© Dini Haberler 2020

Tartışmaların ortasında Diyanet ve Ehli Sünnet

Kim ne derse desin, ne kadar aleyhte propaganda yapılırsa yapılsın, bu ülkenin ekseriyeti, az ya da çok, dini temel bilgilerini bu kurumlardan yetişenlerden almaktadır.

Türkiye, kendine özgü yapısı, tarihi geçmişi, köklü gelenekleri, gerçekçi vizyonu, cumhuriyet ve demokrasi tecrübesi, hiç sömürge görmemiş olması vb. birçok yönüyle diğer Müslüman ülkelerden hayli farklılık arz eder. Bu, Arap âlemi, Asya, Afrika ve Türkî Cumhuriyetlerin hepsinden onu ayıran bir özelliktir. İmam Hatip Liseleriİlâhiyat Fakülteleri ve Diyânet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar, onların müfredatı ve hizmet politikaları açısından da durum böyledir.

Diyânet İşleri Başkanlığı benzeri bir kurum ve işleyiş neredeyse sadece bize özgüdür. Hemen birçok ülkeden gelen heyetler, Diyânet İşleri Başkanlığı’nı tanıdıktan sonra şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını hep ifade etmişlerdir. Ülkemizdeki bu dinî ve ilmî yapılar, bir taraftan homojen bir din anlayışı sağlarken, diğer taraftan asrın idrâkini dikkate alabilme gibi bir vizyonu gerçekleştirmişlerdir. Yine bu resmî imkânlar, radikâlliği, şiddeti, terörü, tefrikâyı, tekfirciliği önleyen; nefret dilinden ve ötekileştirici söylemden uzak, dengeli, ilmî ölçüleri öne çıkartan kuşatıcı bir din söylemini sağlamıştır. “Ahd-i zihnî” yahut “zamanın ruhu” denilen gerçeği başarıyla yakalayarak ülkemizin bir asra yakın dinî ve ilmî ihtiyacını karşılamışlardır.

Kim ne derse desin, ne kadar aleyhte propaganda yapılırsa yapılsın, bu ülkenin ekseriyeti, az ya da çok, dini temel bilgilerini bu kurumlardan yetişenlerden almaktadır. Hutbe, vaaz ve cami hizmetleriyle Diyanet İşleri Başkanlığı, gerek din kültürü ve ahlâk bilgisi  öğretmenleriyle gerekse akademik ve ilmî eserleriyle İlâhiyatlar en az 70 milyonu beslemektedir. Bu bağlamda geleneksel medreselerimiz, şartlar gereği zar zor varlıklarını sürdürürken, onların milletimize katkısı hem mahallî hem de Arapça ve sadece klasik bazı ilimlerin kapalı devre tahsili ile sınırlı kalmıştır.

Açıkça söylemeliyim ki, asırların geleneği olan medreselere saygım olmakla birlikte hiçbiri İlâhiyatların alternatifi değildir. Son yıllarda sıkça gündeme gelen tarikâtler ise varoluşlarıyla zaten bambaşka yapılardır. Asli vazifeleri müntesiplerinin seyr û sülûkunu, nefis terbiye ve tezkiyesini sağlamak olan bu sûfî yapıların hiçbiri ilmî müessese değildir. Hâl böyle iken maalesef son birkaç senedir, kimi tarikât ve medrese çevreleri, sesli, yazılı ve görsel imkânları seferber ederek sürekli İlâhiyat, Diyânet ve İmam-Hatip aleyhtarlığı yapmaktadırlar.

Bu çerçevede Ehl-i Sünnet gibi “İslâm’ın en geniş ve kuşatıcı kavramı”nın arkasına saklanarak kendileri dışındaki dinî ve ilmi kesimleri Ehl-i Sünnet dışı, sapık hatta zındık ilân edebilmektedirler. İşin ilginç yanı ise bu Ehl-i Sünnet denilen, “İslâm’ın en geniş yolunu”, daraltan bu sığ bakışın çeşitli kesimlerden destek ve himaye görmesi, onlara çeşitli kurumlarda imkânlar verilmesidir.

Şu bir hakikâttir ki, ülkemiz, yarım asırlık dinî bilgi ve uygulamadaki birliği ve berâberliği büyük ölçüde Diyânet’e ve İlâhiyatlaraborçludur. Diğer taraftan gerek Pakistan-Hindistan coğrafyasında çeşitli dinî ve tasavvûfî yapılar sebebiyle yaşanan dinî bölünmüşlük ya da parçalanmışlık, şiddet ve terör, gerek Avrupa’da yaşadığımız her cemaâtin ve tarikâtin kendi câmisi olması gibi bir tecrübe ortada iken, ülkemizin benzer bir yanlışa sürüklenmesinin hiçbir izâhı yoktur.

Etkili ve yetkili kesimlerden en büyük beklentimiz, 15 Temmuz’dan ders alarak, ülkemizin daha güçlü yarınlara çıkabilmesi adına kendine özgü resmi kurumlar olan Diyânet ve İlâhiyatların kâdrini çok iyi bilmeleri ve onların hiçbir şekilde yıpratılmasına göz yummamalarıdır.

Saygılarımla,

Bünyamin Erul

İlginizi Çekebilir

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne Türkiye’de üniversitenin misyonu

Boğaziçi Üniversitesi tartışmalarını anlamak için biraz geçmişe gitmek gerekebilir…

TÜM HABERLER