Bila Gündüz'den Haftanın Vaazı, NAMAZ
Manavgat İlçe Müftülüğü Vaizi Bilal Gündüz Camiler Haftası Dolayısı ile NAMAZ konulu vaazını Diyanet personelinin istifadelerine sundu...
Yüce Allah, insanı boş yere yaratmadığı gibi, başıboş da bırakmamıştır. Nitekim Kuran-ı Kerimde şöyle buyurulmuştur:
“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn, 23/115)
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًى
“ İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.”(Kıyâme, 75/36)
Cenab-ı Allah insanı “ibadet” ile sorumlu tutmuştur:
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
“Ben cinleri ve insanları ancak bana “ibadet” etsinler diye yarattım” âyeti bu gerçeği ifade etmektedir. (Zâriyât, 51/56).
İbadetler içerisinde bir ibadet var ki Kur’an-ı Kerim’de bulunan ayetler ile Sevgili Peygamberimizin hadislerini inceldiğimizde ön plana çıkmaktadır. Yüce Allah, ilk insan ve ilk peygamber Adem (a.s.)’den itibaren bütün insanları “namaz” ibadeti ile sorumlu tutmuş ve bütün peygamberler, kavimlerine “namaz” kılmalarını emretmiştir.[1]
Bu ibadet dinin direği, göz nuru, kalp aydınlığı, dünya ve ahiret güzelliği, sıkıntılara çözüm, kapalı kapıların anahtarı, gönül serinliği, kulu Rabbine yaklaştıran Namazdır. Namaz kulun miracıdır. Peygamber Efendimize miraçta emredilen beş vakit namaz ile her bir kul kendi miracını gerçekleştirmektedir.
Namaz İslam’ın beş temel şartından biridir. Kelimeyi Şahadetten sonra ilk emredilen ibadet namazdır. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde bu hususu şöyle ifade etmektedir.
بُنِيَ الإِسَلامُ على خَمْسٍ : شَهادَةِ أَنْ لا إِلهَ إِلاَّ اللَّه ، وأَنَّ مُحمداً رسولُ اللَّهِ ، وإِقامِ الصَّلاةِ ، وَإِيتاءِ الزَّكاةِ ، وَحَجِّ البَيْتِ ، وَصَوْمِ رَمضانَ
“İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” Buhârî, Îmân 1
Namaz; ilk defa farz kılınan, âhirette ilk sırada hesabı sorulacak olan ibadettir.[2]Çünkü namaz, dinin direği[3] ve imanın alameti[4] ve amellerin en fazîletlisi ve Allah’a en sevimli olanıdır:
اي الاعمال افضل
“Amel(ler)in Allah’a en sevimli olanı hangisidir?” sorusuna Peygamberimiz (a.s.),
الصلوة لوقتها “Vaktinde kılınan namazdır”[5]
اي العمل احب الى الله “Hangisi daha fazîletlidir?” sorusuna ise yine
الصلوة لوقتها “Vaktinde kılınan namazdır” cevabını vermiştir.[6]
Peygamberimiz; “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Ebû Dâvûd, Salât 149
Onun için Peygamberimiz;
ركعتا الفجر خير من الدنيا وما فيها
“İki rekât sabah namazının sünneti, bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn ve Kasruha, H.No: 1193)
Namaz, Kur'an'da doksandan fazla ayette zikredilir.
Kur'ân’da Yüce Allah,
فَاَقيمُوا الصَّلوةَ اِنَّ الصَّلوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
"... Namazı dosdoğru kılın, çünkü namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır” (Nisa: 4/103) buyurmaktadır.
namazların ilik ve son vakitlerini ve nasıl kılınacağını öğreten Peygamberimiz (a.s.)'dır. Ona da vahiy meleği Cibril (a.s.) öğretmiş ve ashabına,
صلوا كما ريتموني اصلي
“Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın” buyurmuştur. [7]
Bilindiği gibi beş vakit namaz, müslümanlara hicretten bir buçuk yıl kadar önce Hz. Peygamber’in miracı sırasında farz kılınmıştır.
Süleyman Çelebi buna işaretle;
‘’ Sen ki, mirac eyleyüb ettin niyaz,
Ümmetin miracını kıldım namaz’’,
Enes b. Mâlik'ten rivâyete göre özet olarak şöyle demiştir:
وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: فُرِضَتْ عَلى النَّبىِّ لَيْلَةً أُسْرِىَ بِهِ الصَّلاَةُ خَمْسِينَ، ثُمَّ نَقَصَتْ حَتَّى جُعِلَتْ خَمْساً، ثُمَّ نُوَدِى يَا مُحَمَّدٌ: إنَّهُ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ، وَإنَّ لَكَ بِهذِهِ الخَمْسِ خَمْسِينَ.
Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Rasûlullah (a.s)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi:
"Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lütfu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır." [Buhârî, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, Îman 259, (162); Tirmizî, Salât 159, (213); Nesâî, Salât 1, (1, 217-223).]
Namaz Her Hâl Ve Şartta Kılınmalıdır.
Hiçbir şey; iş, ticaret, görev, meşgale ve mazeret mümini namazdan alıkoyamaz Öyle buyuruyor Allah:
رِجَالٌ لَاتُلْهيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّهِ وَاِقَامِ الصَّلوةِ وَايتَاءِ الزَّكوةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فيهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُ
“Hiçbir ticaretin, hiçbir alış verişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı bir takım adamlar mescidlerde sabah akşam onu tespih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin kıvranacağı bir günden korkarlar.” (Nur, 24/37).
Bu görevin yerine getirilmesi için dinimiz her türlü kolaylığı sağlamıştır:
- Su bulamayanlar, teyemmüm ederek (Mâide, 6).
- Bir tehlikeden korkanlar yaya veya binit üzerinde (Bakara,239),
- Yolcular, dört rekatlı farzları ikişer rekat olarak [8]
- Zaruret ve ihtiyaç halinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını öğle veya ikinde, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek[9]
- Savaş halinde olanlar, nasıl güçleri yetiyorsa o şekilde (Nisa, 4/102),
- Korku halinde olanlar, yürüyerek veya binit üzerinde (Bakara,239),
-Ayakta durmaya güçleri yetmeyen hasta ve özürlüler, oturarak, buna da güçleri yetmeyenler, yatarak namazlarını kılabilirler (Al-i İmran, 191)
Kadınların özel halleri, deli olmak, bayılmak ve unutmak hariç namaz kılmamanın hiç bir mazereti yoktur.
Değerli Mü’minler!
Allah’ın istediği şekilde maddî (Tevbe, 108) ve manevî (Maide, 56) kirlerden arındıktan sonra Rabbimizin,
وَقُومُوا لِلّهِ قَانِتينَ
“Allah için kıyam edip divana durun” emri ile ihlasla, huşu içinde Allah’ın huzurunda duracağız.
فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ …
“yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne çevirin”(Bakara, 2/144) emri ile kıbleye yöneleceğiz.
وَكَبِّرْهُ تَكْبيرًا…
“O’nu tekbir ile yüceltin” (İsra, 17/111)talimatlarına uyarak niyet edip Allahü ekber diyerek namaza başlayacak, namazda sağa sola iltifat etmeyip sadece secde mahalline bakarak, elleri, ayakları ve diğer uzuvlarımızı saygı ifadesi olarak güzel bir vaziyette tutarak, dünya kelamı konuşmadan, vakar ve sükûnet içerisinde, kemal-i edeple;
فَاقْرَؤُا مَاتَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْانِ …
“Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun”(Müzzemmil,73/ 20) emri ile kıraatimizi yapacağız.
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Rükû edin, secde edin”(Hac,22/ 77) emirleriyle ruku secde yapıp,
“فَاذْكُرُوا اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَالَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ…”
“Bilmediklerinizi size öğrettiği şekilde Allah’ı anın / namazı kılın”(Bakara, 2/239) emirlerine uyup, zihnimizi dünya işleri ile ilgili kuruntulardan kurtararak tam bir konsantre içerisinde namazlarımızı Allah için kılacağız. Böylece;
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ اَلَّذينَ هُمْ فى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
“Kurtuluşa eren müminler namazlarında huşu içindedirler”(Müminun, 23/1-2) âyetinde zikredilen niteliğe sahip olmuş olacağız.
Muhterem Mü’minler!
Hayatımızın en faydalı, en kıymetli dakikaları ibadetle geçirdiğimiz anlardır. Bu itibarla namazda acele etmememiz gerekir.
Çünkü Peygamberimiz:
“Hırsızlığın en kötüsü namaz vaktinden çalmaktır.”, “Ey Allah’ın Rasülü; kişi namazını nasıl çalar?” dediklerinde “rukü ve secdelerini tam olarak yapmaz” [10] buyurmuştur.
Kıldığımız namazı son namazımızmış gibi bütün varlığımızla Allah’a yönelerek ve huşu içinde kılalım. İman kalbine yerleşmiş ve gerçek mü’min niteliğini kazanmış bir müslümana namaz kılmak ağır ve zor gelmez (Bakara, 45). Mümin, namazlarına müdavimdir (Meâric, 22-23), namazlarını zevkle ve isteyerek kılar. Yüce Allah, Kur’ân’da, namazı üşene üşene kılmayı (Nisa, 142) ve terk etmeyi münafık (Tevbe, 54) ve kafirlerin niteliği olarak zikretmiştir (Müddessir, 44).
Namazlarını bazen kılıp bazen kılmayan, kılınca huzur, kılmayınca ızdırab duymayana, namazlarını gösteriş için kılana Kur’an-ı Kerîm ferman buyuruyor:
فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّينَ اَلَّذينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Gaflet içindedirler. Onlar gösteriş yaparlar. (Maun,107/4-5-6)
Namazı Terketmenin Hükmü
Farz oluşuna inanmadığı ve önemsemediği için namazı kılmayan kimse mü’min olamaz çünkü bu kimse Allah’ın kesin emrine inanmamaktadır. Farz oluşuna ve önemine inandığı halde tembelliği, ihmalkârlığı ve meşguliyeti sebebiyle şer’î bir özrü olmadan Beş vakit namız kılmamak Allah’a isyan etmektir, büyük günahtır. Yüce Allah Kur’ân’da, namazlarını kılmayan kimselerin cezasını çekeceklerini bildirmektedir:
فخلف من من بعدهم خلف اضاعوا الصلواة واتبعوا الشهوات فسوف يلقون غيا
“Onlardan (peygamber ve salih kimselerden) sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. Bunlar, cehenneme atılacaklardır” (Meryem, 159).
Kıyamet günü, cehennemliklere, Cehennem'e girmenize sebep nedir, diye sorulduğunda, onların;
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ {42}قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ {43} وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ {44} وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ {45} وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
42- "Nedir sizi Sekar'a (Cehennem'e) sokan?" diye (sorulunca);
43- Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik."
44- "Yoksula da yedirmezdik."
45- "Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik."
46- "Ceza gününü yalanlardık." (Müddessir, 74/42-46) diyerek Kur'an-ı Kerim'de haber verilmektedir.
Bu konuda Allah Resulü şöyle buyuruyor:
بَيْنَ الكُفْرِ وَاﻹيمَانِ تَرْكُ اﻟﺼﻼةِ.
“İman ile küfür arasındaki fark namazı terk etmektir”[11]
Yine benzer bir hadiste de:
بَيْنَ الْعَبْدِ وَبَيْنَ الكُفْرِ تَرْكُ اﻟﺼﻼةِ .
“Kul ile küfür arasındaki fark namazı terk etmektir”[12] buyurulmaktadır.
Peygamberimiz;
لا تتركوا الصلوة متعمدا فانه من ترك الصلوة متعمدا فقد برئت ذمة الله و رسوله
“Namazı kasten terk etmeyin. Kim kasten namazı terk ederse, Allah’ın ve Resulünün zimmetinden beri olur"[13].
Peygamberimiz (a.s.), bir gün namazdan söz etmiş ve şöyle demiştir:”
من خافظ عليها كانت له نورا و برهانا و نجاة يوم القيامة و من لم يحافظ عليها لم يكن له نورا و لا برهانا و لا نجاة و كان يوم القيامة مع قارون ز فرعون و هامان و ابي ابن حلف
"Kim namazına devam ederse bu namaz kıyamet gününde onun için (karanlığa karşı) nur, (doğruluğuna) delil ve (azaptan) kurtuluş olur. Kim namazına devam etmezse onun nuru, delili ve kurtuluşu olmaz. O kimse kıyamet gününde Karun, Firavun, Haman ve Übey İbn Halef ile beraber olur”[14].
من ترك صلاة العصر فقد حبط عمله
“Kim ikindi namazını terk ederse ameli boşa gider”[15]
Efendimizin Taife davet için gitmesi, taşlanması ve neticede Cebraîl’in gelmesi… Uhud’da mübarek dişinin kırılması, Hz. Fatıma validemizin bedduasına iştirak etmemesi,
Hendek savaşında saldırının şiddetinden namazını kaçıran Peygamberimiz’in, “Bizi orta (fazîletli) namazdan (yani) ikindi namazından alıkoydular. Allah, onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.” demesi. (Müslim, Mesâcid, 206. I, 437) namazın önemini göstermektedir.
Namazın Mükafatı
Yüce Allah, namaz kılanlara; merhamet (Tevbe, 71. Nûr, 56),bağışlanma, tükenmez rızık (Enfal, 3-4),cennet (Ra’d, 19,23. Mü’minûn, 1-2,9-11), büyük mükâfat (Nisa, 4/162) ve kendi rızasını (Tevbe, 72)va’detmiş, namaz kılan mü’minlerin müjdelenmesini istemiştir. (Hac, 34-35. Neml, 2-3). Peygamberimiz;
خمس صلوات افترضهن الله من احسن وضوءهن و صليهن لوقتهن و اتم ركوعهن و خشوعهن كان له على الله عهدا ان يغفر له و من لم يفعل فليس له على الله عهد ان شاء غفر و ان شاء عذبه
“Allah, beş vakit namazı (kullarına) farz kılmıştır. Kim abdesti güzelce alır, beş vakit namazı vaktinde kılar, rükûunu, secdesini ve huşûunu tam yaparsa bu kimseye Allah’ın onu bağışlayacağı (ve cennete koyacağına) dair ahdi (sözü) vardır. Namazlarını kılmayan kimseye ise Allah’ın bir sözü yoktur. Dilerse onu bağışlar (ve cennetine koyar), dilerse ona azap eder.”[16]
İnsan, “beşer” olması hasebiyle hatasız ve kusursuz olmaz. Günlük hayatında farkına varmadan madden ve manen, bedenen ve rûhen kirlenir. “Namaz” ise kusurların ve hataların bağışlanmasına vesile olur (Hûd, 11/114).
Peygamberimiz (a.s.), الصلوات الخمس و الجمعة الى الجمعة كفارة لما بينهن ما لم تغش الكبائر
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen günahlara kefarettir” buyurmuştur.[17]
Namaz kılan Maddî ve manevî kirlerden temizlenir
Peygamberimiz (a.s.), beş vakit namazını kılan kimseyi günde beş defa bir nehirde yıkanan kimseye benzetmiştir:
ارايتم لو ان نهرا بباب احدكم يغتسل فيه كل يوم خمسا ما تقول ذلك يبقى من درنه
“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir ırmak olsa ve burada günde beş defa yıkansa bu kimsede hiç kir kalır mı? (Sahabenin);
قالوا لا يبقى من درنه شيئا‘Hayır hiç bir kir kalmaz’ diye cevap vermeleri üzerine
قال فذالك مثل الصلوات الخمس يمحوا الله به الخطايا “İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah, bu sebeple günahları temizler, yok eder”[18].
Günde beş vakit namazını kılan manevî kirlerden temizlendiği gibi dış çevre ile sürekli temas halinde olan organlar günde beş defa yıkandığı için kirlerden ve bulaşıcı mikroplardan temizlenmiş olur.
Vücut, elbise ve namaz kılınacak yeri temizlemek namazın şartı olduğu için namaz, kişiyi temiz olmaya mecbur eder.
Namaz insanın kötülüklerden uzak kalmasını temin eder. Her türlü haramlardan, çirkin söz, fiil ve davranışlardan uzak kalmasını sağlar.
اُتْلُ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلوةَ اِنَّ الصَّلوةَ تَنْهى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللّهِ اَكْبَرُ وَاللّهُ يَعْلَمُ مَاتَصْنَعُونَ
“(Ey Peygamberim!) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı doğru kıl. Çünkü namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir” (Ankebut: 29/45) anlamındaki âyet bunun açık delilidir.
Beş vakit namazını kılan kimse, kibir ve gururdan kurtulur. Alnının secde koyan insan, kul ve yaratılmış olduğunun farkına varır, dinin haram kıldığı kibir ve gururu terk eder.
Namaz kılan insanlara melekler dua ederler. Bir hadiste şöyle buyrulmaktadır. “Sizden biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturduğu müddetçe, melekler kendisine:
Allahım! Bunu bağışla, buna rahmetinle muamele et, diye dua ederler.” O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir. Buhârî, Ezân 30,36
İlâhî murakabe altında olduğunun farkında olur. Peygamberimiz (a.s.),
يتعاقبون فيكم ملائكة بالليل و ملائكت بالنهار و يجتمعون في صلاة الفجر و العصر ثم يعرج الذين باتوا فيكم فيسئلهم و هو اعلم بهم كيف تركتم عبادي فيقولون تركناهم و هم يصلون و اتيناهم و هم يصلون
“Gece ve gündüz melekleri sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilâhî huzura çıkarlar. Rab’leri onlara, “-onları en iyi bir şekilde bildiği halde- kullarımı nasıl terk ettiniz?” diye sorar. Melekler, “onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk” cevabını verirler” demiştir.[19]
Namaz kılan Allah'ı anmış olur
İbadetlerden maksat Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmanın en güzel yollarından biri Kur'ân-ı Kerim okumak ve namaz kılmaktır. Yüce Allah,
اقم الصلوة لذكري "Beni anmak için namaz kıl" buyurmuştur (Taha, 14). Namaz kılan kimse hem Kur'ân okumuş, hem Allah'ı tekbir, tespih ve dua ile anmış olur. Her türlü zikir namazda toplanmıştır.
“Namaz insanın halifesi olduğu yeryüzündeki tüm varlıkların tesbihini Allah’a sunuşudur.” Dağlar, ağaçlar, bitkiler devamlı şükür ve tesbih halinde, kıyamı temsil ediyor. Hayvanlar devamlı rükûda, rükûu temsil ediyor. Balıklar, sürüngenler, taşlar devamlı secde halinde. Ama diyeceksiniz ki, dağlar, taşlar, hayvanlar ve bitkiler hiç tesbih eder mi? Kur’an’da Rabbimiz;
تُسَبِّحُ لَهُ السَّموَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ فيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه وَلكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبيحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَليمًا غَفُورًا
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır. (İsra, 17/44)
Yerde çiçekler, arşta melekler, bütün kevn-û felekler Hakk’ı zikreyler.
Hayât ve memât, cemâdât ve nebâtât, bütün kainât Hakk’ı zikreyler.
Gözlerden yaşlar, akmaya başlar, dağlar ve taşlar Hakk’ı zikreyler.
Ey gafil insan! Mabettir cihan, her şey her an Hakk’ı zikreyler.
Kalk, gafil olma, zulmette kalma, madde ve mana Hakk’ı zikreyler.
Namaz, nerede olursak olalım bizimle olan Allah’la beraber olmadır. Dostumuz, yardımcımız olan Allah’ın huzuruna varmadır.
Namazda öyle bir zaman dilimi var ki, Efendimiz tarafından Yaratana en yakın olduğu an olarak kabul edilmiştir. İlgili hadis şöyledir. “Kulun rabbine en yakın olduğu hâl secdede bulunduğu hâldir. Binaenaleyh siz (secdede) duayı çok edin” Müslim, “Salât”, 215
İşte onun için namaz mü’minin miracıdır. Her türlü kötülükten, günahtan, pislikten, dünyadan, masivadan arınıp, kulluk nişanını takınıp Allah’ın huzuruna yükselmedir.
BİLA GÜNDÜZ'ÜN
NAMAZ KONULU VAAZINI BURADA İNDİREBİLİRSİNİZ
HAFTANIN HUTBESİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın