Diyanet İşleri Başkanı Görmez, gençlerle sabah namazında buluştu…
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ kapsamında gençlerle sabah namazında buluştu.
‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ programı için İstanbul’da bulunan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, açılış öncesinde Fatih Camiinde sabah namazını gençlerle birlikte kıldı.
Namazdan sonra gençlere seslenen Başkan Görmez, “Sevgili gençler, kendinizi günde 5 defa bütün kainatın rabbi, yaratıcısı Allah ile sohbet etmekten, O’nunla konuşmaktan, O’nunla buluşmaktan, O’nunla yakınlaşmaktan mahrum bırakmayın” dedi.
Gençlerle Fatih Camiinde buluşmayı Allah’ın insanlığa rahmet, huzur ve dua olarak kabul etmesini dileyen Başkan Görmez, şöyle konuştu;
“Allah, bu sabah namazında gençlerle buluşmayı, bütün insanlığa rahmet, huzur ve dua olarak kabul eylesin…”
Bu sabah gençlerimizle, çocuklarımızla, kardeşlerimizle, kainatın Allah’ı tesbih ettiği şu güzel vakitte, Fatih Sultan Muhammed Han Camiinde bu buluşmamızı, Yüce Rabbimiz bütün insanlığa rahmet, huzur ve dua olarak kabul eylesin. Bugün gençlerimizle namazı, namazla dirilmeyi, namazla arınmayı konuşacağız.
“Sevgili gençler, kendinizi günde 5 defa bütün kainatın rabbi, yaratıcısı Allah ile sohbet etmekten, onunla buluşmaktan mahrum bırakmayın…”
Namaz müminin miracıdır. Sevgili gençler, bu sabah namazında Fatih Camiinin kubbesi altında bizlerle buluşan sevgili gençler sizlere sesleniyorum, kendinizi günde 5 defa bütün kainatın rabbi, yaratıcısı Allah’la sohbet etmekten, onunla konuşmaktan, onunla buluşmaktan, onunla yakınlaşmaktan mahrum bırakmayın. Çünkü namaz müminin miracı, çünkü namaz, müminin Rabbiyle buluşmasıdır.
“Namaz ile bütün insanlara selamımızı ve barış mesajımızı ifade etmiş oluyoruz…”
Amelleri inşa eden onları Allah’a götürecek olan niyetlerimizdir. Önce niyetlerimiz ile O’na varmaya, O’nunla buluşmaya, onunla konuşmaya karar veriyoruz. Ve sonra namaza başlarken ellerimizi kulaklarımıza kaldırarak elimizin arkasına dünyayı vererek tekbir alıyoruz. ‘Allahu ekber’ derken dünyayı ve dünyalıkları arkada bıraktığımızı, sadece Rabbimize yöneldiğimizi, servetle, makamla, şöhretle işimizin olmadığını, dünya ile dünyalıkla işimizin olmadığını, asıl yeryüzünde varoluş gayemizin Rabbimiz olduğunu ikrar etmiş oluyoruz. İftitah tekbirini alırken, Rabbimizin en büyük olduğunu haykırırken biz aynı zamanda bütün dünyevileşmeye sırt çevirdiğimizi, dünyalıkları arkamızda bıraktığımızı ilan etmiş oluyoruz. Ellerimizi bağlarken de biz şu mesajı veriyoruz; benden hiçbir mümin kardeşime zarar olmaz. Bende sadece selam ve esenlik var. Ve sonra asıl diyaloga geçiyoruz. Fatiha, kul ile Allah arasında bir diyalog. Sonra rükû geliyor. Hani “O rükû olmazsa eğilmez başlar” diyor ya İstiklal Şairimiz, Rükû ile biz Rabbimizin huzurunda sadece ona eğileceğimizi, başka hiçbir varlığın önünde eğilmeyeceğimizi ikrar etmiş oluyoruz. Ve sonra secdeye kapanıyoruz. Secdeye kapanmakla biz aynı zamanda secde ile biz Rabbimizin huzurunda en büyük tevazu dersi alıyoruz, en büyük varlık dersi alıyoruz. Varlığımızın topraktan geldiğini yeniden ikrar etmiş oluyoruz. Kıyam ile istikametimizi ikrar ediyoruz, ‘istikametimiz belli’ diyoruz. Rükû ile Rabbimizin huzurunda tevazuu öğreniyoruz, secde ile gerçek miraca ulaşıyoruz. Sağa-sola selam vererek sadece namaz içinde değil, namazın dışında da Allah’ın bütün meleklerine, Allah’ın bütün kullarına ‘Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun’ diyerek Rabbimizle nasıl selamımızı gerçekleştirdiysek, kainat ile selamımızı, bütün insanlara yönelik selamımızı, barış mesajımızı ifade etmiş olarak bitiriyoruz.
“Namaz birey için arınma, aile için bir okul, ümmet için de bir vahdettir…”
Namaz birey için arınma ve dirilmedir. Namaz aile için okuldur, mekteptir. Biz müminler topluluğu olarak şu soruyu kedimize çokça sormalıyız, Bu kadar muhteşem bir ibadet var, günde 5 defa Rabbimize bu muhteşem ibadeti yapıyoruz, öyleyse bu ibadet neden bizi halis, kamil mümin eylemiyor? Öyleyse namazımız neden Rabbimizin buyurduğu gibi bizi kötülüklerden alıkoymuyor? Namazımız neden bizi merhametli kılmıyor? Namazımız bizi neden şefkatli kılmıyor? Halbuki namaz kılan mümin yeryüzünün en şefkatli, en merhametli varlığı olmalı, onun hayatında başka insanlara zarar olmaz, şiddet olmaz. Öyleyse neden bizim namazımız bizi gerçek müminler saffında kılmıyor? Biz namazın hikmetleri üzerinde yeniden durmalıyız. Namaz, tekbirle selam arasında solmuş, geciktirilmiş, ihmal edilmiş, gaflet içerisinde bedenin eğilip büküldüğü bir ibadet değil, namaz bizi Rabbimizle buluşturan, Rabbimizin huzuruna çıkaran, onunla konuşturan bir ibadet olarak hayatımızda varlığını devam ettirirse, işte o zaman bütün kötülüklerden de bizi alıkoyar. Namaz birey için arınma, namaz aile için bir okul ve mektep ve ümmet için bir vahdettir.
“Bu asırda bütün insanlığın en büyük sorunu, vicdansızlık ve merhametsizlik sorunudur…”
Bugün bu asırda bütün insanlığın en büyük sorunu, bir vicdansızlık ve merhametsizlik sorunudur. İnsanlık merhameti kaybetti. Ancak merhameti kendilerinden öğrenecekleri Müslümanlar birbirlerine karşı merhameti kaybettiler. Bugün en büyük felaket, müminlerin merhameti kaybetmesidir. Biz birbirimize karşı merhameti kaybettik, onun için dün Ankara’da bir insanın ne kadar gaddar, ne kadar zalim, ne kadar merhametsiz olabileceğini, aklını, kalbini, bedenini nasıl satabileceğine hep şahit olduk.
“Gücün ahlakı değil, ahlakın gücü lazım bize…”
Gücün ahlakı değil, ahlakın gücü lazım bize. Bizim kaybettiğimiz, güç sahibi olduğumuz zaman ahlakımızı kaybetmemizdir. Ahlakın gücüne inanmalıyız, gücün ahlakına değil. Güç ne kadar ahlaklı olursa o kadar faydalı olur. Güç ahlakını kaybettiği zaman sadece şiddet olur, sadece zulüm olur, sadece ceberutluk olur.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın