Canan 'Tek bilgi kaynağı bilim değildir'

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Sinan Canan ile röportajımızın üçüncü kısmında, son dönemlerin popüler algı biçimi 'evrene pozitif mesaj'ı konuştuk.

İlkay Yaprak'ın haberi

Doç. Dr. Sinan Canan ile röportajımızın son kısmında, algılarımızın yoluyla anladığımız hayatı ve 'evrene pozitif mesaj' modasının kökenini konuştuk. 

- ‘Evrene pozitif mesaj’ modasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce ilginç buluyorum. İnsanın bedeni, zihni ve insan olmanın ne demek olduğu konularıyla ilgili bilgilerimiz, bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, Ortaçağ insanından pek de fazla değil. Hayatın karmaşıklığı içinde bir anlam ve çıkış yolu arayan insanlar on binlerce yıldır birçok farklı inanç sistemiyle bu ihtiyaçlarını tatmin etmeye gayret ediyorlar. Semavi dinler, insanlara temel bir yaşam rehberi sunarak iyilik, kötülük, kader gibi kavramlar üzerinden bu karmaşık dünyadaki rolümüzü anlamlandırmamıza yardımcı oluyor. Yeni dönemin yarı-bilimsel akımları ise insanoğlunun binlerce yıllık kolektif bilgisinin bir başka ambalajla yeniden ifade edilmesinden başka bir şey değil aslında. 
 

Canan: 'Beyin, hayatta kalma donanımıdır'


Evrene mesaj göndermek ile bir Yaratıcı’ya dua etmek arasında aslında teknik olarak bir fark yok. Fakat son tahlilde, bu evrenin bir sahibi olduğuna inanıyorsanız mesajı onun sahip olduğu sisteme değil, doğrudan sistemin sahibine göndermeniz daha mantıklı olur. Elbette insanlar adedince farklı inançlar olabilir; isim olarak aynı isimle anılsalar bile. Fakat bunların tamamı, insan denen bu acayip varlığın, kendini aşan bir güce inanma ve güvenme ihtiyacını açıkça ortaya koyar. Kısa bir araştırma ve okumayla rahatlıkla görülebilir ki dünya üzerinde hiçbir şekilde üstün bir gücün varlığına inanmayan, gerçek anlamda ateizm inancına sahip insan sayısı aslında oldukça azdır. İnsanların ezici bir çoğunluğu, kendilerinin üzerinde, evrenin yasalarının kaynağı olan ve bu muhteşem sistemi çekip çeviren bir gücün varlığına inanır. 

Anlaşmazlık genellikle bu gücün niteliği ve bizden ne istediğiyle ilgilidir. Bu da tamamen kişisel inanç ve yargılarla tespit edilip yaşanması gereken bir şeydir. Yani ister evrene ister Allah’a mesaj gönderin, insanların büyük bir çoğunluğu, mesajları alan ve onları yanıtsız bırakmayacak bir gücün varlığını içsel olarak biliyor. Benim için önemli olan budur. Ayrıca, derinlemesine düşünmediği bir inancın Tanrısına ezberlediği yöntemlerle dualar eden bir insanın yakarışının da evrene gönderilen mesajdan çok farklı bir tarafı yoktur bana göre.




- Kaos paradigmasını kısa tanımlayabilir misiniz?


Kaos, günlük dilimizde mutlak düzensizlik ve anarşi anlamında kullandığımız bir kelime olsa da bilimsel olarak “kuralları tespit edilebilen, kurallı fakat uzun vadede tahmin edilemeyen davranışlar gösteren sistem ve durumları” tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Tabiattaki hemen tüm olaylar, ne bildiğimiz makina düzeninde işler ne de tamamen başıbozuk ve rastgele davranır. Bunu yerine tabiatta ve tüm evrende hâkim olan davranış biçimi, bugün kaotik davranış olarak bildiğimiz bu davranış tipinin çeşitlemeleridir aslında. 

Bizler dünyayı ve kendimizi, bildiğimiz ve anlayabildiğimiz kadarıyla görebiliyor, o kadar anlamlandırabiliyoruz. Zihnimiz, etrafta gördüğü her şeyi bildiği kalıplara benzetip anlamaya programlıdır. Bu yüzden, bizzat ellerimizle yaptığımız makinaları ve bilgisayarları çok iyi anlayabiliyor ve yapabildiğimiz en karmaşık şeyler bunlar olduğu için etrafımızdaki dünyada bulunan tabii oluşum ve hadiseleri de en fazla bir bilgisayar yahut makinanın çalışmasına benzeterek anlamaya çalışıyoruz. Elbette etrafımızdaki dünyanın makina yahut bilgisayar gibi olmadığını hepimiz fark ediyoruz ama gözümüze çarpan farklılıkları, rastgele düzensizlikler olarak görüp üzerinde fazla da durmuyoruz. 

Halbuki kaos kuramını anlamaya başladıkça bu bozukluk ve sapmaların, başı bozuk ve rastgele düzensizlikler değil, evrenin temel düzeninin işaretleri olduğunu fark etmeye başladık. Elbette kaos ve kaosla ilişkili yeni bilim dalları her şeyin sırrını çözecek nihai altın anahtar değil; sadece şu an itibariyle en yeni ve en gelişmiş bilimsel görüşlerimizden birisi. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen bu anlayış, maalesef henüz 400 yıldan uzun zamandır algımıza ve evren anlayışımıza hükmeden mekanik evren tasavvurunu tam olarak değiştiremedi. Fakat kaosu anladıkça bu muhteşem kâinatın sırlarını biraz daha aralayacak ve bu fani ömrümüzde bize sunulan kâinat kitabının mesajlarını daha iyi okuyarak insan denen bu muammaların en büyüğünü biraz daha iyi anlayabileceğiz.
 

Canan: 'Bilinç dışı otomatik kararlarla yaşıyoruz'


- İnsanı bir bütün olarak anlayabilmek mümkün müdür?


Hiç sanmıyorum. Sebebini ise bir sinirbilimci olarak kısaca şöyle açıklayabilirim. Beynimiz, dünyayı anlama ve anlamlandırma aracımızdır. Dış dünya hakkında bildiğimiz her şey, beynimizdeki yorumlardan ibarettir aslında. Yani bildiğimiz ne varsa aslında kafamızın içinde, sadece bize özgü temsillerden ibaret. Dolayısıyla her şeyi anlamanın anahtarı, zihnimizin yapısını anlamaktan geçiyor. Bugün bildiğimiz kadarıyla zihnimizin evi olan beynimiz ise bu evrende muhtemelen görüp görebileceğimiz en karmaşık nesnedir. Maddesel karmaşıklık anlamında hiçbir şey, hele hele insan yapımı makina ve bilgisayarlar, beyinle boy ölçüşemez. Yani beynimizi anlamak için dahi elimizdeki en gelişmiş araç beynimizdir; ondan daha karmaşık ve marifetli bir araç üretemeyiz. Zira bu, tamamen mantık dışı bir paradoks olurdu. 

Dolayısıyla, bir bilgisayarın kendi kendini anlayabilmesi, kendi hakikatinin farkına varması ne kadar ihtimal dışıysa insanın kendi kendini anlaması da aynı nedenle mümkün gözükmüyor. İşte bu farkındalık, bizi dünya hakkında bildiklerimiz ve öğrenebileceklerimiz yanında, İlahi ve kadim bilgiden de faydalanmaya itiyor. Bu farkındalığa sahip olan tek canlı olarak insanoğlu, bu dünyada sadece bilimle bu büyük gizemi çözemeyeceğinin farkında. O yüzden tek bilgi kaynağının bilim olduğu saplantısını bir kenara bırakarak, çok kıymetli olan bilimsel bilgiyi de kendimize dayanak yapıp insanıYaratan’ın ne dediğine de kulak kesilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Tabii her neye inanıyorsak ona göre. Zira inanç, sanat, duygular, ilhamlar, gelenekler ve kadim bilgelik, en azından bilim kadar önemli ve bizden ilgi bekleyen bilgi alanlarımızdır. İnsanı bir bütün olarak bunların yardımı olmadan anlamak, bana çok mümkün gözükmüyor.
 Kaynak: Ülke Haber

Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Osman Efendi Kur'an Kursu'nun açılışını Cumhurbaşkanı Erdoğan YaptıÖnceki Haber

Osman Efendi Kur'an Kursu'nun açılışını...

PKK beton firmasını basıp 7 aracı ateşe verdiSonraki Haber

PKK beton firmasını basıp 7 aracı ateşe...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!