Üç Mihraplı Camii
DİNİ HABERLERCamiden içeri girildiğinde ikinci harime girilir. Bu bölümde iki adet mihrap ve en sağ tarafta ise bir tane minber vardır.
Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmıştır. Unkapanı’nda Eminönü’ne doğru ilerlediğinizde sağda ilk önce Yavuz Er Sinan Cami’sini görürsünüz. Yaklaşık 250-300 metre sonra da Üç Mihraplı Cami’yi görürsünüz. Eminönü istikametinden sonra Rüstem Paşa Camii’nden sonra Kantarcılar Camii’ni ve sonra da Küçük Pazar semtinde Üç Mihraplı Camii’yi görürsünüz. Haliç metro köprüsünün hemen yanı başındadır.
Üç Mihraplı Cami’nin diğer adları Kazancılar Mescidi ve Hoca Hayreddin Camii’dir. Banisi, yani yaptıranı Fatih Sultan Mehmed devrinin ulemalarından (bazı kaynaklara göre de Fatih Sultan Mehmed’in hocası) Kırımlı Hoca Hayreddin Efendi’dir. 1469 – 1478 yılları arasında yapılmıştır. Süleymaniye Külliyesi’nin dahi 7 yılla bittiği yerde böylesine ufak bir caminin yapılışının 9 yıl sürmesi herhalde maddi sorunlar nedeniyle olmalı.
Caminin gerçekten üç tane mihrabı vardır. Bu mihraplardan bir tanesi ki caddeye en yakın olanı caminin ilk mihrabıdır. Bu mihrabın bulunduğu bölüm diğer mihrapların bulunduğu bölümden 4 basamak daha aşağıdadır. Burası caminin birinci harim kısmıdır. Bu kısımda bir mihrap ve bir de hanımlar mahfili bulunmaktadır. İşte bu kısım Hoca Hayreddin Efendi’nin yaptırdığı ilk camidir. Bu kısımda tavan üzerinde orta büyüklükte bir kubbe bulunmaktadır. Kubbe içi kalemişi süslemelerle bezenmiş, fakat süslemelerin bir kısmı sanırım rutubetten dolayı solmuştur.
Bu kısımda camin iç tarafına yani kara tarafına geçtiğinizde basamaklardan tekrar yukarı çıkar ve ikinci harime gelirsiniz. Zaten camiye giriş de bu kapıdadır. Birinci harim kısmının kapısı bulunmakla birlikte hep kapalıdır. İkinci harim kısmında iki mihrap vardır. En sağdaki mihrap Hayreddin Hoca’nın kızı için ve üçüncü mihrap ki bu diğer her iki mihrabın ortasındadır, bu Fatih Sultan Mehmed adına yapılmıştır.
Hikayeye göre Fatih Sultan Mehmed ilk harim kısmında oluşan caminin çok küçük olduğunu görerek şimdi iki mihrabın bulunduğu yerdeki evlerin sahiplerinden evler satın alıp camiyi genişletmek istemiş. Çünkü caminin yapıldığı zamanda bu bölgede çok Müslüman esnaf olmadığı için caminin yapılışını gereksiz görmüşler. Fakat zamanla Müslüman halk burada çoğalınca bu sefer de cami yetmez olmuş. Bunun üzerine Hoca Hayreddin Efendi gelinden camiyi genişletmek için evini ister. Gelininde istemesinin sebebi ise oğlu Ahmet Efendi Şam kadısı iken orada vefat etmiştir. Gelin önce evi vermek istemez. Sonrasında da “benim için de bir mihrap yaparsan evi veririm” der.
Bir şekilde bu pazarlık Fatih Sultan Mehmed’in kulağına gider. Sultan, Hoca Hayreddin Efendiye:
- O ilaveyi yap, gelinin ve benim için de birer mihrap yap, der.
Böylelikle bir anda tek mihraplı cami büyür ve üç mihraplı olur.
Cami vakfiyesinde mihrapların kullanma usulü şu şekilde şarta bağlanmıştır:
“Ortadaki mihrap Fatih Sultan Mehmed Han için yapıldığından Cuma, bayram ve teravih namazlarında bu mihrapta yer alacaktır. Diğer namazlar için, sırayla öbür mihraplar kullanılacaktır.
Ev sahiplerinden birisi de Hoca Hayreddin’in geliniymiş. Gelini bu talebe “benim için de bir mihrap konulursa” diyerek kabul etmiş. Böylelikle evler yıkılmış ve cami karaya doğru genişletilmiş. Ortadaki mihrap Fatih Sultan Mehmed adına, en sağdaki mihrap da Hoca Hayreddin Efendi’nin gelini adına yapılmış.
Zamanla bakımsızlıktan ve tabi ki depremlerin hırpalamasından dolayı sonradan ilave edilen bölümler yıkılmış ve II. Abdülhamit döneminde yeniden ve çatılı olarak yapılmıştır. Bu ifaden de anlaşılıyor ki halen kubbesiz olan bu ikinci harim zamanında yapılırken kubbeli olarak yapılmıştır. Kayıtlara geçen onarım sadece 1959 yılıdır. 1956 yılında meydana gelen deprem nedeniyle oluşan zarar üç yıl sonra 1959 yılında düzeltilmiştir. Minare yeniden yapılmış, revak ve pencereleri ince kesme taştan örülmüştür.
Caminin birinci harimi Hoca Hayreddin tarafından kesme taştan yaptırılmış.
Son cemaat yeri iki kubbelidir. Sonradan cemakan ile kapatılmıştır.
Camiden içeri girildiğinde ikinci harime girilir. Bu bölümde iki adet mihrap ve en sağ tarafta ise bir tane minber vardır. Her üç mihrap da aynı şekilde boyanarak süslenmiştir. Süsleme şekli ise sağ ve sol kanat perdelerin duvara tutturulmuş hali resmedilmiştir. Günlük namazlarda imam namazı birinci harimde bulunan mihrapta kıldırmaktadır. Fatih Sultan Mehmed adına yaptırılan ortadaki ikinci mihrapta ise sadece ve sadece Cuma namazları kıldırılmaktadır.
İkinci harime girdiğinizde sağ tarafta imam odası ve sol tarafta da müezzin mahfili bulunmaktadır. Müezzin mahfilinin hemen yanından küçük bir merdivenle bayanlar mahfiline çıkılmaktadır. Ahşap ayaklar üzerinde duran sadece bir mahfildir. Ayrıca buradan minareye bir kapı bulunmaktadır.
Tıpkı diğer küçük camilerin aydınlatılmasında olduğu gibi, iki sıra pencere kullanılmıştır. Alttaki sıra dikdörtgen ve üstteki sıra pencereler ise yuvarlak kemerlidir.
Caminin minberi ve vaaz kürsüsü ahşaptandır.
Caminin vakıf defterindeki kayıtlarına göre, yıllık vakıf geliri 46.873 akçe idi. Bu gelirin paylaşılması ise şu şekilde yapılmıştı. hatibe 2 akçe, imama 3 akçe ve müezzine 2 akçedir. Bundan başka, sala müezzine, kayyıma, birer akçe verilmektedir. Sermahfil, ve hafızlara 5, müderrise 25 talebeye 7 imaretin yiyecek masrafına 15, mütevelliye ise günlük olarak 5 akçe ödeniyordu. Vakıf kayıtlarına göre ayrıca Fatih’teki diğer mescit imamına 3, müezzine 2, Ayasofya’daki kürsühana 1, şehir cabisine 1, köyler cabisine 3, cami ve mescit yağ hasırının da gündeliğine 1 akçe verilmekteydi. Vakıf gelirleri genel olarak her sene 18.433 akçe fazla vermekteydi.
Çorlulu Ali Paşa Camii, Yuşa Camii ve Yavuz Er Sinan Camii’lerinde hem yapıya profil eklemeler gördüm ne yazık ki. Henüz yazısını yazmadığı Üç Mihraplı Camii ve Üsküdar’daki Kara Davut Paşa Cami’lerinde de aynı şeyi gördüm. İstanbul’da balkonları kapatan ev sahipleri gibi, ne yazık ki cami yönetimleri de mihrapları kapatır oldu. Elbette bu tür eklemeler tarihi binalara kolaylıkla yapılmamalıdır. Camilerin şekilleri bozulmakta, özellikleri zedelenmektedir.
Kırımlı Hoca Hayreddin Efendi’nin mezarı kıble duvarındaki ufak fakat bakımsız hazirededir. Yazısı çok güzel olan mezar taşında “Hü-Ebu’l Feth Sultan Muhammed Han Hazretlerinin üstadlarından Sahibu’l hayrat ve’l-hasenat merhum ve mağfur Hoca Harettin hazretlerinin ruhuna el-fatiha. Sene 880″ yazmaktadır. Yanındaki daha küçük taşta ise “Ya hu, Hoca Hayreddin Efendi hazretlerinin gelini ve mihrab-ı salis sahibesi merhumenin ruhuna lillahil fatiha 880″ yazılıdır.
Saygı ve sevgilerimle,
Z. Tamer Aygün/OsmanlI Camileri
İlginizi Çekebilir
Kur’an-ı Kerim’in toplumdaki kadın sorunlarına çözümü
İslam, kadın ve erkek arasındaki doğal farklılığa, her birinin dünya sistemi ve toplumdaki yerine dikkat çeker. İhtiyaçlarına teveccüh ederek cinsiyeti daha az öne plana çıkarmıştır.
Haydi çocuklar Kur’an’a koşun
Camilerde Kur'an kurslarına kayıtlar başlıyor. 3 Temmuz - 25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek eğitimle çocuklar İslami bilgileri öğrenecek, manevi yönlerini geliştirecekler.
Diyanet 2022'de rekor kırdı! 48 yılın en yükseği
Diyanet İşleri Başkanlığı, 2022 yılında hafızlık rekoru kırdı. Geçtiğimiz yıl 12 bini aşkın hafızlık talebesi icazet belgesi alırken 1975’ten bu yana yetiştirilen hafız sayısı ise 200 bini geçti.
Namazın karakter gelişimi üzerindeki etkisi
Esma Sayın, bir ibadet olarak namazın kişiliğin ve kimliğin gelişimi üzerindeki tesiri hakkında kapsamlı bir makale kaleme almış.
Eğitimde hedef sorunu ve öğretmenlerin sorumlulukları
Mehmet Ali İlkaya, 22 yıllık öğretmenlik tecrübesinden hareketle eğitim programları ve öğretmenlerin sorumlulukları üzerine fikir yürütüyor.
Kur’an-ı Kerim’in en uzun ayeti neden bahsediyor?
Kur’an-ı Kerim’deki en uzun ayet, yasal konular ve ticari belgelerin nasıl düzenleneceği ile ilgilidir. Bu ayet, İslam’ın ne kadar kapsamlı olduğunu ve detaylara ne kadar dikkat ettiğini göstermektedir.