© Dini Haberler 2020

Tarihte bugün, Seyyid Kutub idam edildi

Tarihte bugün gerçekleşen olaylar arasında; Seyyid Kutub'un idamı, tarihin en kısa süren meydan savaşı ‘’Mohaç Savaşı’’, Yavuz Sultan Selim’in adına halife olarak hutbe okunması, Nazım Hikmet’e 28 yıl hapis cezası verilmesi var…

GÜNÜN KİŞİSİ

Kendisini tamamen İslami değerlerin savunulmasına adayan, uğruna işkencelere maruz kalmasına rağmen bu davasından vazgeçmeyen Şehid Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 yılında idam edildi.

Tüm hayatı boyunca, öleceği âna dek İslam'a ve Kur'an'dan beslenen neslin önemine vurgu yapan, "Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım" diyerek idama razı olan Kutub'dan geriye Mısır'a ve bütün İslam Dünyasına yön veren eserleri ve 2013 yılında Muhammed Mursi ile gündemimize giren "Ahi Ente Hurrun (Kardeşim Sen Özgürsün)" adlı şiiri kaldı.

Seyyid Kutub dünyayı iki kutup olarak değerlendirir: Birincisi İslam, ikincisi de demokrasi, sosyalizm, komünizm gibi tüm beşer aklının koyduğu sistemler.

SOSYAL ADALET ANCAK İSLAM'LA OLACAK

İlk çalışmalarını edebiyat alanında yapan Kutub, 1940'lı yıllardan itibaren İslami okumalarını ve araştırmalarını derinleştirmeye başladı. 1946 yılında yayınlanan Konum Dersleri, onun İslam düşüncesiyle irtibatını kuvvetlendirdiğinin önemli bir göstergesi olarak kabul edilir. Sosyalizm, Kapitalizm gibi cahili değerler ve cahili yönetime ilişkin tenkitleri içeren yazılarına son verdirmek için 1947 yılında Amerikan eğitim ve öğretimini incelemek gerekçesiyle ABD'ye gönderilen Seyyid Kutub 'İslam'da Sosyal Adalet' isimli eserini de burada kaleme aldı. Şehid, ABD' deki batı yaşam tarzı karşısında siyasi bilincini daha da çok geliştirerek söz konusu yaşam tarzına götürücü tüm vasıtaları toptan reddetmeye başladı. Mısır'a dönüşünde Risalet, Livaül-cedid adlı İhvanın dergilerinde yazılar kaleme aldı.

İSLAM'LA KAPİTALİZMİN TEMEL FARKLILIĞI

Seyyid Kutup çok yankı uyandıran İslam'da Sosyal Adalet isimli kitabında İslam'ın sosyal adaletinin hem Kapitalizm'den, hem de Komünizm ve Sosyalizm 'den ayrıldığını şu gerekçelerle ifade eder:

"Kapitalist insan, daha çok para kazanabilmek için her yolu meşru görür. Böylelikle diğer insanlara da zulmetmeye başlar. İşte İslam'la kapitalizmin temel farklılığı ve çatışma noktası da burasıdır."

Komünizm ve sosyalizme karşıtlığını da şu ifadelerle dile getirir:

"Kapitalist ve Sosyalist batı, tam bir sömürgecilik zihniyetine sahiptir. Komünizm ise bizi bu kompradorlar zümresinden kurtararak ancak sadece dini inançlarımızı değil bütün hayati mukaddeslerimizi silip süpürecektir. İmanı şerefimizi de yok edecektir."

MISIR'IN İLK ELEŞTİRMENİ

1966 yılında idam edilen Müslüman Kardeşler hareketinin lideri Seyyid Kutub daha 10 yaşında iken Kur'an'ın tamamını hıfzederek hafız oldu. Seyyid Kutub öğrenim döneminde çok sayıda batılı yazar ve düşünce adamlarını tanımaya çalıştı. Bunun yanında çok sayıda siyasi, edebi, üslup ve yöntem konulu panel ve konferanslarda bulundu. Eleştirilerini vurgulamaktan çekinmeyen Seyyid Kutub, 1940'lı yıllarda Mısır'ın ilk eleştirmeni olarak vasıflandırıldı.

SEYYİD KUTUB İLK TUTUKLANMASI
İşkence izlerinin görünmemesi için mahkemesi ertelendi

1953 yılında Seyyid Kutub İhvanın haftalık dergisinin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Bu dergi 1954'de hükümet tarafından kapatıldı ve İhvanın çalışmaları yasaklandığı gibi Seyyid Kutub da dahil olmak üzere çok sayıda Müslüman tutuklandı. Daha sonra hükümet ipuçları bulamadığı için tutukluları serbest bıraksa da Mısır'da Birinci Arap-İsrail savaşının sonrasında başlayan siyasi çalkalanmalar da bir taraftan devam ediyordu. Hür Subaylar Örgütü, iktidardaki Kral Faruk'a karşı bir darbe gerçekleştirdi. Darbe sonrası yönetimi bir süre perde arkasından yürüten Abdünnasır, daha sonra devlet başkanlığı görevini resmen ele aldı, ciddi bir baskı rejimi uyguladı. 1954 yılında kendisine yapılan suikast girişimini fırsata çevirdi ve birçok Müslüman Kardeşler mensubunu tutuklattı. Bu tutuklananlar arasında Seyyid Kutub da vardı.

HAPİSHANEDE DAHİ İSLAM İÇİN SAVAŞTI

Hapishanelerde ağır işkencelere uğrayan müslüman kardeşler mensupları ve Seyyid Kutub yapılanlardan dolayı mide ve bağırsak kanaması geçirdi. Öyle ki, mahkemesini izlemek amacıyla Mısır'a gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub'un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi. İnsan hakları temsilcisinin Mısır'dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarıldı ve hapse mahkûm edildi.

15 yıl hapis cezası alan ve hapiste kaldığı sürece çok ağır işkencelere uğrayan Kutub, 1954 ve 1964 yılları arasında kaldığı hapishanede, tüm zorluklara rağmen Fi Zilâl'il-Kur'an ile Müslümanların düşünce dünyasında çığır açan Yoldaki İşaretler adlı eserini kaleme aldı.

Seyyid Kutub'un zindan hayatı 1964 yılına kadar sürdü. Daha sonra Irak devlet başkanı Abdüsselam Arif'in ricası üzerine salıverildi. Bir buçuk yıl aradan sonra silahlı devrime kalkışması suçundan tekrar hapsedilerek hakkında ölüm fermanı hazırlandı.

YOLDAKİ İŞARETLER ESERİ
Hâkimiyet tezini yoğun bir şekilde işler

Şehadetine vesile olan Yoldaki İşaretler isimli eserinde Seyyid Kutub hakimiyet tezini yoğun bir şekilde işler, İslam dünyasındaki uyanışlarında vesilesi olan tevhid hakikatini şu sözlerle dile getirir : "Bu dinde kesin husus; "La İlahe İllallah" yani "hakimiyetin sadece ALLAH'a ait olduğu"na insanlar şahitlik etmedikleri sürece, bu dinin vicdanda bir akide veya hayat gerçeğinde bir din olarak gerçekleşmesinin imkansız olduğudur."

Yani bu din vicdanlarda esaslı bir akide olmakla beraber, hayat pratiğinde de sistem şeklinde kendisini göstermelidir. Böylece toplumsal yaşantıda tek hakimiyet Allah'ın şeriatına ait olur. Ondan başka hiçbir güç ve otorite kanun koyma yetkisini, cesaretini kendisinde bularak ilahlık iddiasında bulunamaz. Kendisinde bu yetkileri görerek ortaya çıkanlar tağut olurlar. Ve bir Müslümanın iman etmeden önce tüm tağutları reddetmesi gerekir. (Bakara 256)

ŞEHİD KUTUB'UN SON SÖZLERİ
Allah yolunda yaptığım iş için özür dilemem

Hapis ve işkence döneminin yeniden başladığı bu süreçte, Abdünnasır, özür dilediği takdirde Seyyid Kutub'u affedeceğini söyler. Seyyid Kutub davasından vazgeçmez ve Abdünnasır'ın teklifine karşı şöyle cevap verir:

"Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır."

1966 yılının 29 Ağustos'unda darağacına çıkarılır ve kurtulması için çırpınan kız kardeşine, şu sözleri söyler: "Eğer Allah kanunları ile mahkum edilmişsem, ben hakkın hükmüne razıyım. Yok eğer batıl kanunlarla mahkum edilmişsem ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğumdan batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem."

Kutub'tan geriye Mısır'a ve bütün İslam Dünyasına yön veren eserler ve 2013 yılında Muhammed Mursi ile gündemimize giren "Ahi Ente Hurrun (Kardeşim Sen Özgürsün)" adlı şiiri kaldı.

Seyyid Kutub'un Zindanda ki Kardeşlerine Yazdığı Şiir:
Kardeşim Sen Özgürsün

Kardeşim sen parmaklıklar ardında da olsan özgürsün - Kardeşim sen pırangalara vurulsan da özgürsün

Sen Allah'a bağlandığın zaman - Sana Kölelerin tuzağı ne zarar verebilir ki

Kardeşim karanlığın ordularını kökten sileceksin - Ve bununla yeryüzünde yeni bir fecr doğacak

Sen ruhunu bu fecrin doğuşuna teslim et - O zaman fecrin bizi uzaktan karşıladığını göreceksin

Kardeşim Muhakkak ki ellerinden kanlar akmıştır - ve zillete mahkûm olmaktan yüz çevirmiştir

Muhakkak ki bir gün o şehadet âşıkları - Ebediyet kanı ile Cennete yükselecektir

Kardeşim sana ne oluyor ki savaştan bıkmışsın - Omuzundan silahını atmışsın

Söyle bana kim fedakârlık edecek ve yaraları kim saracak - Ve yeniden sancağımızı kim dalgalandıracak

Kardeşim Muhakkak ki ben bugün sarsılmaz dayanağa sahibim - Ve yerlerine dayanmış dağları, kayaları parça parça ederim

Ve yarın bu silahımla bozgunculara karşı savaşacağım – Ta ki yeryüzünden yok edinceye kadar

Ben Rabb ve din için intikam alacağım - Yılmadan Resul ve sunnet üzerine devam edeceğim -

Ya dünyayı kuşatacak zafer – Ya da Allah'a sunulacak şehadet

Kesinlikle Kardeşim ben savaştan yılacak değilim – Silahı da atacak da değilim

Şayet kardeşim ben ölürsem şehidim - Sende övülmüş bir zaferle devam edersin

Muhakkak ki ben emin bir şekilde - Yıldızların Rabbi olan Allah'a giden yol üzerindeyim

İster beni affedin ister beni cezalandırın - Muhakkak ki ben verilen ahde eminim

Kardeşim yürü tereddüt etmeden arkana bakma - Senin yolun kanla boyanmıştır

Oraya buraya aldırış etme - Allah'tan başkasına boyun eğme

Kanadı kırık bir kuş değiliz ki - Bundan dolayı zelil görünüp öldürülelim

Adım adım çarpışmaya çağıran - Kanların sesini işitiyorum

Kardeşim benim üzerime ağlarsan - Benim kabrimi o içten damlalarla ıslatırsan

Ufalanmış kemiklerden kendine meşale oluştur Ve ışığıyla yaklaşan zafere doğru ilerle

Kardeşim biz ölürsek sevdiklerimize kavuşacağız - Rabbimizin bahçeleri bizim için hazırlanmıştır

Muhakkak ki o Cennetin kuşları etrafımızda kanat çırpacaktır - Ebedi diyar bizim için ne kadar hoştur

GÜNÜN OLAYI

Tarihin En Kısa Süren  Meydan  Savaşı ‘’Mohaç Savaşı’’ (1526)

Macarların Almanlara güvenerek sürekli Osmanlı Devletini rahatsız etmesi ve Almanlar’ın esir ettiği Fransa kralı Fransuva’nın  annesinin yardım isteği üzerine Kanuni Sultan Süleyman Macaristan üzerine sefere çıktı. Amacı Macar sorununu halletmek ve tüm Avrupa’ya gözdağı vermekti.

29 Ağustos 1526’da Mohaç ovasında bazı tarihçilerin tarihin en kısa savaşı dedikleri Mohaç Meydan savaşı yapıldı. İki saat gibi bir süre içerisinde Macar ordusu kralları ile birlikte yok oldu. Artık Macaristan diye bir devlet kalmadı. Türk kaybı ise yüzlerle ifade edilecek kadar az olmuştur. Savaşın kaderini büyük oranda toplar belirlemişti.

Bu savaş sırasında Türk hükümdarını öldürmeye yemin etmiş 30 kadar Macar şövalyesinin başarısız olsalar da hükümdara kadar ulaşmak için yaptıkları çaba takdir edilmesi gereken hareketti. Kanuni Sultan Süleyman’ın ise şövalyelerle bizzat mücadele etmesi ve üç tanesini bizzat öldürmesi O’nun cesaretini ve yeteneğini göstermesi bakımından önemlidir.

GÜNÜN ÖNEMLİ OLAYLARI

Yavuz Sultan Selim İlk Türk Halife (1516)

29 Ağustos 1516 günü Halep Ulu Camii’nde hutbe halife sıfatıyla Yavuz Sultan Selim adına okundu. Mercidabık savaşı sırasında son Abbasi halifesi III. Mütevekkil Yavuz Sultan Selim’e esir düşmüştü. Böylece halifelik Osmanlı hükümdarlarına geçmiş oldu.

Belgrat Alındı (1521)

Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta çıktığını bildirmeye giden elçiyi Macar kralı öldürttü. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman ilk seferi olan Macaristan seferine çıktı. Önce Böğürdelen kalesi alındı. Sonrada daha önce defalarca kuşatılıp (II.Murat, Fatih ve II.Bayezit kuşatmaları) alınamayan Belgrat hem karadan hem de Tuna üzerinden kuşatıldı. Zorlu bir mücadeleden sonra 29 Ağustos 1521’de Belgrat alındı. 

Nanking Antlaşması (1842)

Çin ile İngiltere arasında çıkan’’ afyon savaşı’’ sonrası imzalanan antlaşmadır. (29 Ağustos 1842) Savaşın sebebi çin imparatorunun ülkede afyon kullanımının tehlikeli boyutlara ulaştığını düşünerek Hindistan’dan afyon alınmasını yasaklamasıdır.

Uşak’ın Yunanlılarca İşgali (1920)

İzmir’i işgal eden Yunanlılar 22 Haziran 1920 tarihinde taarruza başladılar. Yunan kuvvetlerinin 29 Ağustos 1920’de Uşak ı işgal etti. Uşağa giren Yunanlılar bir çok kişinin evlerini yağmaladılar. Masum bir çok insanı öldürdüler ve bazılarını da evlerine el koyarak sürgün ettiler.

Nazım Hikmet Hapse Mahkum Oldu (1938)

10 Ağustos 1938 günü başlayan Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ndeki dava 29 Ağustos 1938 Pazartesi günü bitti. Nazım Hikmet komünist propagandası yaparak orduyu kışkırttığı gerekçesi ile 28 yıl 4 ay hapse mahkum oldu.

 

GÜNÜN DİĞER ÖNEMLİ OLAYLARI 

1541-Budin alındı.

1855- Osmanlı’da ilk telgraf görüşmesi yapıldı. İstanbul - Edirne, İstanbul-Şumnu hattının tamamlanmasıyla ilk telgraf Şumnu’dan İstanbul’a gönderildi. Kırım Savaşı’ndan bilgi veren telgrafta, ‘’Müttefik askerleri Sivastopol’a girmişlerdir.’’ yazılıydı. Türk birlikleri de müttefikler arasındaydı.

1924- Almanya, savaş tazminatının ödenmesine ilişkin, müttefiklerce hazırlanan Dawes Planı’nı onayladı.

1929- Graff Zeppelin hava gemisi, 21 gün süren dünya turunu tamamlayarak Lakehurst’a döndü.

1933- Naziler tarafından tutuklanan Yahudiler toplama kamplarına gönderilmeye başlandı.

1936- İstanbul’da Atatürk Köprüsü’nün temeli atıldı. (Eskiden yerinde Unkapanı Köprüsü vardı)

1936- Balkan Festivali İstanbul’da başladı. Balkan ülkelerinden gelen halk oyunları ekiplerinin gösteriler sunduğu festivale, 2-3 Eylül gecesi Atatürk de katıldı.

1945- Sultan II. Abdülhamid’in 400 milyon dolarlık miras davasını varisleri kazandı.

1947- ABD’li bilim adamları, nükleer güç için plutonyumu parçalamayı başardılar.

1955- Kıbrıs Konferansı Londra’da toplandı.

1964- Ankara, İstanbul ve İzmir’de Kıbrıs konusunda büyük yürüyüşler ve mitingler düzenlendi.

1986- Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın cenazesi, doğum yeri Umurbey’de törenle toprağa verildi.

1988- Ünlü ressam Eren Eyüboğlu öldü

1993-Terör olayları hız kazandı.

2003 - Irak'lı Şii liderlerden Ayetullah Seyit Muhammed Bekir el-Hakim, bombalı bir suikast sonucu, Necef'te camii çıkışında öldürüldü.

2005 - Katrina Kasırgası, Louisiana'dan Florida'ya kadar olan bölgede 1836 kişinin ölümüne ve 115 milyar dolar zarara neden oldu.

 

Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ

 

Diyanetliler Platformu  Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER