© Dini Haberler 2020

Caminin kontrolünde olmayan cami dernekleri

Din görevlilerinin mesai mefhumu olmadığı gibi sadece camiyle ve namazla sınırlandırılacak görevleri de yoktur. Doğumlarda çocuğun kulağına ilk ezanı okuyan, evlilikle hayatları birleştiren, ölüm anında, taziyede, kederde, üzüntüde olmazsa olmazdır din görevlileri.

Din görevlilerinin mesai mefhumu olmadığı gibi sadece camiyle ve namazla sınırlandırılacak görevleri de yoktur. Doğumlarda çocuğun kulağına ilk ezanı okuyan, evlilikle hayatları birleştiren, ölüm anında, taziyede, kederde, üzüntüde olmazsa olmazdır din görevlileri. Çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla ayrı ayrı herkesle empati yapmak mecburiyetinde kalan, herkesin manevi hatta maddi ihtiyaçlarıyla ilgilenmek mecburiyetinde hisseden bu kesimin yüklerinin ağırlığını görmemek mümkün değildir.

   Din görevlilerinin tarihten beri,  milli ve manevi duyguların harekete geçmesinde en önemli görevleri üstlendiğini de kimse inkâr edemez.  Tarihin en zor dönemlerinde vatanın bekası için öncü rol oynayan din görevlileri 15 Temmuz hain darbe girişiminde de ezan, bayrak ve vatan için salalarıyla ülkenin üzerinde çöreklenen karabulutların dağılmasında belirleyici olmuşlar,  meydanlara nöbet için koşmaktan çekinmemişlerdir.

 Yaşadığımız Korana virüs salgını nedeniyle insanlara maddi ve manevi destek olmak için en önde olanlardan bir tanesi de din görevlileridir.    Bunun içindir ki din görevlisini meslek olarak görmüyor, din gönüllüsü olarak ifade ediyoruz. Peki, bu kadar ağır görevi olan din gönüllüsü kardeşlerimin kanunlara ve yönetmeliklere dayandırılan yetkisi ne oranda ya da verilen yetkiyi yeterince kullana biliyorlar mı?

   Elbette ki bu hususta çözülmesi gereken birçok problemin olduğunu herkes kabul ediyor. Bu problemlerin bir kısmı bizden kaynaklandığı gibi bir kısmı da kanun ve yönetmeliklerden kaynaklanıyor. Öyle ya kendinizi dört dörtlük yetiştirin, her fedakârlığı yapın, etkili ve verimli olmaya çalışın, insanlar tarafından sevilin sayılın, belki birçok hizmette imzanız olsun ancak ortam buna müsait değilse, itibarınızı zedeleyecek şeyler varsa, ön yargılar söz konusuysa bir yerden sonra hiçbir şey yapamaz hale gelirsiniz.

   Bugün din görevlilerin önünde ki en büyük engellerden biri de; bazı cami dernek ve vakıflarıdır.  Bunun üzerinde biraz durmak istiyoruz.  Elbette ki bu, cami derneklerinin tamamına karşı olduğumuz anlamına gelmemeli. Bu dernekler tarihin her döneminde vardı belki de olmasında da fayda var; birçok derneğin takdire şayan çalışmaları olduğu da aşikâr. Camilerin yapımı, onarımı ihtiyaçlarının giderilmesi dernekler vasıtasıyla yapıldığında daha kontrollü ve düzenli para giriş çıkışları söz konusu oluyor. Bunu kimse inkâr etmiyor…

   Asıl problem;  bu derneklerin kontrol ve denetimlerinin müftülüklerin elinde olmaması. Düşünün bir cami o camiye atanmış bir imam, ikisi de Diyanet’e bağlı. Ancak o caminin ihtiyaçlarını gidermek için camilerin mali yönünü temin eden, harcayan dernekler müftülüğe bağlı değil. Müftülük bu hususta hiçbir şey yapamıyor. Müftülüklerin din görevlilerine verdiği tek talimat; derneklerle iyi geçinin. Peki, kötü niyetli olan, adeta imamın dini hizmetine yardımcı olmak yerine onun amiri gibi davranan, ona ayak bağı olan derneklerle bu nasıl olacak?  İşi kitabına uydurarak bazı şeylerden taviz vererek iyi geçindiğiniz zaman hep telkin ettiğimiz, arzuladığımız hizmet ne olacak? Bu hayallerde ki iyi bir din gönüllüsü algısı hep söylemlerde kalmaya devam mı edecek?

   “Cami görevlisinin para ile uğraşmasının birçok sakıncalarının olması” anlayışı cami derneklerinin mali kontrolünün camilerin elinden alınmasına sebep olduğu aşikârdır. Bu da hizmetlerin istenildiği ölçüde yapılmasının, aktif ve verimli olunmasının önünde en büyük engel teşkil etmektedir.

   Biliyorsunuz Cami dernekleri valiliğe bağlı, özel kanunu ve yönetmeliği olan STK kuruluşlarıdır. Olumsuz durumlarda şikâyet mercide doğrudan valilikte bulunan dernekler masasıdır.  Diyanet İşleri Başkanlığının Görev ve Çalışma Yönergesinde din görevlisinin görevleri arasında caminin yönetiminden sorumlu olduğu belirtilirken caminin bünyesinde bulunan derneğin yaptığı faaliyetlere, doğrudan müdahale edemiyor. Yani burada bir çelişki söz konusudur. Görev ve sorumlulukta bir yetki karmaşası var. Özellikle bazı camilere vakfedilen taşınmazlar nedeniyle büyük gelirler söz konusu. Lakin bu paraları ihtiyacı olan farklı bir camiye aktarmak yâda bu gelirlerle yeni yapılan kuran kurslarına veya farklı bir hayır kurumuna yardımcı olmak sizin inisiyatifinizde değil. Derneğin yönetim kurulu karar vermeli buna. Size düşen sadece onları ikna etmek oluyor.

    Caminin yapımı esnasında derneği olmayıp cami bittikten sonra sırf din görevlisine karşı bir güç oluşturmak maksadıyla kurulmuş cami dernekler bile söz konusu maalesef. Az sayıda insan toplanıp belli prosedürleri yerine getirerek bu dernekler kurulabiliyor. Önceden bu derneklerin kurul toplantıları hükümet komiseri tarafından yapılırdı, şimdi kendileri istedikleri gibi yapıyorlar. Yani kitabına uyduruyorlar. Üye isimlerini listeliyor, kurul toplanmış, dernek organları seçilmiş gibi imzaları attırıyorlar. Üç beş kişinin sözünün geçtiği bu derneklere üye olanların çoğu aidatını dahi vermiyor. Dernekler kanunu üye aidatını vermeyenler uyarıdan sonra ihraç edilmeli, diyor. Derneğin yönetimi, aidatlarını vermeyenleri dernekte tutmak için camilerden veya başka yerlerden toplanan paralarla aidatları bir şekilde kendileri ödüyorlar. Dernekteki ihraç önlendiğinden dernek fesih olmaktan kurtulmuş oluyor.

  İşte böyle farklı niyetle kurulmuş bir cami derneği, cami görevlisini isterse üye yapmayabilir. Dernekler yönetmeliğinde bazı kimseler hariç ‘her isteyen bu derneklere üye olabilir’ dese de başka bir madde de yönetim kurulunun bu üyeliği hiçbir gerekçesini belirtmeden reddedebileceğini söylüyor. Üye olması bile üç beş kişinin iki dudağı arasında olan derneğe din görevlisinin başkan olabilmesinin yolunun açılmış olmasının hiçbir anlamı yok takdir edersiniz ki. Kapalı kutu gibi istediği adamlarını üye edip kanuni boşluklardan faydalanan dernek yönetimi, caminin ihtiyaçlarını karşılamadığı, gerekli olan onarım ve tamiratını yapmadıklarında da bir müeyyideyle karşılaşmıyorlar.

   Diyelim ki, bir cami görevlisi halka faydalı olmak için cami bünyesinde aş evi, kütüphane, misafirhane kurmayı planlasın derneğin yönetim kurulu onay vermediği müddetçe bunu kendi başına yapamıyor. Yapsa suç. Çünkü bu gibi hizmetler parayla mümkün olan şeyler. Para işleri de ancak dernek eliyle olabilir.

   Derneklerin denetimi, sadece evraklarda olmamalı.  Denetleyen kurum hiç olmasa cami görevlisinden ve birkaç cemaatten derneğin görevini yapıp yapmadığını sorsa, ona göre rapor düzenleyip gerekli müeyyideyi uygulasa bir nebze bu suiistimaller önlenebilir.

   Hele hele cami lojmanlarının tapusu dernek üzerineyse bu daha da vahim... Dernek bu lojmanı din görevlisinin kullanmasına tahsis etmeyip farklı kesimlere kiraya verebiliyor. Böyle problemli yerler ne kadar merkezi konumda olursa olsun belki uzun bir zaman tercih edilmediğinden imamsız kalabiliyor.  Lojmanı olmayan camilerin görevlilerine dernek tarafından yapılan kira yardımları ise baskı aracı olarak kullanılmaya müsait bir durum.  

   Ayrıca cami bünyesinde bulunan bu deneklerde ki; bazı hoş olmayan davranışları tasvip etmeniz mümkün değil. Oralar adeta çay ocağı gibi kullanılıyor; diyanet müftülük imam müezzin hakkında ileri geri konuşuluyor, çeşitli fitneliklerin membaı haline geliyor. Cemaat arasında ki çeşitli kutuplaşmalar ihtilaflar yine böyle kontrolsüz ortamlarda kendine yer ediniyor. Bütün bu yolsuzluklarda cami görevlisinin hatta müftülüklerin eli kolu bağlı durumundadır. Ne zamanki adli bir vaka ve savcılığa yansımış, bir yolsuzluk söz konusu oluyor işte o zaman dernek hakkında işlem yapılıyor. Bu safhaya gelinceye kadar din görevlisi yıpranıyor, hizmetinde verimli olamıyor.

  Peki, kısaca ne yapılmalı. Her şeyden önce cami derneklerin kontrolü müftülüklerin elinde olmalı, müftülükler tarafından denetlenip gerekli müeyyideler uygulanmalı. Cami görevlileri doğal üye hatta başkan olarak kabul edilmeli. Derneklerin yapacağı her harcama müftülüklerin onayı ve uygun görmesiyle hayata geçirilmeli. Okul aile birlikleri ve kuran kursu aile birlikleri gibi bir yapıya kavuşturulmalı. Kurs Aile birliklerinin denetimi tamamen müftülüğün denetiminde, kurs yöneticileri kurulun bütün işlerini denetlemekle yetkili. O’nun aracılığıyla yönetim kurulu kararları müftülüğün onayına sunuluyor. Yani kurs yöneticisini müftülük doğrudan muhatap kabul ediyor. Yapılacak işler müftülük tarafından kontrol ediliyor. Kuran kursuyla ilgili olan herkes yönetim kurulu kararına gerek duyulmaksızın üye olabiliyor. Yönetim kurulu başkanı her sene yineleniyor. Bir başkan en fazla üç defa seçilebiliyor. Ancak cami dernek başkanlarında böyle bir sınırlama söz konusu değil. Üyesini istediği gibi kontrol eden dernek başkanı onların oluruyla ölünceye kadar başkan olarak kalıyor.

  Evet, din gönüllüsü kardeşlerim işimiz zor, ancak imkânsız değil. Bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir çözüm bulacağına inancımız tamdır.

 NOT: Özellikle bu yazım; cami derneklerini hedef alan bir yazı değildir. Sadece cami derneklerinin işleyişinde ki problemlere değinen;  bazı su istimalleri dile getirerek bunların çözümüne katkı sunma niyetiyle kaleme alınan bir yazıdır.  Yoksa iyi niyetle çalışan, birçok hizmetlere imza atan, müftülüğü ve cami görevlilerinin görüşlerini ciddiye alan dernekleri her zaman takdir ediyor, başarılı olmaları için dua ediyoruz.

  Selam ve dua ile…

Abdüllatif Acar

YAZARIMIZIN DİĞER MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ

 

Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ

 

Diyanetliler Platformu  Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

İlginizi Çekebilir

Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan

Köşe Yazarlarımızdan A. Raif Öztürk'ün gündeme dair yazısı. Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan

Şeflerin Çilesi  

Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri  ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi  için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir. 

MEVLİDİ NEBİ

Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.

CAMİLER HAYATIN MERKEZİDİR

O kutlu mekânlar, sadece, dedelerin, babaların, ihtiyarların, ellerinden tutup evlerine götürmek için önünde beklenen; üç Cumayı geçirmemek için, cuma günlerinin takibinin yapıldığı, bayramdan bayrama, teravihten teravihe, kandillerden kandillere uğramak mecburiyetinde hissettiğimiz yerler de değillerdir.

Hırslı Değil Azimli Çocuklar Yetiştirmeli

Günlük hayatımızda sürekli birileri ile yarıştırılmaya alıştırılmış çocukların, büyüdüklerinde de arabalarının markasını, gittikleri yerleri, ilişkilerini, başarılarını ve hatta ebeveynliklerini yarıştıran kişilere dönüşebildiklerini görmüşüzdür.

Kur’an-ı Kerim’i herkes anlar mı?

​​​​​​​Kur’an-ı Kerim’den herkes kendi ölçülerine göre anlar. Ama o uçsuz bucaksız bir deniz gibidir, dalmayı bilenler ondan daha ne inci mercanlar çıkarırlar.

TÜM HABERLER