© Dini Haberler 2020

İSLAM MEDENİYETİNDE RAMAZAN

Mustafa Saylak'ın Kaleminden

Peygamberimiz (sav) Recep ayı yaklaştığında şöyle dua ederdi: Allah’ım Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl, bizi Ramazana eriştir. Rasulullah  (sav) ramazan ayına erişmek arzu ve isteğinde bu aya ait feyiz; bereket, rahmet, mükâfat, af, ihsan ve iyiliklerin bol olmasından dolayıdır. Çünkü Rasululah (sav)’ın ifadesiyle ramazan ayı; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtulmak olarak tanımlanmıştır.

Ramazan ayı; Oruç ibadeti, iftar sofraları, iftar çadırları, teravih namazları, okunan hatmi şerifler, teheccüd namazları, itikaflar, imsak vakitleri, mahyalar, minarelerde yanan  kandiller, camilerde yapılan  vaazlar, tv ve radyo programları, yapılan ikramlar, verilen zekat ve sadaka-i fıtırlar, ihya edilen Kadir gecesi, Ramazan bayramı, bayram namazı,bayramlaşmalar,tebrikleşmeler,kabir ziyaretleri, müslümanların hayatında maddi ve manevi anlamlar ifade etmektedir.

İftar sofraları; Müslümanların yardımlaştıkları, kaynaştıkları, manevi duygu ve düşüncelerin sofrada birleştiği, kardeşliğin, birliğin, dirliğin, muhabbet ve sevginin paylaşıldığı zaman ve mekânlardır.

Haremeyn’de iftar sofraları daha bir başkadır. Müslümanların; dilleri, renkleri ve kültürleri farklıda olsa,  farklılıklardan arınmış olarak, hazırlanan mütevazı sofralarda iftarlarını açmaları çok anlamlıdır. Hele Mescidi Nebevide büyükler ikindi namazından sonra safların arasında açtığı sofraların başında beklerken, herkesi kendi sofrasına davet etmektedirler. Çocuklar; Ravza’da iftar saati yaklaştığında daha bir başka heyecanlıdır. Onlar Ravza’nın bahçe giriş kapılarında beklerler. Her gelen kişiyi karşılayarak sofralarına davet ederler. Bizim soframızı şereflendirir misiniz? Bizim soframızda iftarınızı açar mısınız? Diye yalvarırcasına kendilerine ait iftar sofrasına davet ederler. Akşam ezanı okununca onların en büyük kazancı sofralarına ne kadar insan davet etmiş olmalarıdır. Ezanla beraber sofralarda çok mütevazi bir şekilde içecek olarak zemzem,  kahve veya cay, yiyecek olarak da bir parça ekmek, beraberinde birkaç hurma, bir kase yoğurt,  bir miktar baharat bulunur. Bu mütevazı sofralar, Haremeyn de bütün ramazan boyu hep böyle devam eder.

Ülkemizde ise zamanın ve şartların değişmesi ile artık iftar çadırları yaygınlaşmaya başlamıştır. Buralarda yapılan dini programlar, sosyal içerikli faaliyetler, aynı çadırda, aynı sofrada, aynı yemekten yiyerek, ben değil, biz olmanın ve beraber olmanın canlı ortamlarıdır. Çünkü Rasulullah (sav);bir hurma, bir içim su dahi olsa, oruçluya iftar ettiriniz buyururken, birliğin, paylaşmanın ve kardeşliğin en asgari temellerini ifade etmektedir. İftar yapılıp, akşam namazı ede edildikten sonra, teravih namazının tatlı telaşı başlar. Bir yandan çaylar yudumlanırken, bir yandan da, teravih namazına yetişme gayretleri sarf edilir. Yediden yetmişe; gençler, çocuklar, kadınlar, kızlar, anneler, nineler, dedeler, babalar camilerde yapılan sohbetleri dinlerler. Yatsı ile beraber teravih namazlarını huşu içinde eda ettikten sonra o günün ibadet huzurunu ve mutluluğunu doya doya yaşamış olurlar.           

Ramazanın son on gününde Efendimiz, geceleri daha çok ibadetle meşgul olur, ailesini de bu konuda uyarır, cömertliği rahmet getiren rüzgarlar gibi artardı. Bu anlamda Kadir gecesi olduğunda; zikirler, tesbih namazları, ve varsa sakalı şerif ziyaretleri, mevlid-i şerif tilavetleri, dualar, tövbe istiğfarlar, sabaha kadar devam eder.                                                                                                                                                                                 

Sahur vakitlerinde hazırlanan mütevazı sofralarda; çocuklarla beraber olmanın bir başka güzelliği vardır. Çocuklar sahura kalkarak o duyguyu ve farkında lığı yaşamak ister. Çünkü Rasulullah (sav); sahura kalkınız sahurda bereket vardır buyurmaktadır.

Mahyalar ramazanın anlam ve önemini ifade eden ayetlerle, hadislerle ve ahlaki güzel cümlelerle bizi büyüler. İftar saatlerindeki minarelerden yanan kandiller gündüzün sona ermekte olduğunu, artık iftar vaktinin geldiğini oruç tutmanın huzur ve huşusu içerisinde; Allah’ım senin rızan için oruç  tuttum. Sana inandım, sana dayandım,vermiş olduğun rızıklarla orucumu açtım. diyerek, yudumlanan bir damla su ve yenilen bir lokma ekmek dünyalar kadar sevinç içerisinde, gönül dünyamızda kulluk bilinci  bir ibadet yapmanın huzuru doğar.

İyilik medeniyeti olan İslam; her iyiliği sadaka olarak saymış ve her ferdin yapabileceği türden iyilikler olduğunu haber vermiştir. Bu bağlamda; Sadaka-ı fıtırlar, zekâtlar, iftar sofraları, iftar çadırları, farklılıklar içerisinde bir araya gelmenin, yardımlaşmanın, kaynaşmanın, muhabbetin ve sevginin gönül köprüleri olur. Bu durum nimeti veren Rabbül Âlemine hamd ve şükretmenin yanında veren ile alan arasında şükran duygularının zirveye çıktığı bir an olur.

Bayram günü yaklaştığında çarşı ve  pazar bayrama yönelik, coşkuların  ve sevinçlerin en canlı alanları olur.

Ramazan ayı gelişi, yaşanışı vedası ile başlı başına İslam medeniyetinin en canlı ve en anlamlı zamanlarıdır.

MUSTAFA SAYLAK

KAHRAMANMARAŞ İL MÜFTÜLÜĞÜ EĞİTİM UZMANI 

İlginizi Çekebilir

Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan

Köşe Yazarlarımızdan A. Raif Öztürk'ün gündeme dair yazısı. Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan

Şeflerin Çilesi  

Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri  ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi  için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir. 

MEVLİDİ NEBİ

Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.

CAMİLER HAYATIN MERKEZİDİR

O kutlu mekânlar, sadece, dedelerin, babaların, ihtiyarların, ellerinden tutup evlerine götürmek için önünde beklenen; üç Cumayı geçirmemek için, cuma günlerinin takibinin yapıldığı, bayramdan bayrama, teravihten teravihe, kandillerden kandillere uğramak mecburiyetinde hissettiğimiz yerler de değillerdir.

Hırslı Değil Azimli Çocuklar Yetiştirmeli

Günlük hayatımızda sürekli birileri ile yarıştırılmaya alıştırılmış çocukların, büyüdüklerinde de arabalarının markasını, gittikleri yerleri, ilişkilerini, başarılarını ve hatta ebeveynliklerini yarıştıran kişilere dönüşebildiklerini görmüşüzdür.

Kur’an-ı Kerim’i herkes anlar mı?

​​​​​​​Kur’an-ı Kerim’den herkes kendi ölçülerine göre anlar. Ama o uçsuz bucaksız bir deniz gibidir, dalmayı bilenler ondan daha ne inci mercanlar çıkarırlar.

TÜM HABERLER