Eve kardeş aranıyor...

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
Türkiye gündemin harman olduğu bir yer. Öğrenci evleri tartışması da yıldız gibi kaydı gitti. Özgürlük ve konut dokunulmazlığı çatısına itilip gözden kaçırılmaya çalışılan bu bahis aslında sosyal dokumuz açısından hayati bir önem arz ediyor. Kim farkında bilmiyoruz ama Anadolu sosyal coğrafyası, üniversitelerin oluşturduğu bir dip dalga ile dönüşüm geçiriyor. Devlet üniversite öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarına yetişemiyor. Ortaya öğrenci evleri dediğimiz, geçici barınma ihtiyaçları için oluşturulmuş ama hayat tarzı açısından kalıcı etkiler bırakan bir problem alanı çıkıyor.

GENÇ DERGİ'DEN ALİ CAN YAZDI:

 Problem alanı diyoruz çünkü öğrenci evleri dirilişin de çürümenin de kaynağı olabilecek yerler. Bize göre bu tür evler fideliktir. Oradan gül de yetişebilir, zakkum da… Evlerin nasıl tanzim edildiği, önceliklerinin ne olduğu şüphesiz sakinlerinin hayat tarzlarına bağlıdır. Ama biz karmaşık evlerin, sadece kızlı-erkekli ev sakinlerine değil, onların ötesinde bütün topluma zarar verdiğini düşünüyoruz. Evini karıştıran öğrenciler aslında toplumun geleceğini dinamitliyorlar. O yüzden “Eve kardeş arıyoruz” başlığı ile üzerimize düşeni yapıyor ve ideal ev ölçülerimizi paylaşıyoruz.

Üniversitelerin örgün eğitim veren bölümlerinde, 2 milyon kişinin öğrenim gördüğü ülkemizde, öğrenci evi tartışmalarını sıradan bir gündem veya gündem değiştirme meselesi görmemek gerekiyor. Öğrenci evi ile tartışılan, genç insanın hoşuna gidebilecek çarpık özgürlük anlayışı ve aile mefhumudur. Öğrenci evi, aynı zamanda aile hayatının uzantısı veya yeni bir aile formu demektir. Bir kamuoyu şirketinin yaptığı araştırmaya göre “Aralarında nikâh ya da akrabalık olmayan kız ve erkeklerin aynı evde bir arada yaşamasını doğru buluyor musunuz?” sorusuna evet diyenlerin oranı yüzde 20,9’da kalırken, hayır diyenlerin oranı yüzde 75,2 çıktı.

Öğrenci evi tartışmasıyla yeniden gündeme gelen “özel hayata müdahale” ve “ayrımcılık” tartışması da vatandaşa soruldu. Halkın yüzde 94,4’ü özel hayata müdahale olduğuna inanmadığını söyledi. Bu oranlardan herkes kendine göre yorumlar çıkarabilir. Büyük çoğunluğun karma öğrenci evlerini hoş görmediği sonucu da çıkar, aslında karma evi hoş gören %20’lik kısmın ciddi şekilde itibara alınması gerektiğinin ateşli savunucuları da olabilir.

Öğrenci evi tartışmaları ile medyaya yansıtılan sözde özgür hayatların fotoğraflarındaki pespayelikten, düzensizlikten, pasaklılıktan, sorumluluk yerine eğlence çıkaranlar, hoşgörü çıkaranlar yarınların temelini dinamitliyor. Gençlik bir yaş değil bir hâldir. Genç, belirli ve sınırlı bir yaş dilimi içinde duygu, düşünce, davranış ve tutum olarak gelişme çabası harcayan iradeli kişidir. İçtikleri onlarca bira şişesi üzerine masa koyup fotoğraflayanlar, kaldıkları evde günlerce atılmamış çöp torbaları arasından poz veren öğrenciler, sanki diplomayı aldıkları gece değişecekler ve iyi bir hekim, iyi bir hukukçu ve öğretmen olacaklar.

Zevkleri uğruna hayatı sürekli erteleten bir anlayışın esiri olmuş, ucunda geçme notu olan bir oltaya yem olma dışında hiçbir irade ortaya koyamayan gençlik, bizim geleceğimiz olacak. Bizim asıl dertlenmemiz gereken nüfusunun yarısı 28 yaşın altında genç olan ülkemizin, bizi bir arada tutan kıymet sistemleri ve ölçülerinin, yerlerine yenileri gelmemek üzere bir bir çöküyor olması. Bu muhteşem yıkıntının farkına varamayacak kadar sahte mutlu dünyaları içinde boğulmuş olanlar, bu topraklardan neşet etmemiş, etmesi de muhtemel olmayan bu yeni, çarpıtılmış özgürlük anlayışı ile gençlerin gözünü boyuyor.

Öğrenci evi tartışması yaklaşan sonun kopan feryatlarındandır; nereye gittiğimiz hususunda etrafı uyandırmaya çalışan haykırışlardandır. Emsali görülmemiş bir vurdumduymazlık içindeyiz. Artık şaşkınlık ve hayret duygularımız da kayboldu. Her gün yeni bir ahlâk kalesinin çökmesi bize günlük hayatın rutin işleri kadar normal görünüyor. Boğulmak üzere olan insanların ümitsiz şaşkın çırpınışları tabii geliyor bize.

Yanlış bir algılamayla, yozlaşma ve sapma gençlerin sosyalleşmesi olarak adlandırılıyor. Toplumun geleneğine, ahlâkına, hâkim olan düşünceyi bilmeden sosyalleşilemez. Sosyalleşme demek kişinin içinde yaşadığı toplumun değerlerini öğrenmesi ve onları birleştirerek zihninde anlamlı bir bütünlüğe ulaşmasıdır.

Pozitivizmin İngiliz temsilcilerinden Herbert Spencer, naturalist tekâmülcülüğü eğitim alanına uygulamaya çalıştı. Gelişen kapitalist anlayışa uygun olarak, faydacı bir tutumla, insanların bütün kabiliyetlerinin en yüksek faydayı sağlayacak şekilde geliştirilmelerini ileri sürdü. Sosyolojik pozitivizmin büyük temsilcisi Durkheim, toplumu tanrılaştırarak eğitimin her türlü dinî etkiden arındırılması ve uzak tutulması yoluyla rasyonelleşmesini ve laikleşmesini istedi. Karl Marx tarafından hâkim bir ideoloji haline getirilen Marksist eğilim, eğitimin üretimle birleştirilmesi esasına dayandırıldı. Böylece bu eğitimin merkezinde iktisadî fayda getiren “üretici iş” yer aldı.

Öğrenci evi tartışmaları ile medyaya yansıtılan sözde özgür hayatların fotoğraflarındaki pespayelikten, düzensizlikten, pasaklılıktan, sorumluluk yerine eğlence çıkaranlar, hoşgörü çıkaranlar yarınların temelini dinamitliyor.

Böylece Batı düşüncesi din ve ahlâk unsurlarını eğitimin dışına attı; aile ve okulun gençler üzerinde karakter ve ahlâk eğitimi gerçekleştirmesine engel olundu. Egemen sınıfların temsilcileri ve onların muhtelif mevkilerdeki uzantıları zihinlerindeki insan ve toplum tipini en azgın zor ve hile yöntemlerini kullanarak yaşatmak istiyor. Ülkemizin bütün değerlerini tıraşlayıp geriye kendileri gibi ruhsuz bir “öz ve biçim” elde etmek derdindeler.

Yüz elli yıldır Batı’yı taklit eden Türkiye kendi insanını hakkıyla yetiştirecek bir eğitim siteminden mahrum. Resmi ideoloji ile geleneksel değerler ve aile yapısı ayrı telden çalıyor. Aile, okul, sosyal çevre ancak aynı üslûbu, aynı tavrı takınırsa bundan tadı aynı, rengi müşterek meyve alınabilir. Hâlbuki bizim çocuklarımız okulda, üniversitede bozuluyor. “Cinsel Özgürlük”, “Demokratik Aile Yapısı” “Maddiyata Bağlı Mutluluk” üniversite eğitimleri boyunca tek başına özgür! yaşayan gençlerin daha fazla vurguladıkları konular.

Yapılan araştırmalar, üniversitelerin 4. sınıfında okuyan öğrencilerin “Ahlâkî Normlara Aykırı Davranışlar”a biraz daha meyilli olduklarını ortaya koyuyor. Bu da aileden kopma, üniversitede okuma gibi olguların değerlerde farklılaşmaya neden olabileceğinin bir göstergesi. (Üniversite Gençliği Değerleri: Korkular ve Umutlar, TESEV Yayınları, 2005)

Duygusuz, inançsız bir taş olmaya direnen bu ülkenin evlatlarını koruyup kollayacak, insanın ve toplumun ilahî olana, fıtratına dönüşünü sağlayacak, memleketi kendi gerçek özüyle buluşturmaya teşne öğrenci evlerine ihtiyaç var.

Küçük yerleşim yerlerinden büyük şehirlere gelen gençlerde ortaya çıkan şehre uyum problemleri giderek etkisini artırıyor. Kendisine yakın dost ve iyi bir ortam bulamayan gençler için hayat, artık bir ızdıraba dönüşüyor. Ailesinin ve çevresinin sıcak ortamından ayrılan gençlik ilk kez geldiği büyük şehrin hayat biçimine ayak uyduramıyor. Şehre uyum problemini sadece değişik bir mekâna gelme şeklinde de düşünmemek gerekir. Şehirler genelde batılılaşmaya, modernleşmeye daha fazla açık yerlerdir. Toplumun birbiri üzerindeki kontrolü kalkmış ve birbirinden çok farklı dünyalarda yaşayan insanlar bir araya gelmiştir. Dolayısıyla değişik kültürel ilgi ve değerleri bu yeni kozmopolit mekânda bulmak mümkündür.

Böyle bir ortamda bir mektep özgünlüğünde, özgül ağırlığı üniversitelere galebe çalacak öğrenci evleri de var. Baba otoritesinin başka bir vechesinin sağlandığı, ana şefkatinin sunulduğu, baba ocağı sıcaklığında yerler buralar. Boş şeyleri bir tarafa bırakarak, ülkenin en gerçek problemi ahlâklı ve şahsiyetli gençler yetiştirmeye el attıkları için resmî eğitim kurumlarından daha sıhhatli bir idrak içinde bulunuyorlar. Üniversite eğitimi ve bu eğitimden kaynaklanan barınma kurumları; öğrenci evleri ve yurtlarının fonksiyonu sadece öğrencilerin zekâlarını korumak ve işlemekten ibaret değildir.

Tüm bu kurumlar aynı zamanda öğrencilerin kalplerini de yoğurmalıdır. Duygusuz, inançsız bir taş olmaya direnen bu ülkenin evlatlarını koruyup kollayacak, insanın ve toplumun ilahî olana, fıtratına dönüşünü sağlayacak, memleketi kendi gerçek özüyle buluşturmaya teşne öğrenci evlerine ihtiyaç var.

Öğrenci Evleri Alternatif Üniversite Olmalı

Ayhan Koçkaya – 26 – Sosyoloji Öğrencisi

Ülkemizde verimli bir üniversite öğrencisi olmanın şartlarından bir tanesi de mevcut devlet üniversiteleri ile aramıza bir mesafe koymaktan geçiyor. Zira kim üniversitelerin yeterli eğitimi verdiğini söyleyebilir ki? Hatta devam mecburiyeti de bulunmamalıdır demekten kendimi alamıyorum. Mevcut üniversitelere, mümkünse imtihandan imtihana gidilmelidir. Ciddiyim! Eğitim müesseselerinin alternatiflerine ihtiyacımız var, sermayenin veya insan zaafiyetlerinin egemenliğine terk edilmemeli bu yerler.

Gerçekçi olmak gerekirse kızlı-erkekli öğrenci evleri bu alternatif üniversitenin içine ihtiraslı gönül münasebetlerinin girmesine teşne olacaktır. Konsantrasyonun bozulmaması adına buna muhalefet edilmesine karşı çıkamam, hatta karşı çıkmak ne kelime, desteklerim. İsmet Özel’e atıfla “neyi kaybettiğini hatırlatan”, İslami geleneğin taşıyıcısı ve öğreticisi olan bir üniversite gençliği, üniversitenin arkasından gitmeyecektir, aksine üniversite onun takipçisi olacaktır. Bu gençliği yetiştirecek evlerde dini sohbet organizasyonları, kitap mütalaaları gibi faaliyetler böylesi bir gençliğin yetişmesi için çok faydalı olacaktır. İslam’ı her yönüyle hayatın ortasına taşıyan bu gençlik topluma çok şey katacak ve toplumdan çok şey öğrenecektir. Öğrenci evleri kütüphaneleri, münazara atmosferleri ile alternatif üniversiteler olmalıdır.

Cemaat Şuuru Veriliyor

Mehmet Emir Bahadıroğlu – 20 – İlahiyat Öğrencisi

“Allah’ın eli cemaat üzeredir” diye bir hadis biliyorum. Odalarına çekilip koltuklarına pusmuş bizlerden, insanlığa değil kendimize bile fayda gelmeyecek. Rasim Özdenören’in tabiriyle ‘’kit’’leşmiş kitleleri meydana getiren birer birey olarak öleceğiz. Öğrenci evleriyse bize bir cemaatin fertleri (bireyleri değil) olduğumuzu hatırlatıyor. Cemaat şuurunu enjekte ediyor. En basitinden kamet getirildiği zaman cemaatle kamet etmeyi öğretiyor ve ancak ayağa kalktıktan sonra geliyor gerisi.

Evlerde Günlük Plan Olmalı 

Muhammet Yurtseven – 29 – İlahiyat Öğrencisi

Öğrenci evinde günlük plan olmalı. Sabah namazında başlayan birliktelik süreci hayatın bütün eğitimlerini içerisine alan bir uygulama eğitimi alanına dönüştürülmeli. Bu eğitimler çok çeşitli olmakla birlikte örnek olarak; sabah namazına kaldıracak kişinin belirlenmesi, o günün veya daimi imamın tayini, günlük nöbet sistemi içerisinde yemek hazırlama, temizlik yapma, düzen ve tertibi öğrenme vb. gibi birçok alanı içermektedir. Günlük planlı olarak yapılan ev dersleri, haftalık yapılan sohbet uygulaması, fakültelerden her hafta bir hocanın eve davet edilerek çeşitli fikir alışverişlerinde bulunulması, eve gelen günlük gazete manşet ve makalelerin her gün bir kişi tarafından değerlendirilip sunum yapılması (bu yemek yerken yapılabilir) gibi şeyler çok faydalı olacaktır.

Kızlı-Erkekli Bir Evde Kalmam!

Züleyha Kara Güneş / İstanbul

Öğrenci evleri, yaşadıkları ilden okumak için başka bir şehire geçiş yapan öğrenciler için olması gerekli bir faktör. Fakat bu evlerde kalacak kişilerin farklı cins olmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü farklı cinsiyetteki kişilerin aynı evde kalması ahlaki ve toplumsal açıdan bazı sakıncalar doğuracağı görüşündeyim. Ben şahsen kızlı-erkekli bir evde kalmam. Hem fiziksel açıdan hem ahlaki açıdan uygun bulmuyorum. Çünkü böyle bir durumda paylaşım alanları sınırlanacaktır ya da sınırlar fazlasıyla aşılacaktır. Bu da kız olsun erkek olsun kişiler arasında çeşitli uygun olmayan münasebetlerin ortaya çıkmasına sebep olacaktır.

Burası Türkiye, Kızlı Erkekli Kalmak Bize Ters!

Caner Can Çelebi / Çağrı İlim Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’da Bilgi İşlem Müdürü

Ben şahsen, kızlı erkekli öğrenci evinde kalmam çünkü erkeğin kendine göre özeli, kızın kendine göre özeli olur bir de kızlı erkekli evde mutlaka erkeğin de kızın da birbirine meyletmesi söz konusu. Kızlı erkekli şekilde bu ülkede kalmak pek doğru değil, sonuçta Türkiye burası, böyle bir yapıya çok alışkın değiliz. Toplumda belli kesim hariç, normal bir yaşam biçimi değil bu. Kızlı erkekli öğrenci evinde kalmaya sıcak bakmıyorum.

Öğrenci Evleri Artık Daha Önemli 

Sema Erdoğan Başaran – 24 – Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

Öğrenci evleri en başta bir cemaat ortamı sağladığı için öğrencinin üniversiteye uyumu aşamasında ciddi destek veriyor. Birlikte yaşamayı, tahammül etmeyi, sabretmeyi, fedakarlık yapmayı, sorumluluk almayı öğrendiğimiz, cemaat kültürüyle tanıştığımız bu evler, giderek bireyselleşen bir dünyada daha fazla önem arz ediyor. Öğrenci evlerinde kızlar veya erkekler aileleri olmadan hayatını devam ettirebilme yetisini kazanabilirler. Bununla birlikte vakıf-dernek veya cemaat türü yapılanmalarda Müslüman öğrencilerin kendileri olma imkanı kısıtlanabiliyor da.

İdeal öğrenci evlerinde kişi hem birlikte olmanın hem de varlığını ‘kendisi’ olarak ortaya koyabilmenin güzelliklerini yaşamalıdır. Çünkü cemaat veya derneğin ismi/hedefi altında kendi kimliğini kaybeden gençler, hayata özgün bir akıl ve anlamla bakamazlar.

Kızlı-erkekli evde kalma konusuna gelince, bunu engelleyecek olan kurum devlet olmamalı. Bir Müslüman olarak, kızlı-erkekli aynı evde kalmayı tasvip etmiyorum, fakat devletin ceberrutça evlere, insanın en mahrem alanına girmesine de karşıyım. Zira İslam bizi evlerin içine karışmaktan men ediyor. Bugün kızlı-erkekli evlere baskın yapanlar daha önce öğrenci evlerinde namaz kılındığı için baskın yapmışlardı. Biz tebliğ görevimizi yapmalıyız fakat bunu yasak koyarak, birilerinin hayat tarzına müdahale ederek yapamayız. Bırakınız bu duruma gençlerin aileleri ve kendileri karar versinler. Sonuçta kız-erkek İslam’ın emirlerine aykırı yaşayanlar hesaplarını devlete değil, Allah’a verecek.

Ev Meselesini Sosyologlar ve Eğitimciler İncelemeli

Damla Kayhan / Sakarya Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi 3. Sınıf

Burası benim ikinci üniversitem ve hayatımda ilk kez ailemden uzak kalıyorum. Şu an kaldığım yer bir kız yurdu ve bana sorsanız “memnun musun?” diye, tabii ki “değilim” derim. Çünkü yurt ortamlarında maalesef belli kurallar, yaptırımlar var ve biz de erkek öğrenciler gibi rahat rahat kız evlerinde kalmak istiyoruz. Tabii cemaat ya da vakıf evi değilse de bir kızın eve çıkması gerçekten de çok güç. Bu yüzden yurtlarda kalmaya ve fahiş paralar ödemeye mahkûmuz.

Hükümetin “kızlı-erkekli” evler hakkındaki düzenlemesi doğru bence, ama tavır çok yanlış. Biraz kırıcı oldular, hatta şöyle diyebilirim; bu vaka sosyologlar ve eğitimciler tarafından incelenmeli, üzerinde anketler, araştırmalar yapılmalı ve öyle bir karara varılmalıydı. Ama maalesef sürekli eleştiren, yasakları sevmeyen, özgürlüğüne düşkün neslimizi tam anlayan ve dinleyen bir uygulama olmadı.

Biz Arkadaşız Hikayesini Geçelim... 

Ercüment Kumru / Celal Bayar Üniversitesi Bilgi İşlem

Bizler Müslümanız, rehberimiz Kur’an ve önderimiz Peygamberimiz (s.a.v). Her konuda dinimize danışmamız gerektiği gibi bu konuda da dinimizin gösterdiği yola bir bakmak gerekir... Su içmemizden günledik yaşamımıza, eğitim ve ticaretimize, siyaset ve aile ilişkilerimize, adaletten birbirimize nasıl hitap edeceğimize kadar her konuda rehber olan dinimiz varken kafamıza göre hüküm vermek biz Müslümanlara uygun değildir. Kızlı erkekli bir evde KALMAM! Çünkü; Bir erkek ve bir bayan yalnız kalmasın üçüncüsü şeytandır diyor Peygamberimiz (s.a.v). Yok efendim biz kardeşiz, sadece arkadaşız, bunları geçsinler. Çok defalarca kızlar arasında da, erkekler arasında da “kardeş gözüyle bakıyoruz” diyenlerin, o gözle baktığı kişilerin arkasından nasıl konuştuğuna şahit oldum.

Evleri Dernekler-Vakıflar Yönetmeli

Hüsnü Ufuk Kılınç / Atatürk Üniversitesi Gazetecilik 3. sınıf

Bana kalırsa öğrenci evleri bir vakıf veya dernek sistemine dâhil olmalı. Çünkü evlerinden uzakta kalan arkadaşlar, kendi evlerinden daha rahat bir psikolojide olduklarından, yanlış reaksiyonlar gösterebilirler. Bu yüzden anne baba gibi olmasa da, evde bir denetleyicinin olması gerekir. Ne kadar saf veya temiz zihniyet olursa olsun, şeytanın en fazla musallat olduğu çağlarda olduğu için, ateşle barutun yan yana gelmemesi gerekir. Ama hükümetin yaptığı kanaatimce dayatmadır. Ve tarih bize göstermiştir ki, her dayatma karşı reaksiyonu daha fazla ve daha çabuk ortaya çıkarır. Bu düzenleme yerine yurt sayılarının fazlalaştırılması, öğrencileri yurtlara sevk eder bu da önemli bir ölçüde bu problemi çözerdi.

Öğrenci Evlerinde Rahat Batıyor

Göktürk Ekinci / Ankara

Bence öğrenci evleri her türlü pisliğin döndüğü yerdir. Kafasında okumak olan öğrenci yurtta da kalabilir. Öğrenci evlerinde daha çok rahatlığı seven kişiler kalıyor. Bu rahatlık da kimisine ters etki yaratıyor. Yurtlar her yönden ideal bence. Kaynak: Yeni Şafak

Anahtar Kelimeler:
  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
İyiliğe çağıran Organize DelilerÖnceki Haber

İyiliğe çağıran Organize Deliler

WhatsApp'ta yeni virüs! Buna dikkat etmezseniz...Sonraki Haber

WhatsApp'ta yeni virüs! Buna dikkat etme...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!