Cehli mürekkep kültürel muktedirler
Cezbeli Feylesof Dergisinin bu sayısının kapağında "cahil Türk medyası" var...
Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
“Özgür kültür muhalefet dergisi” sloganıyla çıkan CF yahut Cezbeli Feylosof bu sayısının kapağını “anlı şanlı” cahil Türk medyasına ayırmış. Dergide hayat tarzı solculuğundan afaki cemaat eleştirilerinin yersizliğine, belediyelerin kültürel alandaki işlevsizliğinden riyakâr bayram tebrikçiliğine değin pek çok mevzuya temas ediliyor.
Derginin içerisinde kültür-sanat, edebiyat, siyasetin yanı sıra karikatür ve illüstrasyonlar da yer alıyor. Kadrosu oldukça kalabalık derginin. Hasan Aycın, Murat Güzel, İbrahim Demirci, Güray Süngü, Asım Gültekin, İsmail Kaplan, Salih Kılınç, Mustafa Nezihi Pesen, İsmail Özen, Nurdan Pesen, Erol Erdoğan, Bülent Ata, Mehmet Aycı, Taner Yüncüoğlu, Erdal Çakır, Yaşar Elmas, Mehmet Lütfi Arslan, Zafer Acar, Suavi Kemal Yazgıç, Mürsel Sönmez, Gülçin Durman Aykut Nasip Kelebek gibi isimler var bu sayıda.
“KÜLTÜREL İKTİDARI” MÜMKÜN KILAN YAPITAŞLARIÖzellikle Pierre Kartoon imzalı eleştirilerin ise hem tarzı hem de meseleyi kavratma noktasındaki tespitleri son derece başarılı. Mustafa Nezihi Pesen ise kültürel muktedirlere karşı mücadele yürüttüğünü dillendiren pek çok ismin, Müslümanların “kültürel iktidarını” mümkün kılan yapıtaşlarından haberli olmadıklarının altını çiziyor. Kapağa taşınan konuya dair örnekler, medyadaki cehli mürekkep miktarının Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının kat kat üzerinde olduğunu mücessem hâle getiriyor.
Murat Güzel yazısında Türk solunun açık, net, tam ve yeterli bir argümanının olup olmadığını sorgulamış. Ardından, solcu olmayanların aklına gelen Deniz Gezmiş, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, İdris Küçükömer gibi isimlerin gelmesinin sebeplerini “tahlil” etmiş.
Güzel, solcu popüler muhayyilen Elvis Presley’leri olan bu isimler üzerinden fikri manada solun varlık ispatından bahsetmenin mümkün olup olmadığına odaklanarak şunları yazmış:
AZINLIK SOLCULUĞU“ Türk solunun “varlık ispatı”nı fikri süreçte aramak bize kalırsa daha doğru ve yerinde olur. Ancak varlık ispatı konusunda önemli ölçüde bir sıkıntı yaşadığı da açık Türk solunun. Kendine ait bir fikri süreç bir yana, bir düşüncesinin olduğu bile kuşkulu. 1970’lerin birçok ünlü solcusunun 1980’lerde, 90’larda ve şimdi karşımıza hep reklamcı, gazeteci, liberal olarak çıkması bunun bir göstereni. Türkiye’de sol kızamık, difteri gibi, bir ‘çocukluk hastalığı’ neredeyse. Genelde hep azınlıklarla ilgili konularda yazıp çizmeleri, buna karşın ulus-üstü bir oranizasyon olma iddiasındaki Avupa Birliği yandaşlıkları da ilginç. Kendilerini halkın kültüründen soyutlayarak kozmopolit bir Avrupa kültürüne bel bağlamaları belki Türk modernleşmesine özgü dip akıntılar sebebiyle mazur görülebilir; lakin, ait oldukları halkı aşağılamaya varan tutumları asla mazur görülemeyecek boyutlara taşınıyorsa yer yer, durup tekrar düşünmeli.”
Solun bir düşünce üslubu olmaktan ziyade sınıf ırkçılığına varan zevklerin, renklerin özcesi “bir hayat tarzı” dayatması olduğunu belirgin kılan bu kısa yazı günümüz sol politizasyonunu anlamayı da mümkün kılıyor.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın