp sonra sözlerinden dönenlerin, hanımlarıyla temas etmeden önce bir köle azat etmeleri gerekir. Size verilen öğüt budur. Allah işlediklerinizden haberdardır.
Bunu bulamayan hanımıyla temastan önce, iki ay oruç tutsun. Buna gücü yetmeyen, altmış fakiri doyursun. Bu Allah ve Resulü’ne inanmanız içindir.”{Mücadele 58/2, 3, 4}
KADINLARLA İLGİLİ BİR DİĞER KONU DA MİRASÇI OLMA HUSUSUDUR
İnsanın mala düşkünlüğü sebebiyle zor kullanarak kadını evliliğe razı edip, malına konmaya çalışanlar için Rabbimizin uyarısı şöyledir:
“Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Apaçık edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, Allah hoşlanmadığınız bir şeyi çok hayırlı kılmış olabilir.”{Nisa 4/19}
Bu ifadeye gereken dikkati göstermemiz gerekir. Eşinin bir kusurunu öne çıkartarak problem eden insanlar için iyi bir uyarıdır. Dünyada kusursuz dost arayan dostsuz kaldığı gibi kusursuz eş arayan da eşsiz kalacaktır. Kime gitseniz ağzı dili vardır. Kimse kusursuz güzel değildir. Elinizde olanın kıymetini bilin demektir.
Evlenilmesi haram olan kadınlar: İnsan her kadınla evlenemez. Çünkü evlenilmesi haram olan kadınlar da vardır. Bunlarda ilahi kelamda şöyle belirtilmektedir:
“Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçen geçmiştir. Şüphesiz bu çirkin ve iğrenç bir şeydir, kötü bir yoldur.
Sizlere analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olup yanınızda bulunan üvey kızlarınız, – anneleriyle cinsel ilişkide bulunmadan boşandığınız takdirde kızlarıyla evlenmede size bir engel yoktur – Öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak haram kılındı. Ancak geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.”{Nisa 4/22, 23}
“Savaş yoluyla sahip olduklarınız hariç evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bunlar Allah’ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışındakileri, zinadan kaçınarak iffetli yaşamak üzere, mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onların hangisinden yararlanırsanız mehirlerini veriniz. Bununla birlikte mehirin belirlenmesinden sonra karşılıklı olarak, razı olacağınız bir hususta {anlaşmanız da} size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.”{Nisa 4/24}
SONUÇ
Kuran’daki aile hayatıyla ilgili ulaşabildiğimiz ve bu satırlara sığdırmaya çalıştığımız ayetler bunlardır. Ancak deruni bir bilginin sahibi olmak için tüm Kur’an’ın altı çizilerek okunması gerekir. Kur’an bir bütün olarak yaşanmasını istediği İslami bir hayatın rehberliği için gönderilmiş bir kitaptır. Bizler Allah’ın rızasına uygun bir yaşamı o bütünü bilerek ve yaşayarak elde edeceğimizin bilincinde olmalıyız. Bu bilince Kur’an’ı gereği gibi okumakla ulaşılacaktır. Bu bağlamda Bakara 2/121. ve Hdid 57/16. ayetlerini okuyarak şunun düşünülmesini istiyoruz:
“Kendilerine kitap verdiklerimizden kitaba iman edenler, O’nu okunması gerektiği gibi okurlar. İnkâr edenler ise hüsrana uğrayanlardır.”{Bakara 2/121}
“Kendilerine indirilen gerçek sebebiyle iman edenlerin Allah’ın zikriyle {Kur’an} ile kalplerinin titreme zamanı gelmedi mi? Onlar kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onların çoğu yoldan çıkmış fasık kimselerdir.”{Hadid 57/16}
Artık inandığını söyleyenlerin, Kur’an’ı gereği gibi okuyup gönüllerinin titreme zamanının geldiğine inanıyoruz!..
(İktibas Çizgisi)
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın