Camilerde karşılaşılan uygunsuz hareketler!
Türkiye Gazetesi Yazarlarından Mustafa Doğrusöz yazısında "Camilerde karşılaşılan uygunsuz hareketler!" Konusunu ele aldı...
Türkiye Gazetesi Yazarlarından Mustafa Doğrusöz yazısında "Camilerde karşılaşılan uygunsuz hareketler!" Konusunu ele aldı...
İki kişi cemaatle namaz kılarken imama uyan çok geride duruyor. Aynı hizada durmak gerekir. Sadece imamdan öne geçme ihtimaline karşı, bir topuk kadar geride durmak iyi olur...
Efendim bugün, günümüzde camilerde ve mescitlerde karşılaştığımız uygunsuz hareketlerden bahsetmek istiyoruz siz değerli okuyucularımıza...
Camilerin şadırvanlarında abdest alıp ıslak ayakla camiye girilmemeli. Çıplak ayakla, kolları kısa ve başı açık namaz kılmak mekruhtur.
İkameti yürüyerek okuyanlar, kamet getirirken ellerini bağlayanlar oluyor. Böyle yapmanın mekruh olduğu bildirilmiştir...
İmam farz namaza başlayacağı zaman sünnete başlamamalıdır...
Tekbir alırken avuç içlerini yüze karşı tutanlar ve parmaklarını bitiştirenler oluyor. Tekbir alırken avuç içlerini kıbleye karşı getirmek ve parmakları kendi hâliyle açık bırakmak gerekir...
Kavme ve celselerde [rükü’dan kıyama kalkınca ve iki secde arasında] sübhanallah diyecek kadar durmak vacibdir...
Tehiyyatta otururken dizler tutulmaz, parmaklar diz hizasında olur. Parmaklar kendi hâlinde açık kalır. Hanefi’de tehiyyattayken parmak kaldırmak sünnet, mekruh, haram diyen âlimler vardır. Parmak kaldırılmamalı. (Şafii’de parmak kaldırmak sünnettir.)
İki kişi cemaatle namaz kılarken imama uyan en az yarım metre kadar geride duruyor. Aynı hizada durmak gerekir. Sadece imamdan öne geçme ihtimaline karşı, bir topuk kadar geride durmak iyi olur...
Sünnetle farz veya farz ile sünnet arasında konuşanlar oluyor. (Kamet getir, pencereyi kapa, saftaki boşluğu doldur, buyurun siz geçin) gibi sözler söyleniyor. Hatta bir yerden gelmiş arkadaşına hoş geldin diyenler oluyor. Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve dua okumak, zikir çekmek sünnetin sevabını yok eder. Bazı âlimlere göre sünneti yeniden kılmak gerekir. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit geniş ise, kaza borcu var ise, kaza namazı kılmalıdır...
İmam selam verince cemaat hemen ayağa kalkıyor. Kalkmadan önce, otururken "Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm" demeli. Öğle, akşam ve yatsıda, sünnetler kılınıp namaz bitince, ikindi ve sabah namazının farzını kılınca, "Allahümme entesselam..." dedikten sonra, üç kere istiğfar söylenmiyor. Bazıları da istiğfarı "Allahümme entesselam..."dan önce söylüyorlar. Bunun da yanlış olduğu muteber kitaplarda yazılıdır... Bu önemli konuya haftaya devam edeceğiz inşallah...
Farzdan önce 3 ihlas okumak bid’attir. Salaten tüncina’yı selamdan sonra okumak bid’attir. Namazlardan sonra Âyet-el kürsî okunur. Sonra tesbihler çekilir ondan sonra dua edilir.
Camide kıbleye ayak uzatanlar oluyor. Özürsüz böyle yapmak uygun değildir...
Küçük mescitlerde, namaz kılanlar varken, yüksek sesle Kur’an-ı kerim okuyanlar oluyor. Onların şaşırmasına sebep olmamalı. İmam Kur’an-ı kerim okurken namaz kılmak, hele sünnet veya nafile kılmak çok yanlıştır. Ömür boyu kılınacak sünnet ve nafileler, Kur’an-ı kerimi dinleme farzının sevabına erişemez...
Farzdan önce 3 ihlas okumak bid’attir. Salaten tüncina’yı selamdan hemen sonra okumak bid’attir. Namazlardan sonra Âyet-el kürsî okunur. Sonra tesbihler çekilir ondan sonra dua edilir. Dua ederken veya duadan sonra Salaten tüncina’yı okumakta mahzur yoktur. Âyet-el kürsî’nin okunduğu yerde Salaten tüncina’yı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid’attir...
Camide, namaz için safa girerken, namaza dururken ve namaz içinde parmakları çıtlatmak mekruhtur...
Mescitte, tesbihi olmayana, tesbih atmak edebe aykırıdır...
Camide kendine yer ayırmak mekruhtur. Fakat, dışarı çıkarken, kimse oturmasın diye, yerine ceketini bırakırsa, gelince oraya tekrar oturabilir...
Camilere sandalye koyup sandalyede namaz kılmak çok yanlıştır. Camiyi âdeta kiliseye çevirmektir. "Dinde güçlük yok" demek "size güç gelen ibadetleri yapmayın" veya "bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin" demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edilir. Camiye kadar gelen kimse yere de oturabilir. Secde edemiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatarak ima ile namazını kılar. Yahut sandalyeye oturup ayaklarını önündeki başka bir sandalyenin üstüne koyabilir. Kiliselerdeki gibi ayakları sarkıtmamalıdır...
20 Haziran 1928'de günlük bir gazetede aşağıdaki haber çıkmıştı. Dinimizde "yeni hayat"a ilerlemeye uygun olarak yapılacak "yenilikler"i İstanbul İlahiyat Fakültesi profesörleri rapor hâlinde hazırlamışlardır. O günkü "Dinde reformcular"ın imzalarını taşıyan bu raporda özetle şöyle yazıyordu:
"Din de diğer sosyal teşekküller gibi hayatın akışına uymalıdır. Din eski şekillere bağlı kalamaz. Türk demokrasisinde din de muhtaç olduğu inkişafı göstermelidir... Camilerimiz kullanılır hâle getirilmeli, sıralar, koltuklar, sandalyeler konmalı, içeriye ayakkabıyla girilmelidir. İbadet lisanı Türkçe olmalı, hutbeler Türkçe okunmalıdır..."
Bu raporun ne kadarı gerçekleşti dersiniz?!.. Âhir zamandayız. Allahü teâlâ din cahillerinin ve bid'at ehlinin şerrinden hepimizi muhafaza eylesin...
.....
Bu yazının hazırlanmasına vesile olan Kamil Yener ağabeyimize ve katkılarından dolayı da Mustafa Toköz ağabeyimize teşekkür ediyoruz...
Kaynak Mustafa Doğrusöz/Türkiye Gazetesi [ Okunma Sayısı: 312 ]
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın