© Dini Haberler 2020

Sosyal paylaşım tuzakları

Diyanet Turgutlu Müftülüğü Kur'an Kursu öğreticisi Aydan Usta, sanal alemin tehlikesini dile getiren bir yazı kaleme aldı.

Gençlerinin durumunun oldukça vahim olduğunu ve sosyal hayattan aldığımız tadı sanal alemde alamadığımızın dile getirildiği yazı şöyle:

Hayatımıza   giren  ve bizi kısa denecek sürede çepeçevre kuşatan sanal  paylaşım siteleriyle  ilk tanıştığımızda müthiş bir heyecan duymuştum. Öyle ya yıllardır görmediğimiz, izini kaybettiğimiz  okul arkadaşlarımızı hatta çocukluk arkadaşlarımızı bulacak, onlara kavuşacaktık. Uzun uzun sohbetler yapacak, yıllardır görüşememenin acısını bir ekran arkasından da olsa çıkaracaktık. Gerçekten de böyle masum başladı sanal dünyayla tanışıklığımız. Ancak işler umduğumuz gibi devam etmedi. Arkadaşlarımızı, uzun yıllar uzak kaldığımız dostlarımızı bulduk bulmasına ama hevesimiz az sürdü bir, iki kelam ve  bitti. En sadık, en vefalı dostlar bile aralarındaki iletişimi "beğen" butonuna tıklayarak sürdürür oldular. Sanal ortamlar adeta  bir gövde  gösterisi yapılan arenaya  çevrildi  kısa sürede. Gidilen yerlerde arz-ı endam edilerek paylaşılan fotoğraflar, gezilen yerlerin tarihi özelliklerini değil de ’ben geziyorum’ mesajını vermek için paylaşılır oldu. Daha da kötüsü dışarıda  yenilen yemek vesaire mutlaka paylaşıldı. Belki de sadece sosyal ortamda paylaşılmak için yendi. Mesaj yine aynı ‘bak ben yine geziyor,  eğleniyor en  güzel yerlerde yemek yiyorum …”  

 
Hayatımızı göstermelik yaşar olduk. Sadece başkaları ne kadar mutlu olduğumuzu görsün, ne kadar ferah yaşadığımızı görsün diye yaşar olduk sanki. Peki bir düşünelim bakalım bu sosyal ortamlar hayatımıza girmeden önce ailecek gittiğimiz bir piknikteki tadı alabiliyor muyuz acaba? Arkadaşlarımızla aramızda kamera çekimi olmadan içtiğimiz bir kahvenin, o doyumsuz sohbetlerin tadını bulabiliyor muyuz? Bu belki de en masum şikayetimiz. Peki ya bu yüzden yıkılan yuvalar?Bunun sonuçlarına toplum olarak katlanabilecek miyiz? Eşler arasındaki ‘’bak herkes nerelere gidiyor biz  hiç tatil yapamıyoruz ‘’diyalogları  pek çok   evden duyulur oldu . O yaparsa ben de yaparım hırsı  kanaatsizlik ve kıskançlık…sonuç mutsuz ve çatırdayan  aileler…

Daha da vahimi gençlerin durumu. Alınan ayakkabı, çanta, kıyafet alındığı anda bütün dünyanın gözleri önünde. Benim  gücüm var alıyorum. Peki ya alamayan? Gençlerimiz, bu gidişatı kötü olan yarışta ipi göğüslemek için meşru olmayan yollara başvurabiliyorlar ne yazık ki. O ayakkabıdan çantadan benim de olmalı düşüncesiyle gözlerini para hırsı bürüyor. Kısa yoldan paraya ulaşmak için  bataklığa saplanıp kalanlar, kendilerini ve ailelerini zor duruma düşürenler, heba olan en güzel yıllar… Bütün yazı üzüm bağında çalışarak geçiren  bir lise  öğrencime kazandığın parayla ne yapacaksın dediğimde akıllı  telefon alacağım öğretmenim  deyince çok şaşırmıştım. Öncelikler değişiyor. Çok daha acil gereksinimlerimiz önemsenmiyor.
 
İşin ucunu kaçırmış durumdayız ne yazık ki. Yeni doğan çocuğun ilk ağlayışını kameralar karşısında dünyaya duyurmaktan tutun da annesinin son nefesini dahi kameraya çekip paylaşanlar var. Aslında durum sandığımızdan vahim. Yaptığı kötü bir  durumu  paylaşan kişinin bilinçaltına verdiği mesaj ”ben yaptım sen de yapabilirsin, zararı yok” mesajıdır. Sonuç ahlaki dejenerasyon. Bir de işin şu boyutu  var ki göz ardı ediliyor.  Bizim paylaşımlarımıza kolaylıkla kötü niyetli insanlar da ulaşabiliyor.
 
Bu kadar karamsar tablo çizdikten sonra  hiç mi iyi yönü yok diyenlere: tabi ki bizi bütün dünyayla buluşturup olan her olayla her an haberdar ediyor. Her ne kadar kitap okumayı sevmeyen ülkem insanlarını kitaptan epey uzaklaştırsa da her türlü bilgiye ulaşılmasını çok kolaylaştırdı. Bir anda tüm dünyayla birlikte senin sesini, düşünceni tüm dünyaya haykırmaya  en büyük vesile oldu. Hasretlikleri azalttı , zaman zaman mutlu bir haberle hüzünleri giderdi . Elbette hayatımıza renk kattı . Bunun gibi daha niceleri. Sosyal ortamların bizi değil bizim onu kontrol altında tutmamız gerektiği bilincine bir an önce ulaşmamız gerekir. Yoksa çok geç olabilir..  
Aydan Usta

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER