© Dini Haberler 2020

Yeryüzü Mektebi

Yaygın anlayışa ve işleyişe göre; annelerin ve babaların çoğu, çocukların ve gençlerin eğitimini, sadece okullardan bekliyorlar. Öğretmenlerin ve idarecilerin çoğu; eğitimi, okulla başlayıp okulla biten bir süreç gibi görüyorlar.

Yaygın anlayışa ve işleyişe göre; annelerin ve babaların çoğu, çocukların ve gençlerin eğitimini, sadece okullardan bekliyorlar. Öğretmenlerin ve idarecilerin çoğu; eğitimi, okulla başlayıp okulla biten bir süreç gibi görüyorlar.

Mevzuat, güncel kanunlarla ve yönetmeliklerle; müfredat, ders kitaplarında yer alan ünitelerle sınırlı düşünülüyor. Tüm gayretler ve fedakârlıklar; öğrencileri bir üst kademenin sınavlarına hazırlamak için yapılıyormuş gibi görünüyor.

Oysa insanın akıl-ruh-beden terbiyesi; ana rahminde başlayıp, ta mezara kadar devam eder. Temel anlayışlar ve alışkanlıklar; ailede oluşur, okulda gelişir, toplumda uygulama alanına geçip kemale erer.

Ayrıca, asıl amaç; sınıfların içinde sınavlara hazırlamak değil, hayatın içinde hayata hazırlamaktır. Çocukların ve gençlerin, evlerde ve okullarda "oynayan tay" olmalarına fırsat verip; toplumda, "şahlanan küheylan"lar olma seviyesine ulaşmalarını sağlamaktır.

İşte bu yüzden, biz yıllardır, her zaman ve her yerde; "Hiçbir okul evin ve ailenin, hiçbir öğretmen annenin ve babanın yerini tutmaz" diyoruz. Adına "okul" dediğimiz örgün eğitim kurumlarının; aile ile toplum arasında bir "köprü" olduğunu söylüyoruz.

İlaveten, eğitim kadrolarına ve kurumlarına; "Ya öğrenciyi hayatın içine götürün, ya hayatı okulun içine getirin" tavsiyesinde ve telkininde bulunuyoruz. En güçlü ve kalıcı öğrenmenin; "yaparak, yaşayarak öğrenme" olduğunu tekrar edip duruyoruz.

BİR İNSAN İÇİN BİR KÖY

Eski Afrikalılar, meşhur bir atasözlerinde; "Bir insan yetiştirmek için, bir köy kurmak gerekir" diyorlar. Aslında, bununla; sosyal, kültürel, fiziki çevre unsurlarından oluşan bir "yerleşim birimi"ni kastediyorlar.

Çünkü her insan; büyük ölçüde, içinde bulunduğu çevrenin ve ortamın ürünüdür. Doğal olarak; kendisini kuşatan kabın şeklini alır, rengine bürünür.

Şimdilerde, o çevre ve ortam; yakından uzağa doğru, tüm yeryüzü olmuştur. Hızlı ulaşım ve erişim çağında; mesafeler kısalmış, dünya "global bir köy" haline gelmiştir.

O halde, yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin, güvenli bir eğitim sürecinden geçebilmeleri için; ailelerin olumlu, okulların verimli çevre ve ortamlar olmaları gereklidir ama yeterli değildir. "Yeryüzü mescid, yeryüzü mektep" anlayışı ve işleyişi içinde; bütün bir dünyanın ıslah edilmesi gerekir.

Temel değerlerimizi, insanların ve toplumların hayatlarına girecek ve ihtiyaçlarına cevap verecek eserlere, ürünlere, hizmetlere dönüştüremezsek; yeni nesillere, cazip eğitim ortamları ve fırsatları sunamayız. Siyasette ve ticarette, kültürde ve sanatta, bilimde ve teknolojide çağı yakalayan, hatta aşan başarılar elde edemezsek; geleceğe güvenle bakan bir ülke ve toplum olamayız.

DERSİMİZ DÜNYA

Eğitim safha ve süreçlerimiz zaman bakımından "öğrenim çağı" ile, mekan bakımından "örgün eğitim kurumları" ile, amaç bakımından bir üst kademeye "geçiş sınavları" ile sınırlı değilse; kişisel, kurumsal, toplumsal ilgi ve sorumluluk alanlarımız da "misak-ı millî" ile sınırlı değildir. Âdem ile Havva'nın bütün oğulları ve kızları; on sekiz bin âlemin bütün güneş sistemleri ve yıldızları kapsama alanımızın içine girmelidir.

Bu büyük resmi görebilenler, kulluğun ve halifeliğin künhüne vakıf olabilenler için; âlemler ve içindekiler, dersimizin ve ödevimizin ana konusunu teşkil eder. Ne kadar iyi okuyup yazabilirsek; o kadar bizim olur ve hizmetimize girer.

O zaman, diyebiliriz ki; dünya "mektep", insan "talebe", hayatın bütünü "eğitim"dir. Örgün ve yaygın eğitim kurumları; bu sürecin planlama ve koordine etme görevini üstlenen "karargâh"ları gibidir.

Bu günlerde, on dördüncü ölüm yıldönümünü idrak edip, rahmetle ve minnetle andığımız Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç; "Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için, gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir" demişti. Böylece, "yeryüzü mektebi"nin Alemler'in Rabbi'ne ait olduğunu hatırlatıp; muallimlik mesleğinin ya da ibadetinin, kimin adına yapılması gerektiğini veciz bir şekilde belirtmişti.

Dersimizi iyi çalışabilmek, ödevimizi hakkıyla yapabilmek için; önce dili çözmemiz, alfabeye vakıf olmamız gerekir. Bu muazzam kitabın sayfalarını, satırlarını iyi okuyup; sorularımıza cevap, sorunlarımıza çözüm olabilecek ana formülleri bulmamız gerekir.

Bütünü görmeden ve bilmeden; parçaları çözemeyiz. Hayatın içine girmeden, keşfin sırrına ermeden; bizden sonrakilere iyi miraslar bırakacak bir tarih yazamayız.

Önce; kafalarımızı ve kalplerimizi kuşatıp esir alan duvarları yıkmalıyız. Gözlerimizin ve gönüllerimizin ufuklarını genişletip; bize dayatılan ve öğretilmiş yahut kabul edilmiş acizlik haline getirilen sahte ve sanal sınırların dışına çıkmalıyız.

Zekeriya Erdim

İlginizi Çekebilir

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne Türkiye’de üniversitenin misyonu

Boğaziçi Üniversitesi tartışmalarını anlamak için biraz geçmişe gitmek gerekebilir…

TÜM HABERLER