Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
KISA YAZILARKöşe Yazarlarımızdan A. Raif Öztürk'ün gündeme dair yazısı. Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
Yine; yeni bir yıla girerken, Müslümanlar olarak “Yüce Rabbimizin bizleri yeni bir seneye kavuşturduğuna” maalesef sevinemiyoruz. Çünkü çevremizdeki insanlığın ve özellikle de Müslümanların çoğunluğunun, cehâletten Yılbaşı eksenli acı bir gafletin içinde olduğunu üzülerek izliyoruz. Üstelikte bunca PANDEMİ sınavlarına ve peş peşe gelen depremlere, sellere, âfetlere, savaşlara, zâlimce işgâllere ve soykırımlara rağmen…
Yüce dînimizin “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır" (Yani, öyle muamele ve öyle azap görecek) tehdidini bildiğimiz için, böylesine gafletlere düşen kardeşlerimiz adına üzülüyoruz.
Dilimizin döndüğünce ve yazılarımızın ulaştığınca, bu acı âkıbetten tek bir kişiyi bile kurtarabilmenin hasretini ve sancılarını çekiyoruz.
Hristiyan âleminin çoğunluğu tarafından bile “hayâlî” ve bir nevi “BİD’AT” kabul edilen ve eleştirilen, bugünkü gayrimeşru Yılbaşı kutlamalarıyla; halkımız uyutulmakta ve cemiyet hayatımız ciddi yaralar almaktadır.
Hatta kesinlikle HARAM olan PİYANGO kumarının Eminönü’ndeki kuyruğunun, Yeni Cami meydanında yüzlerce metre uzadığını ve kuyruktaki takkeli, sarıklı, sakallı ve başörtülülerin bile bulunmalarını, üzülerek ve o zavallılara acıyarak izliyoruz...
Bir yılbaşı gecesinde; tüketilen içkiler, oynanan kumarlar, çılgınca düzenlenen gayrimeşru eğlenceler, yemek, çerez vs. israfı, çam süslemesi ve kesilen hindilere ödenen paralarla, bunların yerine ne gibi faydalı hizmetlerin yapılabileceğinin hesabı yapılmalıdır.
“Hayat boşluk kabul etmez” prensibi varken, Dîni eğitimimizde; gerçekte var olan ve senede bir de değil, her gün “sırtındaki erzak yükleriyle kapı kapı dolaşan Halife Hz. Ömer’i evlâtlarımıza okullarımızda öğretmedik! Bediüzzaman Hz.’ni ve diğer İslâm büyüklerini” tanıtmadık. Elbette bunun için, bu boşluklara noel gibi hayal ürünlerinin doldurulduğunu görmekteyiz.
Bu konuda daha fazla bilgi bile israf olacağından, biz Müslümanın yıl başısına bakalım:
İslâm âleminin yılbaşısı “Hicret Olayı” kabul edilmiş olup, Muharrem ayının 1. Günüdür. Ancak; ülkemiz Müslüman’ının büyük bir kısmı, maalesef bunun bile gafleti içindedir. Milâdî yılbaşına gösterdiği ilgiyi, kendi yılbaşısına maalesef göstermiyor...
Yılbaşına ulaştırılanlar olarak bizler; ömür sermayemizden koskoca bir senenin, hatta hangi yaştaysak yaşadığımız yılların (günahlarımızla-sevaplarımızla) geride kaldığının ve bir daha dönülemeyeceğinin idraki içinde, manevi muhasebelerimizi yapmalıyız.
Günahlarımız için ciddi tövbeler etmeliyiz. Bizleri yepyeni bir seneye ulaştıran Yüce Rabbimize Hamd, senâ ve şükürler etmeliyiz.
Bu dünyadan asla sağ çıkılmadığının bilinci içinde, bizden önce zorunlu sevk edilenlerin kabirlerine bakarak, nice pişmanlık feryatlarıyla inlediklerini düşünmeliyiz.
Dünyanın en doğru sözlüsü Hz. Muhammed SAV, “ölüp de pişman olmayacak hiçbir kimse yoktur” buyurmasının hikmetini ve sebebini düşünmeliyiz.
“-O pişmanlık nedir yâ Rasûlâllah?” diye sorulduğunda Efendimiz SAV:
“–(Ölen), kötü bir kişi ise kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine bin pişman olacaktır. Eğer Muhsin (ihsan sahibi, sâlih) bir kişi ise bu hâlini daha fazla arttıramamış olduğuna da çok pişman olacak” cevâbını verdiler. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)
Dolayısıyla, ciddi tövbeler ederek hâlimizi ıslâh etmek için de, sâlih ameller işlemek için de, gün bugündür, fırsat bu fırsattır. Özellikle de bu günlerde geçmiş bir yılın muhasebesini yaparken ve bizden çok küçük yaşta vefat edenleri düşünerek, bu fırsatların bizlere tanındığına sonsuz şükürler etmeliyiz ve çok iyi değerlendirmeliyiz.
Çünkü Hz. ALİ’nin (RA) ifadesiyle: “Bugün güzel ameller işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı ve tekrar geri dönme asla yoktur.”
Yeni girdiğimiz bu yılda, daha bilinçli hareket ederek, Âhiret hayatımıza acaba nasıl daha kazançlı hazırlanabilirim?..
Acaba Allah’ın emanet olarak verdiği mal varlığımızı ve organlarımızı, Allah’ın emrinde ve O’nun istediği gibi nasıl çalıştırabilirim?..
Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, nefsimizin, menfi medyanın ve muzır çevrenin tuzaklarına, sevdiklerimle birlikte düşmekten nasıl kurtulup, korunabilirim? ..düşünceleri, endişeleri ve idraki içinde, önümüze serilen yepyeni bir seneyi ve temiz bir sayfayı, en avantajlı doldurmanın hesaplarını yapmalıyız.
Yılbaşı gecesine, onların sefih âdetlerini asla taklit etmeden, aksine bol bol ibadet etmeliyiz. Bu konudaki bilinçli Dînî, Milli, ahlâkî Kurum ve kuruluşların önderliğinde, toplu programlara katılmalıyız.
Bugün GENÇ bile olsak, ünlü şâir Necip Fazıl’ın:
"Bugünü düşünürüm. Dün geçti, yarın var mı?
Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?" ihtarını, çok iyi anlamalıyız.
Yine merhum N. Fazıl’ın; “Yâ İslam’la yükselir, ya inkârla çürürsün.
Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.” İkazını da hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Vesselâm…
YAZARIMIZIN DİĞER MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Şeflerin Çilesi
Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir.
MEVLİDİ NEBİ
Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.
CAMİLER HAYATIN MERKEZİDİR
O kutlu mekânlar, sadece, dedelerin, babaların, ihtiyarların, ellerinden tutup evlerine götürmek için önünde beklenen; üç Cumayı geçirmemek için, cuma günlerinin takibinin yapıldığı, bayramdan bayrama, teravihten teravihe, kandillerden kandillere uğramak mecburiyetinde hissettiğimiz yerler de değillerdir.
Hırslı Değil Azimli Çocuklar Yetiştirmeli
Günlük hayatımızda sürekli birileri ile yarıştırılmaya alıştırılmış çocukların, büyüdüklerinde de arabalarının markasını, gittikleri yerleri, ilişkilerini, başarılarını ve hatta ebeveynliklerini yarıştıran kişilere dönüşebildiklerini görmüşüzdür.
Kur’an-ı Kerim’i herkes anlar mı?
Kur’an-ı Kerim’den herkes kendi ölçülerine göre anlar. Ama o uçsuz bucaksız bir deniz gibidir, dalmayı bilenler ondan daha ne inci mercanlar çıkarırlar.
DİNİ KENDİNİZE BENZETMEYİN...
Şu Dermirel'i evliya diye ilan edin, olsun bitsin...