Müftülüklere Nikah Kıyma Yetkisi Verilmesi
KISA YAZILARMüftülüklere Nikah Kıyma Yetkisi Verilmesi Kadın Hakları Açısından Çok Önemli Bir Düzenlemedir.
Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar Diyanet-Sen’in 2007 yılından beri toplu sözleşme masasına taşıdığı “müftülere de resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi düzenlemesinin kadın hakları açısından son derece önemli bir düzenleme olduğunu söyledi.
Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesine ilişkin düzenlemenin TBMM gündemine gelmesi ile birlikte kamuoyunu yanıltıcı açıklama ve yayınlarında arttığına dikkati çeken Bayraktutar konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Yıllardır nikahın tek olduğunu ve bununda resmi nikah olduğunu savunan Diyanet-Sen vatandaşlara nişan ve düğün törenlerine resmi nikah-dini nikah ikilemi yaşatmamak için, isteyen vatandaşların nikah töreninde müftülere verilecek yetki ile resmi nikahın yanında duada okunarak bu görevin yerine getirilebileceğini 10 yıldır dile getiriyor . Maalesef konunun TBMM gündemine gelmesi ile birlikte kamuoyunu yanıltmaya yönelik yayınların artarak devam ettiği görülmektedir. Bu düzenlemeyle belli kesimlerin Müslüman toplumun içinde yaşadıklarını unutmuş olarak, hala din adamlarına karşı bir duruş sergilemeleri üzücü bir durumdur. Din adamlarının da kamu görevlisi oldukları görmezden gelinmektedir. Nikah memurlarının yaptığı işin uzmanlık gerektirmediği, basit bir kayıt altına alma işlemi olduğu bilindiği halde müftülere yönelik bu negatif tutumun işle ilgili değil, ideolojik bir yaklaşımın ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim düzenlemeyi bir soruna dönüştürenlerin sık sık medeni hukukun yanında İslam hukuku uygulamasıyla bir çift hukuklu sistemin ortaya çıkacağı yönündeki iddiaları bu ideolojik yaklaşımı bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.” İfadelerine yer verdi.
“Türkiye’de hiçbir mevzuyu asli yönüyle tartışamayışımızın temel nedeni de bu ideololojik tutumun körleştiriciliğidir.” Diyen Bayraktutar açıklamasına şöyle devam etti:
Niyetlerinin tavaf yapmak değil şeytan taşlamak olduğu anlaşılan bu kesimlerin bağcı dövmeye kalkmaktan üzüm yemeye imkan bulamadıkları, dolayısıyla bağı da bağcıyı da tarumar ettikleri yıllardır tecrübe ettiğimiz bir durumdur.
Oysa sorun olarak görülmek istenen düzenleme basit bir ihtiyaçtan doğmuştur: Resmi nikahın yanında dini nikahında olmasını isteyen vatandaşlara müftülerin resmi nikah işlemini yapmasını sağlayarak tek işlemde işi bitirmektir.
Resmi kayıtlara girmeyen nikahların kadının haklarını korumadığı, bilakis bir istismar ve mağduriyet alanı ürettiği açıktır. Düzenleme kadının hakkını korumaya dönük son derece işlevseldir ve çok önemli bir sorunu çözüme kavuşturmaktadır.
Nikah memurlarından nikah kıyma yetkisi alınmamakta, sadece bu yetki müftülere de verilmektedir. Zira asıl olan, nikahı kimin kıydığı değil, nikahın kıyılmasıdır. Düzenlemeyle, resmi nikahın şartlarında bir değişikliğe gidilmediği bilindiği halde, çocuk yaşta evlilikleri veya çoğul evliliği teşvik edeceği şeklindeki iddialar kara propagandadan başka bir şey değildir.
Pratikte, dini ve resmi nikah şeklinde iki uygulamanın olduğu ülkemizde, müftülere nikah kıyma yetkisi vermek iki başlılığı ortadan kaldıracaktır. İki başlı nikah, kayıtsızlığı beraberinde getirdiğinden, müftülerin nikah yetkisi kayıtsızlığı da sona erdirecektir. Böylece kayıtsızlığın ortaya çıkardığı istismar ve mağduriyetler de ortadan kaldırılmış olacaktır.
Nikahın amacı, nesli korumak yani nesil emniyetidir. Bu amacın en iyi şekilde hasıl olması ise devletin sorumluluğundadır. Dolayısıyla devlet, bunun için müftüler yanında diğer başka kamu görevlilerine de isterse bu yetkiyi tanıma selahiyetini haizdir.
Nitekim müftülerin de yapacağı şey belediye nikah memurlarının veya köylerde muhtarların yaptığı gibi kıyılan nikâhı kayıt altına almaktır. Hepsi de resmi nikah işlemidir. Vatandaşların nerede ve kimde nikâh kıydıracakları tamamen kendi serbest iradelerine kalmış bir husustur. Yani isteyen il ve ilçe müftülüklerinde, isteyen de belediyelerde nikâhlarını kıydırabilecektir. Bu basit gerçekliği örterek, konuyu saptırmak, milletin kafasında soru işaretleri oluşturarak konuyu bir problem haline getirmek malum çevrelerin bildik taktiklerinden başka bir şey değildir.
Osman DOĞAN
İlginizi Çekebilir
Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
Köşe Yazarlarımızdan A. Raif Öztürk'ün gündeme dair yazısı. Yılbaşına, yılsonuna değil, YOLUN SUNUNA odaklan
Şeflerin Çilesi
Yılların birikimi tartışılmaz tecrübeleri ile kurumların olmazsa olmazı şeflerin bu haktan istifade edebilmeleri ve mahrumiyetlerinin giderilebilmesi için yetkililer acilen onları da bu yasanın kapsamına dahil etmelidir.
MEVLİDİ NEBİ
Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.
CAMİLER HAYATIN MERKEZİDİR
O kutlu mekânlar, sadece, dedelerin, babaların, ihtiyarların, ellerinden tutup evlerine götürmek için önünde beklenen; üç Cumayı geçirmemek için, cuma günlerinin takibinin yapıldığı, bayramdan bayrama, teravihten teravihe, kandillerden kandillere uğramak mecburiyetinde hissettiğimiz yerler de değillerdir.
Hırslı Değil Azimli Çocuklar Yetiştirmeli
Günlük hayatımızda sürekli birileri ile yarıştırılmaya alıştırılmış çocukların, büyüdüklerinde de arabalarının markasını, gittikleri yerleri, ilişkilerini, başarılarını ve hatta ebeveynliklerini yarıştıran kişilere dönüşebildiklerini görmüşüzdür.
Kur’an-ı Kerim’i herkes anlar mı?
Kur’an-ı Kerim’den herkes kendi ölçülerine göre anlar. Ama o uçsuz bucaksız bir deniz gibidir, dalmayı bilenler ondan daha ne inci mercanlar çıkarırlar.