Ramazan'ı Gazze halkının örnekliğiyle yaşamak
Alıntı YazılarYaşar Değirmenci, geçtiğimiz sene Gazze'de Ramazan boyunca görev yapan Dr. Farhan Abdul Azeez'in verdiği bir röportajda, Gazzelilerin Allah'a olan bağlılıklarını ve bütün imkansızlıklara rağmen Ramazan'ı yaşama biçimlerinin örnekliğini aktarıyor.
Gazze halkının sabrı ve imanıyla Ramazan
Amerikalı insan hakları savunucusu Dr. Farhan Abdul Azeez; geçtiğimiz yıl işgalci İsrail’in Gazze’ye uyguladığı soykırım sırasında Ramazan’ı Gazze’de geçirdi. Gazze halkının sabrı ve iman gücüne hayran kalan Azeez, hastanede yaşadıklarını anlattı. Namazı kılan hastalar ve ameliyat yaparken Kur’an okuyan doktorlar gördüğünü belirterek, “Gazze halkı gerçekten Allah’a bağlı, Kur’an’a bağlı” diyor. Gazze’de birçok insan aslında Ramazan’dan önce de uzun süre oruç tutmak zorunda kalmıştı.”
Dilber Dural Hanımın, mücahid doktorumuzla yaptığı röportajın bir kısmı.
Aslen Hindistanlı olan Dr. Farhan Abdul Azeez, Amerika’nın Michigan eyaletinde doğup büyümüş bir doktor, eğitimci ve aktivist. Küçük yaşlardan itibaren İslam’a ve ilme duyduğu ilgiyle öne çıkan Azeez, Michigan Islamic Academy’de tam zamanlı İslami eğitim almış. 2004 yılında Mısır’a gitmiş ve burada Arapça ile Tecvid eğitimi almış. Daha sonra aynı okulda İslami ilimler öğretmenliği yaparak bilgilerini yeni nesillere aktarmış. Arapça eğitimini kaliteli hocalardan aldığı derslerle derinleştiren Azeez, bu alanda diploma alarak mezun olmuş. Tıp eğitimine yönelen Azeez, 2006 yılında Michigan Eyalet Üniversitesi’nden İnsan Biyolojisi bölümünden mezun olmuş. Öğrencilik yıllarında Müslüman Öğrenciler Derneği’nde (MSA) aktif rol alarak başkanlık yapmış. 2012 yılında Tıp Fakültesi’nden mezun olarak doktor olan Azeez, şu anda Amerika’da Acil Tıp alanında uzman bir hekim olarak görev yapıyor. Azeez, sadece hastalarına şifa dağıtmakla kalmamış; dünya genelindeki kriz bölgelerinde mağdurlara yardım etmek için cesur adımlar da atmış. Özellikle Filistin’deki insanlık dramına kayıtsız kalamayan Azeez, savaşın ortasında sağlık hizmetlerine erişimi olmayan insanlara yardım etmek için işgalci İsrail’in Gazze’ye yaptığı soykırım sırasında gönüllü olarak dört kez bölgeye gitmiş. Ziyaretleri sırasında Ramazan ayına denk gelen Azeez, Gazze’deki zorlukları ve direnci bizzat müşahede etmiş. Katıldığı konferanslar, yazdığı yazılar ve yaptığı konuşmalarla Gazze’deki trajediyi duyuran Azeez, doktorluk mesleğini yalnızca hastanelerle sınırlı tutmayarak, insanlığa olan sorumluluğunu da yerine getiriyor. Sizi harekete geçiren en güçlü duygu veya düşünce ne oldu?
Bu benim görevim. Bence tüm Müslüman ümmeti Gazze’ye gitmek istiyor, Elhamdülillah. Ben bir doktor olduğum için, tıbbi ekiplerin bölgeye yardım için gittiğinde bir fırsat doğdu. Bu benim yapabileceğim en az şeydi. Bence herkes elinden geldiğince yardım etmek istiyor. Allah bana tıp eğitimi alma lütfu verdi. Bu yüzden, sahip olduğum bu yeteneği ve bilgiyi kullanmak benim sorumluluğum. Kur’an’da Allah, herkesin gücü yettiği kadar çalışmasını söylüyor. Biz de Müslüman olarak elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Benim için bu, doktor olarak hizmet etmekti. Bir ziyaretimiz de Ramazan ayına denk gelmişti. Soykırımın ortasında oruç tutmak, iftar yapmak, hastalarla ve meslektaşlarınızla bu mübarek ayı geçirmek, anlatılamaz yaşanır. Muhteşemdi, Elhamdülillah. Hastanedeki insanlarla birlikte oruç tutmak, iftar açmak. Bize bazen biraz ekmek, bazen de çay getirirlerdi. Ama gün boyunca oruç tutup, gece boyunca hastalara hizmet etmek, gündüz de çalışmaya devam etmek zordu. Oradaki doktorların yaptıkları hizmetler inanılmazdı. Çünkü bazıları 7 Ekim’den beri oruçluydu. Gazze’de birçok insan aslında gıda ambargosundan dolayı Ramazan’dan önce de uzun süre oruç tutmak zorunda kalmıştı. Orada bir kardeşle tanıştım. Ve ne yazık ki Ramazan’ın 25. gününde, bombalamanın olduğu bölgeye yardım etmek, insanları kurtarmak için gitmişti. Bir füze saldırısında şehit oldu. Hastane otoparkında, ambulansların olduğu yerde teravih kılıyorduk. Ramazan’ı orada geçirmek tarif edilemez yaşanır. Hayatımın en özel yolculuğu. İçsel bir huzur, sükûnet ve dinginlik hissediyorsunuz. Ramazan’ın bereketi bir yana, bir de Gazze halkı var. Onların sabrı ve iman gücü inanılmazdı. Biz, savaş başladıktan sonra Kuzey Gazze’ye giden ilk tıbbi ekip olduk. O bölgeye daha önce hiçbir tıbbi ekip gidememişti. Elhamdülillah, ben ve üç doktor arkadaşım, Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü ile çalışan bir ekiple birlikte Kuzey Gazze’ye gittik. Orada insanların yaşadığı zorlukları, acıyı ve direnci bizzat gördük. Gazze halkı; Allah’a olan bağlılığıyla dikkat çekiyordu. Oruç tutuyorlar, Kur’an okuyorlar. Gece hastanede dolaşırken, ayakta kıyam namazı kılan hastalar görüyordunuz. Bir sahne hiç aklımdan çıkmıyor. Gece saat 1:40 civarıydı. Bir doktor, bütün gün oruç tutmuş, gün boyu ameliyat yapmış ve hâlâ hayat kurtarmaya çalışıyordu. Ameliyat yaparken aynı zamanda Kur’an okuyordu, hem de muhteşem bir sesle. Bu o kadar etkileyiciydi ki. Gazze halkı gerçekten Allah’a bağlı, Kur’an’a bağlı. Ramazan’da, hastane otoparkında, ambulansların olduğu yerde teravih kılıyorduk. Beş vakit namazın yanı sıra geceleri farklı imamların ardında namaz kılıyorduk. Hepsinin sesi birbirinden güzeldi, Maşallah. Toplu halde namaz kılmanın tehlikeli olmasına rağmen, hastanede bile olsa cemaatle namazı terk etmiyorlardı. Koridorlarda, farklı odalarda, her yerde namaz kılan insanları görüyorduk.
Refah Kapısı’nda yere koydukları yemeği elleri bağlı olduğu için yüzüyle yemeye zorladılar. Gazze’deki doktorların çok sınırlı kaynaklarla, büyük bir fedakârlıkla çalıştıklarını gördük. Onlarla çalıştık, onların mücadelesine inanılmaz hizmetlerine şahit olduk. Maşallah! Biz, Gazze’deki insanlardan öğreniyorduk. Onların dayanıklılığını sabrını, şükrünü, kanaatini inanılmazları gerçekleştirdiklerini. Oradaki doktorlar gönüllü olarak çalışıyorlar, kimse maaş almıyor ya da alıyorsa bile çok cüz’i bir ödeme alıyor. Çoğunlukla kimse maaş almıyor. Doktor, hemşire ve sağlık çalışanı hapse atıldı. Onlar işkenceye maruz kaldılar. Aileleri öldürülüyor, kendileri öldürülüyor, tutuklanıyor, işkence görüyorlar. İmanın verdiği güçle Ramazan’da da zafer ilan ediyorlar.
Yaşar Değirmenci/Yeni Akit
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Bir çocuk bir elma ile gözlerini ve kalbini açar
Muhammed, kendi dünyasında yaşayan bir çocuk, bana “sevginin”, “açlıktan” daha büyük olabileceğini ve kurumuş bir elmanın bile dünyanın en büyük hediyesi olabileceğini öğretti.
Gazze'nin yıkıntıları arasında hayata yeniden başlamak
“Evden çıkarken ve eve girerken bir sürü molozun üzerinden tırmanmak zorunda kalıyoruz,” dedi. “Ama bu çadırlarda yaşamaktan daha iyi...
Çocuk en iyi sevdiklerinden öğrenir...
Sefa Saygılı çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususları vurgularken ebeveynlerin çocuklarıyla diyaloğunun önemini belirtiyor.
Gazze kalpleri Kur’ân’a, İslâm’a açıyor ve kazanıyor…
Abdullah Yıldız, Gazze sayesinde Müslüman olanların ihtida hikayelerine göz atıyor.
Bir garib-ârif ölmüş diyeler..
Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.
Toplum kendisine 'Güzel ahlakı' öğretecek insanlar arıyor...
Yaşar Değirmenci, Müslümanların iyi örnekler olarak toplumun önüne çıkması gerektiğini ve insanlara öncülük etmesi gerektiğini ifade ediyor.