Tövbenin Kabul Şartları Nelerdir?
FETVALARİnsanoğlu, hem iyilik, hem de kötülük yapmaya kabil olarak yaratılmış bir varlıktır. Sadece hayır için yaratılmış olan mahlûk melektir; mutlak şer için yaratılan da şeytandır. İnsan ise, bu her iki mahlûkun bir takım özelliklerini bünyesinde taşıdığı halde ikisinden de biri değildir. Bilakis o beşerdir.
İnsanoğlu, hem iyilik, hem de kötülük yapmaya kabil olarak yaratılmış bir varlıktır. Sadece hayır için yaratılmış olan mahlûk melektir; mutlak şer için yaratılan da şeytandır. İnsan ise, bu her iki mahlûkun bir takım özelliklerini bünyesinde taşıdığı halde ikisinden de biri değildir. Bilakis o beşerdir. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebilir; ama (şirk dışında) her ne günah işlerse akabinde pişmanlık duyar tevbe ederse hiç günah işlememiş gibi olur. Bu konuda Kur’an’ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır:
Kul Nasuh bir Tevbeyle Rabbine yöneldiği zaman rabbi onu bağışladığı gibi mükâfatlandırır da. Nitekim babamız Âdem Hz. Aleyhisselam, işlediği günahtan ötürü tevbe edince Allah (c.c), günahını bağışladığı gibi, bir de onu Yeryüzüne halife olarak gönderdi. Allah’ın en güzel nimetlerine nail olmak için illa da günahsız olmak şart değildir. Belki Nasuh bir tevbe gerekir. Bu konuda bir ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır:
Peki, Nasuh tevbesi nedir? Nasıl yapılır? Onun açık bir tarifi var mı? İşte bunun hakkında farklı tarifler yapılmış olmakla birlikte şunu söyleyebiliriz:
Nasuh, nush kökünden mübalağa (abartma) kipidir. Çok öğüt veren demektir. Tevbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütleyen, onu günahtankurtaran sadık bir tevbe ile tevbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir. O halde Nasuh tevbesi;hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gelecekte günah işlememeğe karar vermek ve üzerinde bulunan bir hak varsa onu sahibine ödemek demektir.
Peygamberimiz (s.a.v), Nasuh tövbesini şöyle tanımlamıştır:
İmamı Gazali, Nasuh tevbesini tanımlarken şunlara yer verir: “Nasuh tevbesi yapanlar, tevbeedip ölünceye kadar tevbesinde duranlardır. Bunlar, -zelle ve sürçmeler müstesna- geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, İşte tevbedeistikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler, bu tür tevbesahipleridir.
Bir gün bedevilerden biri mescidi nebeviye girer ve: "Estağfurullah ve etûbu ileyk” (Allah'ım, beni bağışlamanı dilerim ve Sana tevbe ve istiğfar ediyorum) der ve namazını kılar. Bunu gören Hz. Ali, adam namazını bitirince ona: "Yalnızca dil ile çabuk çabuk geçiştiriveren tevbe, yalancıların tevbesidir, Senin tevben, tevbeye muhtaçtır." dedi. Bunun üzerine o adam: "Ey Müminlerin emiri, o halde tevbe nedir?" diye sordu. Bunun üzerine Hz. Ali, şu açıklamada bulundu:
Tevbe, şu altı şeyle mümkün olur;
1-Geçmişte işlenmiş olan günahlardan pişman olmak ve yerine getirilmemiş farzları iade (kaza) etmek,
2- Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak,
3- Husumet ve düşmanlığı terk etmek,
4- Günah ve kabahatler içerisinde büyüyen nefsi, Allah'a itaat içerisinde küçültüp ona hiçliğini kabul ettirmek,
5- İtaatsizlik ve günah işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın acılığını da tattırmak,
6- Gülüşlerinden her birine bedel olmak üzere, ağlamaktır." (Tefsirül Kadı Beyzavî, c. 3, s. 515)
Tevbenin Kabulünün Şartları
Tevbenin Allah katında makbul olması için bazı şartlar vardır. Yalnız bu şartlar işlenen günahın çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Günahın kime karşı işlenmiş olduğu, onlardan kurtulmak için tevbe yapılırken önem arz etmektedir. Bu bakımdan günahı ikiye ayırabiliriz:
A- Allah Hakkı ile İlgili Günahlar: Allah hakkı ile ilgili günahlardan tevbe etmenin üç şartı vardır:
1-O günahı işlediğine pişmanlık duymak: İnsan vicdanında, işlenen günahın bir kötülük olduğu ve kul ile Allah arasında bağlantıyı zedelediğine karar verildiğinde, bir huzursuzluk ve pişmanlık başlayacaktır. Günah işleyen kul, tövbe kapısına; günahlarını itiraf ederek, bu günahların verdiği huzursuzluk ve pişmanlıkla silkinmiş, uyanık bir kalp ve gönülle gelecektir. Sözü edilen huzursuzluk, şahsı tevbe etmeye iten bir etkendir.
Pişmanlık Tevbenin ilk şartıdır. Nitekim Allah Resulü, önemine binaen, “tevbe pişmanlıktır” (İbni Mace, Züht 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/376, 423) buyurmuştur. Pişmanlık tövbenin kendisidir. Pişmanlık olmadan tevbe yapılamaz.
2) Tevbe edilen günahı kesinlikle terk etmek: Tövbe; yalnız bir kalp işi, bir ürperti, irkilme ve gözyaşı dökme şeklinde, soyut bir pişmanlık değildir. Yani tevbe, birtakım iç duygulardan ibaret değildir. Aksine tevbe, derunî duygular üzerine birtakım eylemlerin bina edildiği bir süreçtir. Örneğin, tevbe eden, Allah’ın yasakladığı günahı terk etmeli, imkân ölçüsünde emirlerini yerine getirmelidir. Tevbe ettiği günaha devam etmemelidir. Günahlarına tevbe ettiği halde, onları işlemeye devam eden kişi, kendisi ile tezada düşmüş demektir. Böyle bir tavır, pişmanlık olgusu ve günahı tekrar işlemeyeceğine dair sözü ile bağdaşmayacaktır. Hâlbuki şahsın, tevbe ettiği günahları hemen terk etmesi, pişmanlığının ve aynı günahı tekrar işlememedeki kararlılığının bir belirtisi olacaktır.
3) Tevbe edilen günaha kesinlikle dönmeme kararı: Geçmişteki günahlarından pişmanlık duyan şahsın, tevbe etmiş olması için, o günahı tekrar işlememeye kesin karar vermiş olması demektir. Pişmanlık ve tevbe edilen günaha dönmeme kararı, birer kalp işi olduğundan, bunları gerçek anlamıyla yalnız Allah bilebilecektir. Dolayısıyla kimin gerçek manada tevbe etmiş olacağı insanlar tarafından bilinemeyecektir. Tevbenin sıhhat bulması için, şahsın tevbe ettiği günaha tekrar dönmeyeceğine dair Allah’a söz vermesi gerekmektedir.
B- Kul Hakkı ile İlgili Günahlar: Kul hakkı ile ilgili günahlardan tevbe etmenin ise, yukarıda zikrettiğimiz üç şartla birlikte dördüncü bir şart daha vardır o da: üzerinde hakkı bulunan kulun hakkını ödemekle birlikte ondan helallik almaktır. Burada suçu gizleyerek tövbe etmeye çalışmak yetmez.
Fıkıh âlimleri, yenilen kul hakları, mal nev’inden ise, aşağıdaki ihtimallerle karşılaşılabilecektir.
1. Gasp edilen mal, eğer hala elde mevcut duruyor ve sahibi de biliniyorsa derhal geri verilmelidir. (Serahsi, El-Mebsut, IX, 176)
2. Çalınan mal, hırsızın elinde mevcut duruyor, ancak sahibi bilinmiyorsa, bu mal tesadduk edilerek zimmetten çıkarılır. (Aliyyülklkri, Şerhi Fıkhul-Ekber: s.415)
3. Bir şahısta önceki yıllara ait kul hakları var ve sahipleri de belli değilse, gasp edilen mallar kadar tesadduk eder, hayır-hasenat yapar. (Muhyeddin İbni Arabi, Fütuhat: XIII, 298.)
4. Suçlunun yediği bir mal, misli değil de; kıymeti belirlenebilen cinsten ise ve şahsın imkânı da varsa, o kıymeti sahibine vermelidir. Buna gücü yetmiyorsa, imkân bulduğunda vermeye niyet etmelidir. İmkân nispetinde, malı sahibine ulaştırmaya çalışıp da bunu başaramayanı Allah’ın affetmesi umulur.1717. (İbni Hacer El Askalaqni, XI, 106.)
5. Malında ne kadar haram bulunduğunu bilmeyen şahıs, zannı galibine göre, bir miktar ayırır ve onu önceki kul haklarını elinden çıkarma niyeti ile dağıtır. (Gazali, İhya, IV, 68, 69.)
İşte bu şekilde, günahkâr şahıs, utanarak Rabbinden bağışlanmasını ister ve zikrettiğimiz bu şartları yerine getirirse, Allah böyle tevbe eden kulunun tevbesini kabul ederek bağışlayacak ve ona azap etmekten hayâ edecektir.
İnşallah bu şartları yerine getiren kişinin tevbesi, Allah katında makbuldür. Kul bundan dolayı ümidini kırmamalı yese düşmemelidir. Ancak insan her zaman korku ile ümit arasında olmalı. Yani ne ibadetlerinin çokluğuyla güvenip övünmeli, ne de günahlarından ümitsizliğe düşmelidir. Ben çok iyiyim, bu kadar iş başardım demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, Allah bir daha beni kabul etmez gibisinden karamsar tablo çizmek de o kadar yanlıştır ve tehlikelidir. Aslında en büyük ve çoğu insanın içine düştüğü yanlışlık, günah işleyip te daha sonra tevbe ederim düşüncesidir. İnsanları iki şey helâk eder. Biri, tevbe ederim düşüncesiyle günah işlemeye devam etmeleri. Diğeri de, sonra yaparım diye tövbeyi geciktirmemelidir.
Kulun günahları ne kadar çok olursa olsun, Allah’ın rahmeti ondan çok daha geniştir. “Allah’ın rahmeti onun gazabını geçmiştir.”
Kaynak: Fetva Kurulu
İlginizi Çekebilir
Piyango kumardır harama bulaşmayın
Milli Piyango çekilişine sayılı günler kala, gazete ve televizyon reklamları ile vatandaşlar kumar bataklığına çekilmeye çalışılırken, ilahiyatçılardan “Harama bulaşmayın” uyarısı geldi.
Otel banyolarında kullandığımız fazla şampuanları almak caiz mi?
Son dönemde otellere turizm anlamında büyük ilgi var. Peki otellerde kullandığımız diş macunu, sabun, şampuan vb. şeylerden artanları hediye, hatıra veya daha sonra kullanmak üzere yanımıza alabilir miyiz? İşte cevabı...
Sihirin hakikati var mıdır?
Bu işlerle uğraşanların dinî bakımdan durumları nedir?
Hayrettin Karaman'dan kripto para fetvası, Haramdır
Kripto paraların atası Bitcoin yeniden yükseliş trendine girerek popülerliğini sürdürürken kripto para piyasası ile ilgili tartışmalar da tüm hızıyla devam ediyor. İlahiyatçı yazar Hayrettin Karaman, "Sanal para alıp satarak para kazanmak caiz değildir" dedi.
Yengeç, ıstakoz, karides, kalamar, midye, kurbağa vs. gibi deniz ürünleri yenir mi?
Kur’an-ı Kerim’de, denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmiştir
Banka kredisiyle kurban kesilebilir mi?
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan "faizli işlem" uyarısı.