© Dini Haberler 2020

Kayseri'de imam hatipliler boş durmuyor

Geçen haftalarda Kayseri’de idim. İki güzel çalışma ile döndüm. Kayseri Merkez Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi yayını Mihrap dergisi ve bir hatırat ile…Kamil Büyüker yazdı.

İstanbul’dan çıkmayınca taşrada ne olup bitiyor layıkıyla değerlendirmek pek mümkün gözükmüyor. İzine ayrıldığımın ilk günlerinde Kayseri’de KİMDER (Kayseri İmam Hatip Mezunları Derneği)’in hafta sonu buluşması olduğunu öğrendik ve doğruca Kadir Has Kongre Merkezi'nin olduğu alana gittik. Büyükçe bir kongre vadisi ve açık alanda büyük bir kalabalığın olduğu buluşmada, gözüm yeme-içme, sohbet faslı dışında yayın aradı durdu. Neyse ki çok geçmeden iki dergi ve bir kitabın görüş alanıma girmesi ve takiplerim sonucunda çalışmalara ulaşabildim.

Türkiye’de imam-hatip nesli maalesef nostalji faslını hâlâ aşabilmiş değil. Buralarda tecrübe paylaşımı ve geleceğe dönük planlar yapılmadığı için istikbal adına ümitvar olduğumuz söylenemez. Mevcut imam hatip gençliğinin bir şekilde okumak ve yazmanın heyecanı ile haşir neşir olması temin edilmeli diye düşünmekteyim. Nitekim elime geçen bu yayınlardan birisi Mihrap dergisi. Dergi, Kayseri Merkez Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi yayını. Diğeri daha büyük bir önemi haiz: Doksanüç Yılın Ardından Hatıralarım kitabı. Yazarı M. Cemal Cebeci. Kitabın yazarı Kayseri-Develi’li öğretmen, Kayseri İmam Hatip’in ikinci müdürü, milletvekili, kamu kurumlarında birçok görevlerde bulunmuş bir isim. Kitap okunmayınca anlaşılamayacak derecede çok yönlü bir sima. Kitap üçüncü baskısını yapmış ve KİMDER yayını olarak çıkmış.

Ötelere açılan Mihrap

Mihrap dergisi isim olarak bizlere pek yabancı değil. Dergicilik tarihimizde bu isimle yayınlanmış dergilerimiz var. Ancak bu dergi tamamen Kayseri’ye özgü ve Kız İmam Hatip talebelerinin dergisi. O yüzden daha baştan takdiri hak ediyor. Biz imam hatipte okurken maalesef bu tür çalışmalar yoktu. Kim bilir sebep ya maddi idi ya da cesaret eksikliği söz konusu idi. Mihrap dergisinin iki sayısı şu an elimde. İki sayı da kendine mahsus güzellikleri taşıyor. Öncelikle kadrosunu zikredelim. Sahibi Şenol Doğan, yayın yönetmeni Nafiz Yıldırım, koordinatörü Zafer Dündar olan derginini yayın kurulu şu isimlerden oluşuyor: Z. Meral Konşuk İvecan, Adem Kartal, Aybetül Bahçeci, Meryem Sezgin, Hatice Akbaş, Rümeysa Sütşurup, Süreyya Sakka, Hatice Şamil. İlk sayıda okul müdürü Şenol Doğan ile mülakat var. Röportajları yer alan diğer iki önemli isim Nuri Pakdil ve Emine Şenlikoğlu. Dergide yazarların neredeyse tamamı okul talebeleri. Öğretmen ve idareciler de var elbette. Ancak Kayseri’ye has yazıların olması bence daha özellikli ve dikkat çekici.

Birisi 1951-1957 dönemine ait Kayseri İmam Hatip Okulu öğrencilerinin vesikalık fotoğraflarının olduğu sayfalar. Diğeri ise Hacı Hüseyin Aksakal hocaefendinin hayatının yer aldığı bölüm. Kayseri’nin yakın dönem vaiz ve müftülerinden kıymetli bir âlim olan Aksakal hocaefendinin hayatına dair bir pasajı dergiden biz de alalım: M. Zeki Koşer anlatıyor:

Hunat’ın minaresi yıkıldı

Çok sevdiğimiz ve kendisinden feyz aldığımız hocalarımızdan biri olan rahmetli hocam Hacı Yusuf Eken hocaefendiden Hunat Camii'nde ders okuduğumuz günlerden birinde, ders bittikten sonra bir arkadaşımız o günlerde bir rüyasını anlatmıştı. Rüya şöyle idi:

-Efendim, bugün rüyamda Hunat Camii'nin minaresinin yıkıldığını ve enkazının da çifte önüne kadar şehrin üzerini kapladığını gördüm. Bu neyin nesi, dedi. Hocaefendi ve bizler merakla dinledik. Fakat hocamız (Hacı Hüseyin Aksakal) hiçbir yorum yapmadı. Sustu. Ancak hal ve tavrından büyük bir üzüntü içinde olduğunu hissediyorduk. Bu sebeple biz de müteessir olduk ve dersten ayrıldık.

Aradan henüz 15-20 gün geçmişti ki hiç beklemedik bir şekilde Hacı Hüseyin Aksakal Hocaefendinin vefatı haberini aldık. (6 Ocak 1952)” Devamında aynen rüyada görüldüğü üzere Kayseri’nin görüp göreceği mahşerî bir kalabalık ile kılınan cenaze namazı… Nerede o kudretli âlimler, müftüler…

Yedi güzel adamın sevdalandığı hakikate sevdalı bir gençlik

Derginin ikinci sayısında da Rasim Özdenören ile aşk ve vuslat üzerine söyleşi yapılmış. Derginin iki sayısında da “Yedi Güzel Adam” vurgusu dikkat çekiyor. Bu sayıda dikkat çekici bir şey de 28 yıl önce aramızdan ayrılan Cahit Zarifoğlu ile Aybetül Behçeci mülakatı. Nasıl olur demeyin. Şaire olan alakası Bahçeci’yi Zarifoğlu’nu eserlerinden yola çıkarak konuşturmaya zorlamış. Son soru ilginç: “Neden bizi zamansız bırakıp gittiniz?”

-Gitmem gerekiyordu. Üstadım Necip Fazıl der ki “Emir tez bekletmez…” “O’nun emrine kim itaat etmedi ki. Ben de etmeyeyim…”

Derginin yayın yönetmeni Nafiz Yıldırım’ın sözleri Mihrab’ın meramını anlatır derecede: “Köroğlu arkasını Çamlıbel’e dayayınca yiğitliğe soyunmuş. Bizler de bu söz meydanında yiğitlik gösterisine, yöneticilerimize, öğretmenlerimize, öğrencilerimize sırtımızı dayayarak çıktık.” Yazmaktan, kültür ve sanata katkı sunmaktan, hele güzel genç kalemlerden gelecek ise, hiç zarar gelmez; tam tersine memleket adına hayır gelir.

Yalnız Kayseri’nin münbit ilim denizinin ve âlimlerinin de en azından her sayıda birkaç kalem ve yazı ile temsil edilmesi hiç de fena olmaz diyorum. Emeği geçenlere teşekkürler. Umut vadeden kalemlerimizin sayısı, kelimeleri ile birlikte çoğalsın inşallah.

Bu neslin yetişmesinde en büyük emek sahiplerinden M. Cemal Cebeci’nin 93 yılını sığdırdığı hatıratını bir sonraki yazıya saklayalım.

Dünya Bizim/Kâmil Büyüker yazdı

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER