Mekke’de Kureyşli bir müşrik: Ümeyye B. Halef
MEDYAResul-i Ekrem’in (sav) tebliğ ettiği mesaj, Mekkeli müşriklerin sahip olduğu ilah anlayışını tamamen yok etmiş; hiçbir şeyin ve hiç kimsenin Allah Teâlâ’ya ortak olamayacağını bildirmişti. Bu durum, hemen hemen her Kureyşli müşriği derinden sarstı. O müşriklerden bir tanesi de Ümeyye bin Halef’ti.
Resul-i Ekrem’in (sav) tebliğ ettiği mesaj, Mekkeli müşriklerin sahip olduğu ilah anlayışını tamamen yok etmiş; hiçbir şeyin ve hiç kimsenin Allah Teâlâ’ya ortak olamayacağını bildirmişti. Bu durum, hemen hemen her Kureyşli müşriği derinden sarstı. O müşriklerden bir tanesi de Ümeyye bin Halef’ti.
O zamana değin, düşünmekten kaçtıkları şeyle yüz yüze kalmışlardı. Çünkü onlar Allah'ı tek değil; diğer ilahlarla beraber en üstün ilah olarak kabul ediyorlardı. Kureyş liderleri, İslâm'a ve onun değerlerine düşman kesilmişlerdi. Taşlaşmış kalpleri ve kararmış vicdanlarıyla acıma, şefkat ve merhametten uzak kalmışlar ve adeta canavarlaşmışlardı.
İslâm'ın diğer tüm düşmanları gibi, Ümeyye bin Halef de böyle bir kalp ve vicdanın sahibiydi. O, İslam'ın ve Peygamberimizin en büyük düşmanlarından biriydi. Yaşamı boyunca, İslâm'a karşı kötülüklerin kurgulayıcısı, uygulayıcısı ya da destekçisi olmuştu.
Ümeyye, Hz. Peygamber'in öldürülmesine karar verilen Dâru'n-Nedve'deki toplantıya katılmış, Efendimizin hicret esnasında sığındığı Sevr Mağarası'nın önüne kadar giden müşriklerin arasında yer almıştı.
MEKKE'NİN İLERİ GELENLERİNDENDİ
Tam adı Ebû Safvân Ümeyye b. Halef b. Vehb el-Kureşî el-Cumahî olan Ümeyye b. Halef, Kureyş'in önemli kollarından Benî Cumah'a mensuptu. İslâmiyet'in zuhuru sırasında kardeşi Übey b. Halef gibi Mekke'nin ileri gelenleri arasında bulunuyordu.
Mekke müşriklerinin, "Ne olurdu bu Kur'an Ümeyye b. Halef, Mes'ûd b. Amr, Kinâne b. Abdüyâlîl ya da Mes'ûd b. Muttalib'e inseydi!" şeklindeki sözleri onun toplumdaki itibarlı konumuna işaret eder.
Ümeyye, Hz. Peygamber'i davasından vazgeçirmek amacıyla müşrik liderleri tarafından girişilen teşebbüslerin hepsinde kardeşiyle birlikte yer aldı. Nitekim Resûl-i Ekrem'in amcası Ebû Tâlib'in yanına farklı zamanlarda giderek yeğenini bu davadan vazgeçirmesini isteyen Kureyş heyeti içerisinde de bulundu. Resûlullah'a Safâ tepesini altın yaparak bir mûcize gösterirse, iman edeceklerini söyleyen müşrikler arasında o da vardı.
RESÛL-İ EKREM'E HAKARET ETTİLER!
Müslüman olanların sayısının gün gittikçe arttığı, iman ve Kur'an nuruyla inanmış ruhların aydınlandığı günlerdi. Davasından vazgeçmesi için Resûl- Ekrem'e sundukları hiçbir teklifin kabul edilmediğini gören Kureyş müşrikleri, Peygamberimize (sav) ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarını artırmaya başlayıp daha acımasız ve katı davranmaya başladılar.
Bir gün Hz. Peygamber, Kâbe civarında namaz kılarken içlerinde Ümeyye b. Halef'in de olduğu müşrikler onunla alay etmeye başladılar. Abdullah b. Mesûd (ra) bu olayla ilgili şöyle bir rivayette bulunmuştur:
"Peygamberimiz (sav), Kâbe'nin yanında namaz kılarken, Ebû Cehil bazı arkadaşlarıyla orada oturuyordu. Bir gün evvel bir dişi deve kesilmişti. Ebû Cehil yanındakilere: Hanginiz gidip falancaların dün kestiği dişi devenin etenesini alarak, secde ettiği zaman Muhammed'in sırtına koyar, dedi. Oradakilerin en azgını (Ukbe b. Ebî Muayt) koşarak onu getirdi ve Peygamberimiz (s.a.s) secdeye vardığında omuzları arasına koydu. Adamlar gülüştüler ve gülmekten eğilmeye başladılar. Ben ise dikilmiş bakıyordum. Eğer bir gücüm olsaydı Hz. Peygamber'in (sav) sırtından o pisliği fırlatır atardım. Peygamber (sav) secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet birisi gidip Fatıma'ya haber verdi. Fatıma gelerek onu sırtından attı. Sonra da o adamlara dönüp onlara çıkıştı.
Peygamber (sav), namazını bitirince sesini yükselterek Kureyşlilere beddua etti. Allah Resûlü, beddua ve hayır dua ettiği zaman üç defa tekrar ederdi. Peygamber'in (sav) bedduasından korktukları için Kureyşlilerin gülmeleri kesilmişti. Peygamberimiz (sav) daha sonra (isim sayarak): "Allahım! Ebû Cehl'i sana havale ederim, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebû Muayt'ı sana havale ederim" dedi. Yedinci bir kişi daha saydı ama onu hatırlamıyorum. Muhammed'i hak ile gönderen Allah'a (cc) yemin ederim ki Hz. Peygamber'in (sav), isimlerini saydığı kimselerin Bedir Savaşı'nda hep yerlere serildiğini gördüm. Sonra bu cesetler çukura, Bedir çukuruna sürüklendiler."
ÜMEYYE B. HALEF İLE İLGİLİ BİRÇOK SURE NAZİL OLDU
Ümeyye b. Halef 'in ismi doğrudan Kur'an'da geçmese de, bazı sure ve ayetlerin onun hakkında nazil olduğu rivayet edilir. Hümeze Suresi İbn İshak'ın rivayetine göre, onun hakkında nazil olmuştur.
Ümeyye'nin Resulullah'ı gördüğü zaman diliyle çekiştirip yüzüne karşı açıkça alay etmesi, arkasından da el kol hareketleri yaparak kendisine hakaret etmesi üzerine, Allah Teâlâ onun durumunu ve akıbetini anlatan bu sureyi indirmiştir. Bir başka rivayete göre, Cemîl b. Âmir, Ahnes b. Şerîk, Velîd b. Mugīre veya Ümeyye b. Halef hakkında, aynı konu üzerine inmiştir.
"Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplamış ve onu sayıp durmuş olan herkesin vay haline! O, malının kendisini sonsuzca yaşatacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o, hutameye atılacaktır. Nedir o hutame bilir misin? Allah'ın tutuşturulmuş ateşi! Uzatılmış direklere bağlı olarak içine hapsedildikleri, yükselip yürekleri saran ateş!"
Hümeze, 1-9
Kâfirûn sûresinin Ümeyye b. Halef, Esved b. Muttalib, Velîd b. Mugīre ve Âs b. Vâil'in Kâbe'yi tavaf etmekte olan Resûlullah'a, "Ey Muhammed! Biz senin taptığına tapalım, sen de bizim taptığımıza tap, seninle ortaklık yapalım" demeleri üzerine indiği bildirilir.
"De ki: Ey inkârcılar! Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam. Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır."
Kâfirun, 1-6
Hz. Peygamber'in Müslüman olmalarını istediği Utbe b. Rebîa, Ebû Cehil, Abbas b. Abdülmuttalib ve Ümeyye b. Halef ile konuştuğu bir sırada yanına gelen âmâ İbn Ümmü Mektûm ile ilgilenememesi üzerine Abese sûresinin nâzil olduğu rivayet edilir.
Yine Leyl sûresinin, Müslüman köleleri satın alıp azat etmek suretiyle servetini Allah yolunda harcayan Hz. Ebû Bekir (ra) ile cimrilik yaparak malını ihtiyaç sahiplerinden esirgeyen Ümeyye b. Halef hakkında nâzil olduğu bildirilir.
"Elbette çabalarınız farklıdır. Artık kim cömert davranır, günah işlemekten sakınırsa; Bunların güzel karşılığına da inanırsa; Biz onu işin kolayına yönlendiririz. Ama kim cimrilik eder, kendisiyle yetinirse; Güzel karşılığı da yalan sayarsa; Biz onu zora sokarız. Kabir çukuruna düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez."
Leyl, 4-11
Mukatil b. Süleyman'a göre Fecr Suresi'ndeki bazı ayetlerin, Ümeyye hakkında nazil olduğuna dair rivayetler de bulunur. Mukatil b. Süleyman'ın bu ayetler hakkındaki görüşü şu şekildedir: "Kudame İbn Maz'un, Ümeyye İbn Halef'in evinde, bir yetim idi. Ümeyye onun hakkını vermiyor, onun hakkını yiyordu. Bu ayet onun hakkında indi."
"Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der (mutsuz olur). Hayır, hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz. Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz. Mirası hak hukuk demeden yiyorsunuz. Malı aşırı derecede seviyorsunuz."
Fecr, 15-20
KÖLESİ BİLAL, İŞKENCE GÖREN MÜSLÜMANLARIN SİMGESİ OLDU
Ümeyye'nin kölesi Bilâl Müslüman olmuştu. Onun gözünde Bilâl, basit bir köleydi ve her şeyiyle ona aitti. Kölenin sadece kol ve kas gücü değil, ruhu ve kalbi de efendisinin emri altında olmalıydı. Bir köle ancak efendisinin inandığı veya onun izin verdiği şekilde inanmalıydı.
Hâlbuki Bilâl, Ümeyye'nin düşmanı olduğu dini seçip Müslüman olmuştu.
Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl-i Habeşî'yi İslâm'ı kabul ettiği için kızgın güneş altında yatırır, büyük bir kaya parçasını göğsünün üzerine koydurur, İslâmiyet'ten vazgeçerek Lât ve Uzzâ'ya tapmaya zorlardı. İşkence gören Müslümanların simgesi haline gelen Bilâl acılar içinde kıvranırken, "Allah birdir, Allah birdir" demekten geri durmamıştı.
Onun eziyetlerine maruz kalan sadece Bilâl değildi. Bir gün Ümeyye b. Halef, Ebû Fükeyhe'nin ayağını iplerle bağlattı. Onu sürükleyip, Ramda denen yere götürmelerini emretti ve oraya bıraktırdı. O sırada yanlarından yürüyüp geçmekte olan cual (mayıs) böceğini göstererek, Ebû Fükeyhe'ye, "Senin Rabbin bu değil mi?" dedi.
Ebû Fükeyhe, "Benim Rabbim Allah'tır! Beni de, seni de yaratan O'dur! Şu cual böceğini de O yarattı!" deyince, Ümeyye b. Halef kızdı ve Ebû Fükeyhe'nin boğazını boğarcasına sıktı. Ümeyye b. Halefin kardeşi Übeyy b. Halef de, "Muhammed gelip onu kurtarıncaya kadar onun azabını artır!" dedi. O gün, öldüğünü sanıncaya kadar Ebû Fükeyhe'ye bu şekilde işkence yapıp durdular.
Hicretten hemen önce Hz. Peygamber'in öldürülmesine karar verilen Dârünnedve'deki toplantıya katılan ve hicret esnasında sığındığı Sevr mağarasının önüne kadar giden müşriklerin arasında bulunan Ümeyye, Resûl-i Ekrem'e ve Müslümanlara karşı olan düşmanlığını hicretten sonra da sürdürdü.
ÖLDÜRÜLECEĞİ HABERİNİ SA'D B. MUAZ'DAN ALIYOR
Sa'd b. Muaz ile Ümeyye b. Halef eskiden beri dost idiler. O'nun Mekke deki mallarını Ümeyye b. Halef, Ümeyye b. Halef'in Medine'deki mallarını ise Sa'd b. Muaz korumakta idi. Sa'd b. Muaz umre niyetiyle Mekke'ye gitmiş, Mekke'de Ümeyye b. Halef'e misafir olmuş ve Beytullah'ı tavaf etmek istemişti. Gündüz öğle sıcağında Ümeyye, Sa'd'ı yanına alarak evden çıktı. Yolda Ebû Cehil'le karşılaştılar.
Ebû Cehil Ümeyye'ye, "Kim bu yanındaki, ya Ebâ Safvan?" diye sordu. Ümeyye, "Sa'd" diye cevap verdi. Ebû Cehil, Sa'd'e hitaben, "Dedelerinin dininden dönenlere yardım edip onları himaye ettiğiniz halde bakıyorum Mekke'de rahat rahat tavaf yapabiliyorsun. Şunu iyi bil ki, Ebû Safvan'la beraber olmasan evine pek selametle dönemezdin." dedi.
Sa'd de yüksek sesle Ebû Cehl'e, "Eğer sen beni tavaftan men edersen, ben de vallahi sana daha ağırını yapar, senin Medine'deki Şam ticaret yolunu keserim!" dedi.
Ümeyye, Sa'd b. Muaz'ı tutarak, "Ey Sa'd! Sen bu vadi halkının büyüğü olan Ebû'l-Hakem'e karşı bağırma!" deyince Sa'd b. Muaz kızdı:
"Ey Ümeyye! Sen de beni tutma, bırak. Vallahi, ben Allah'ın Rasûlü Muhammed'in seni öldüreceğini işittim." dedi.
ÖLDÜRÜLME KORKUSUYLA SAVAŞLARDAN KAÇIYORDU
Resûlullah, Buvât Gazvesi'ni Ümeyye'nin emrindeki 100 kişilik bir muhafız birliğinin himayesinde 2500 deveden oluşan Kureyş kervanının geçişini engellemek için düzenlemişti.
Müslümanların kervana saldıracağı haberi Mekke'ye ulaşınca Kureyş aceleyle savaşmak için hazırlandı. Savaş için hazırlanan orduya katılamayanlar da yerlerine adam tutup gönderdiler. Ümeyye b. Halef belki de duyduğu sözden dolayı savaşa katılmak istemiyordu. Oturduğu yerden kalkamadığını, yaşlı, ağır gövdeli bir kimse olduğunu bahane edip geri kalmak istemişti.
Kâbe'de, kavminin ortasında otururken Ukbe b. Ebî Muayt onu aşağılamak için içerisinde ateş ve öd ağacı bulunan bir buhurdanlığı götürüp onun önüne koydu ve ona şöyle dedi: "Ey Ali'nin babası! Sen artık kadınlardan sayılırsın! Buhur yak!" dedi. O da Ukbe b. Ebî Muayt'ın onu korkaklıkla itham ederek kadına benzetmesi üzerine savaşa katılmak zorunda kaldı.
Bedir'e çıkış gününde Ebû Cehil halka "Develerinize bininiz!" dediği zaman, Ümeyye b. Halef Mekke'den çıkmak, ayrılmak istememişti. Ebû Cehil "Sen Kureyş'in eşrafındansın, eğer halk senin gitmediğini görürse onlar da gitmezler, hiç değilse bari savaşın başlangıcında bulun sonra geri dönersin." dedi.
Eşi de Ümeyye b. Halef'in bu sefere katılmasını istemiyordu. Onu vazgeçirebilmek için Medineli arkadaşının sözünü hatırlattı. "Sa'd'ın dediğini unuttun mu?" sualine "Hayır unutmadım, sadece savaşın başında bulunacağım." cevabını verdi. Ancak istemeyerek katıldığı bu yolculuktan bir daha geri dönemedi.
Ümeyye'nin Bedir Gazvesi'ne sebebiyet veren Kureyş kervanına 2000 miskal altınla iştirak ettiği ve savaş hazırlıkları sırasında önemli katkıda bulunduğu bilinir.
"İŞTE KÜFRÜN BAŞI! EĞER O KURTULURSA BEN ÖLÜRÜM"
Nitekim müşrik ordusuna katılanlara yol boyunca ziyafetler verilirken Ümeyye de bu amaçla Usfân'da dokuz deve kestirdi. Savaşın Müslümanların lehine geliştiğini gören Ümeyye, elinde birkaç zırhla gördüğü eski dostu Abdurrahman b. Avf'a kendisini ve yanındaki oğlu Ali'yi esir almasının elindeki zırhlardan daha iyi olacağını ima ederek âdeta kendini esir aldırmıştı.
Ancak Bilâl-i Habeşî (ra) onu görünce, "Küfrün başı Ümeyye b. Halef ha! O kurtulursa, ben ölürüm!" diyerek ona hücum etti. Abdurrahman ona, "Ey Bilal! O şimdi benim esirimdir!" dedi. Hz. Bilal "O kurtulursa, ben kurtulmam!" dedi ve sesinin çıkabildiği kadar, "Ey Allah´ın Ensarı! İşte, küfrün başı Ümeyye b. Halef! O kurtulursa, ben kurtulmam!" diyerek bağırmaya başladı. Birden, onları kuşattılar ve Ümeyye b. Halef ile oğlunu kılıçtan geçirdiler.
Oğlu Ali'yi Ammâr b. Yâsir'in katlettiği bildirilirken, Ümeyye'yi kimin öldürdüğü hakkında farklı rivayetler vardır. Oğlu Safvân, Tâif Seferi dönüşü Müslüman olmuştur. Safvân'ın oğlu Abdullah da, Kureyş eşrafından olup cömertliği ve üstün zekâsıyla tanınan bir tâbiîdir.
Halit Akıllı – Siyerinebi ve Mehmet Bahaüddin Varol - TDV İslâm Ansiklopedisi'nden derlenmiştir.
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…