AKILLARINI KULLANMAYANLAR !..
KISA YAZILARhak ve batıl mücadelesi tüm zamanlarda var olmuş, var olmaya devam edecektir. Yeter ki, Müslümanlar, neyin hak, neyin batıl olduğunu tefrik edebilsin, batıla karşı azim ve cehdlerini devam ettirsinler.
KUR'AN'IN HÜKÜMLERİNDEN GAFİL OLANLAR VE AKILLARINI KULLANMAYANLAR !..
" Hadi şu bildiğiniz şeylerde tartıştınız, fakat bilmediğiniz şey hakkında niçin tartışırsınız? Hâlbuki Allah bilir, fakat siz bilemezsiniz." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 66 )
" Artık Allah ile ( başka şeyler arasında) benzetme yoluyla misal vermeye kalkmayın! ( Allah misaller veriyor;) çünkü Allah ( her şeyi) biliyor, fakat siz bilmiyorsunuz." ( Nahl sûresi, âyet 74)
Dolayısıyla, başka bir şeyi Allah'a benzetmeyin! Yaratan ile yaratılan varlıklar arasındaki mahiyet farkına atıf. Aralarında illet benzerliği bulunmayan iki şey arasında kıyas yapmak yanlıştır.
Nitelikleri farklı iki varlık arasında yapılacak kıyasın sonucu yanlış olur. Gerek Allah'ın yaratılmışlardan herhangi bir şeye benzetilmesi yoluyla, gerekse yaratılmışlardan her hangi birinin Allah'a benzetilmesi yoluyla işlensin, şirkin her çeşidi âyette ifade edilen sapmanın sonucudur.
Bu nedenledir ki, hitap ederken burada hitap " size" dönüşerek, hedef kitleye müslim gayri müslim herkes dahil edilmiştir.
Konumuzu, şu yönde değerlendirecek, fikir ileri sürecek olursak, hak ve batıl mücadelesi tüm zamanlarda var olmuş, var olmaya devam edecektir. Yeter ki, Müslümanlar, neyin hak, neyin batıl olduğunu tefrik edebilsin, batıla karşı azim ve cehdlerini devam ettirsinler.
" Özellikle üçüncü asırdan sonra ki soylarda öncekilerin yanlışlarına uya uya, uyulacak olaylar ve sözler arttıkça arttı. Eskilerin sözlerine karşı gelmenin Kur'an'a karşı gelmekten daha büyük suç ve günah olduğu fikri işlendi. Bunun uygulamaları o kadar tersine döndü ki duruma ve istediklerine uydurarak Kur'an'ı Kerim'e mana vermeyi kural haline getirdiler. Büyük müçtehid ve âlimlerin sözlerini olduğu gibi uygulamayı kesin dinî hüküm ve kural haline getirdiler. Büyük müçtehid ve âlimlerin sözlerini olduğu gibi uygulamayı kesin dinî hüküm ve kural olarak anlattılar, yaşadılar ve uyguladılar. Nitekim bin dört yüz yıl sonra bugün bile bu geleneklere sıkı sıkı bağlı kalmayı dinin değişmez hükmü olarak görmekten ve göstermekten geri kalmıyorlar. Bir de Kur'an'ın hüküm ve ilkelerinden gafil olanlar ve akıllarını kullanmayan dar kafalılar selefi salihin ( geçmişin iyileri) şeklinde bir deyim ileri sürüyorlar. Onların inandığı gibi inanmanın, onların yaptığı gibi yapmanın ve onların yaşadığı gibi yaşamanın en iyi dindarlık olduğunu söylemeleri ve öyle olmayanları, yapmayanları dinden çıtmış olarak göstermeye çalışmaları ile müslümanların bugünkü dünya milletleri önünde ezik, perişan, köle, hazırcı ve tüketici durumuna düşmelerine sebep olmuş ve olmaktadırlar." ( Dini hüküm ve eylemlerde değişim, H. Atay, sayfa 40)
Mes'eleyi günümüz dünyasından değerlendirerek şunları ifade etmek istiyorum. Örneğin, günümüzde sufi çevreler, Feto düzenbazı ve benzeri ucube kuruluşlar, Abdülkadir Geylani'yi, İmamı Rabbani'yi tüm çağların büyüklerinden, Kur'an erlerinden üstün görmektedirler.
Hatta, Said-i Kürdi, imamı Rabbani'yi, A. Kadir Geylani'yi tüm zamanların ilim adamlarının, İslam kahramanlarının fevkine çıkararak, bu yolla, aziz Kur'anî sanki bir tılsım, hurufi bir kitap haline getirmişler, Said-i Kürdi, Kur'an'da geçen "Said" isimlerini kendisinden bahseder bulmuş ve yorumlamıştır.
Bir başka, yaşanan bir misalle değerlendirecek olursak, Feto; aslında ülkemiz şehirlerinden Ahlat'ın bir yerinde dünyaya gelmiş, sonrasında, aynı köyden Erzurum'a sürgün edilmiş bir aileden gelmektedir.
Feto; önceleri isminin ne önünde, ne sonunda " Muhammed" ismi yok iken, sonrasında, popularitesi arttığı zaman, kendisini " Seyyid" soyundan gelme, ermiş, eren, evliya, veli biri olarak lanse ederek isminin önüne " Muhammed" ismini yakıştırmıştır.
Böylelikle, bu ve benzeri kimseler, sahabe-i kiramı bile geçerek, onları keramet, ermişlik hususunda gerilerde bırakarak, Said Kürdi, İmamı Rabbani, A. Kadir Geylani ve benzeri mistikleri kullanarak, bu günkü seviyesizliğe ulaşmıştır.
Bu hususta, bir anımı burada arzetmek istiyorum. 1983 yılında hacdaydım. Kara yolu ile Bağdat üzerinden gitmiş olduğum için, şehrin trafiğinin yoğun olmasından ötürü, hacılara A. Kadir Geylani mezarını ziyaret ettiremedim.
Medine'de, Ravza'nın içerisinde " iki makam" arasında ibadette iken, hacılarımdan birisi ile karşılaştım. Hacı, bana dik dik nazar ederek, " Hocam, dönüşte beni A. Kadir Geylani'ye ziyarete götürmez isen, vallahi, seni şu yatan zata şikayet ederim" dedi.
Böyle bir adamla konuşmadan, o çirkin söze cevap vermeden gitmeyi uygun bulmadım ve dedim ki: " Hacı efendi, bir ömür boyu aramış olduğumuz makama gelmişiz, Rasulullah (sav)'in huzurunda nasıl A. Kadir Geylani'yi arzu edersin?" dedim.
Sonuç yerine,
Emin olun ki, sevgili okurlarım!.. Gerek ülkemizde ve gerekse sair İslam ülkelerinde, hatta ecnebi memleketlerde bile bunların kepazeliklerini görmek, dinlemek mümkündür.
Batı ülkeleri, bu tür İslam dışı oluşumlara destek vermekte, nemalanmakta ve böylesi çömezleri, şıh, veli, ermiş, eren geçinen Kur'an bilmezleri kullanmaktadır.
Zaten, böyle olmamış olsaydı, Feto'nun ABD'de yaşaması, ikameti mümkün olmayacak, sınır dışı edilmiş olacaktı. Ama, olmuyor ve olmayacaktır.
Son sözler olarak şunu arzetmek istiyorum: Her Müslümanın bilinçli, akıllı hareket etmesi lazımdır. Bunları Kur'an ölçeğine vuracak olursak, hangi halleri uyuyor, hangi tavırları uymuyur bunu bilmemiz bir zorunluluktur.
Maalesef, şu " Mehdi"lik organizasyonu, bir türlü rayına oturmuş değildir. İran Şiası Mehdiliği, hiç kimselere kaptırmaz iken, Sünni kesimlerde mistikler arasında hatta Adnan Oktar canbazı bile " Mehdi" olduğunu bağlısı hatuncuklara anlatır olmuştur.
Diğer taraftan, Batı dünyası " Mesih"in yolunu gözlemekte, Siyonist kesim bu beklentiyi hiç kimseelere kaptırmak niyetinde değildir. Şu ABD. ülkesinde kimler yaşamış ki? Sahte Peygamber Evrenosoğlu, Pakistan'lı Kör imam ve daha niceleri!.. Rabbim!.. Bu konularda bizlere basiret lütfetsin, Mehdilik, Mesihlik palavrasından uzak eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
YAZARIMIZIN DİĞER MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
Köşe Yazarlarımızdan A. Raif Öztürk'ün gündeme dair yazısı. Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
Şeflerin Çilesi
Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir.
MEVLİDİ NEBİ
Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.
CAMİLER HAYATIN MERKEZİDİR
O kutlu mekânlar, sadece, dedelerin, babaların, ihtiyarların, ellerinden tutup evlerine götürmek için önünde beklenen; üç Cumayı geçirmemek için, cuma günlerinin takibinin yapıldığı, bayramdan bayrama, teravihten teravihe, kandillerden kandillere uğramak mecburiyetinde hissettiğimiz yerler de değillerdir.
Hırslı Değil Azimli Çocuklar Yetiştirmeli
Günlük hayatımızda sürekli birileri ile yarıştırılmaya alıştırılmış çocukların, büyüdüklerinde de arabalarının markasını, gittikleri yerleri, ilişkilerini, başarılarını ve hatta ebeveynliklerini yarıştıran kişilere dönüşebildiklerini görmüşüzdür.
Kur’an-ı Kerim’i herkes anlar mı?
Kur’an-ı Kerim’den herkes kendi ölçülerine göre anlar. Ama o uçsuz bucaksız bir deniz gibidir, dalmayı bilenler ondan daha ne inci mercanlar çıkarırlar.