© Dini Haberler 2020

Hocalı katliamı!

Ermeni kuvvetleri 25 Şubat’ı 26 Şubat'a bağlayan gecede Hocalı kasabasında, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 kişiyi katletti.

Ermeni kuvvetleri 25 Şubat’ı 26 Şubat'a bağlayan gecede Hocalı kasabasında, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 kişiyi katletti.

Yaşanan sadece insanların katledilmesi değildi. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çoğunun yakılmış olduğu, gözlerinin oyulduğu tespit edildi. Hamile kadınlar ve çocukların da bu vahşete maruz kaldığı belirlendi.

Bundan 25 yıl önce  Azerbaycan’nın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermeni kuvvetleri  yüzlerce Türkü katletti. 336.Sovyet Mekanize Alayının da desteği ile Hocalı kasabasına giren Ermeniler kadın çocuk erkek ayrımı yapmadan işkenceye varan yöntemlerle eşine az rastlanır bir katliam gerçekleştirdiler. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren SSCB’nin dağılma sürecine girmesi Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerilimli bir süreci başlattı. Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti Azerbaycan’a ait olan Karabağ bölgesinin dağlık kısmında Ermeni nüfusunun fazla olduğunu belirterek bölgenin kendisine ait olması gerektiğini iddia edecekti. 1989 yılında yapılan nüfus sayımına göre Dağlık Karabağ bölgesinin nüfusunun u’i Ermenilerden, %’i Azerilerden oluşmaktaydı. Ancak bölgede Ermeni nüfusunun fazla olmasının sebebi Sovyetler Birliğinin yıllar süren politikalarıydı. Bölge uluslar arası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan’a ait topraklardı.   

Bölgedeki gerilim 1988 yılında Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerin Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmak istemeleri ile arttı. Dağlık Karabağ Meclisi karar alarak Ermenistan’a bağlandığını ilan etti. Bu gelişme üzerine Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırdığını ve kendine bağladığı yönünde bir karar aldı. Karabağ özerk yönetiminin buna cevabı ise bağımsızlık referandumu oldu. Bölgede yaşayan Azerilerin katılmadığı referandumdan çıkan bağımsızlık kararının ardından 6 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti resmen ilan edildi.   

Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan bu gelişmeler Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşı başlatan sebep oldu. 1991 yılının sonlarında başlayan savaş Ermenilerin lehine gelişti. Rus desteğini alan Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesine girerek bölgeyi işgale ettiler. Hocalı kasabasında yaşananlarsa bu savaşın henüz başlarında yaşanan bir katliamdı. 
Dağlık Karabağ’ın en önemli tepelerinden ve dolayısıyla hakim konumu itibariyle önemli bir mevki olan Hocalı kasabası Ermeni kuvvetleri için önemli bir askeri hedefti. Kasaba aylarca top ateşine tutuldu ve Ermeni kuvvetlerince abluka altına alındı. Etrafıyla bağlantısı kesildi. Katliamın gerçekleştiği tarihlerde 10 bin nüfuslu Hocalı’da 3 bin civarı Azeri bulunmaktaydı. Ermeni kuvvetleri 25 Şubat’ı 26 Şubat'a bağlayan gecede bölgedeki Sovyetlerin 366. Mekanize Alayının da desteği ile Hocalı kasabasında, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 kişiyi katletti. Yaşanan sadece insanların katledilmesi değildi. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çoğunun yakılmış olduğu, gözlerinin oyulduğu tespit edildi. Hamile kadınlar ve çocukların da bu vahşete maruz kaldığı belirlendi. 

Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklerine komutanlık yapmış olan Monte Melkonyan katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde şöyle tasvir etmiş:

Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam'a doğru inmeye başlamışlar. Burdaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada "Onlar sürekli ateş ediyorlardı" diye konuşmuştu. Arabo'nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkararak bıçaklamaya başlamışlar.

Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyordu, ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erkendi.Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.

Hocalı’da yaşanan bu katliama Birleşmiş Milletler ve Batılı devletler ciddi bir tepki göstermediler. Batılı ülkelerin bu tutumu ve Rus desteğiyle Ermeni kuvvetleri kısa bir süre içerisinde Dağlık Karabağ bölgesini ve bir kısım Azerbaycan topraklarını işgal etti. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki bu savaş 1994 yılına kadar devam etti. 1994 yılında iki taraf arasında ateşkes sağlandı. Ancak ateşkesin ardından başlayan barış görüşmelerinde herhangi bir sonuca ulaşılamadı.


HOCALI FACİAMIZIN 25.YILINDA GERİYE VE İLERİYE BAKARKEN

Azerbaycan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Masim Hacıyev katliamın yıldönümü yaklaşırken yazılı bir açıklama yaptı. Masim Hacıyev yazısında "Çeyrek asır önce ermeni ayrılıkçı-teröristlerin Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaptıkları soykırımda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor,göstermiş olduğu kardeş ilgi ve alakasından dolayı Türkiye Cumhuriyeti’ne şükranlarımı sunuyorum" dedi.

 İşte Masim Hacıyev "Hocalı Katliamı" hakkında kaleme aldığı o yazı:

Her şey kameralara sabit şekilde kayıtlıdır: 26 Şubat 1992”de Ermenistan askeri birliklerinin  dış güçlerin açık desteğiyle  Azerbaycan”ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasına son model ağır silahlarla saldırması- savunmasız durumdakı Azerbaycan Türklerini maksatlı biçimde imha etme amacını taşımaktaydı.Birleşmiş Milletlerin en son soykırım tanımlamasında Ermenistan askeri birliklerinin  Hocalı”daki savunmasız insanlarımıza imha amaçlı saldırısı Soğuk savaştan sonraki ilk soykırımdı. Kasaba kıyısındaki nehri can havliyle geçerek ormanlık alandan Akdam bölgemize ulaşmak isteyen eliyalın ve savunmasız  vatandaşlarımızı Ermenistan askeri birlikleri ormanlık alanda kurdukları pusuya düşürerek makineli silahlarla taramışlardı. İçinde önemli sayıda çocuk, kadın ve yaşlıların bulunduğu 613 vatandaşımız saldırıların yapıldığı alanda hayatını kaybetti (56 kişi işkenceyle öldürüldü), 155 vatandaşımızdan çeyrek asırdan beri haber alamıyoruz, 1275  vatandaşımız rehin alınmış, 487 vatandaşımız ise soykırım sonucu özürlü durumuna düşürülmüştür. 1980”lerin sonlarından itibaren Kafkasya”yı yakından izleyen ve Hocalı faciası sırasında bölgede bulunan ABD”li gazeteci-yazar Thomas Goltz, olayın  “Bölgede yaşayan Azerbaycan Türklerine karşı toptan imha amacı taşıdığını, o nedenle apaçık soykırım olduğunu” ilk günden yazmıştı.Goltz”u, Fransa”nın,Hollanda”nın, Türkiye”nin bölgeden sıcak haber yazan muhabirleri de aynı gerekçeyle doğrulamışlardı.

Fakat her şeyin bu kadar açık olmasına rağmen uluslararası kuruluşlar Hocalı soykırımını olduğu gibi değerlendirerek soykırımı yapanların ivedilikle cezalandırılması için hiçbir gereken adımı atmadılar.Oysa başta BM Güvenlik Konseyi olmakla uluslararası kurumlar Hocalı faciamızla ilgili bağımsız komisyon  oluşturarak olayın soykırım olduğunu kararlaştırsalardı,Temmuz 1995”de Sırp milliyetçilerin yedi bin Boşnağı kurşuna dizerek soykırım yapmaları imkansız olurdu. Şu örneğe dikkatinizi çekmek istiyorum: 1983 yılında Türkiye”nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar”ı görevi başında katleden ermeni ASALA terör örgütünün tetikçisi idam cezasına çarptırılmaması bir yana dursun, 2002 yılında Ermenistan”a verildi,uzun süre devlet protokolünde yer alarak çocuklara ve gençlere ermeni terörizminin hedeflerini anlattı. Terör ideolojisinden ve pratiğinden beslenen Sırp milliyetçiler de bu bağlamda Hocalı soykırımını yapan ermeni teröristleri kendilerine örnek alarak Boşnak soykırımına imza attılar. Bu durumu BM onaylamış, Sırbistan yönetimi Boşnaklardan özür dilemiştir. Aradaki fark Boşnak soykırımına ilham veren o dönemki Sırp yöneticilerin ve teröristlerin uluslararası ceza mahkemesince en ağır cezalara çarptırılması,uzun süre saklanmayı başaran Radovan Karadziç”in sonuçta yakalanarak mahkeme önünü çıkarılması, Hocalı soykırımına ise uluslararası kuruluşların bugüne kadar kayıtsız kalması ve o nedenle günahsız 613 vatandaşımıza karşı soykırım yapmış Ermenistan askeri birliklerinin  hala basit soruşturmalara bile tabi tutulmamalarıdır.

Fakat bu durumun ilelebet devam etmeyeceğine herkes emin olmalı.Ulu önderimiz Haydar Aliyev”in talimatıyla oluşturulmuş komisyon 2002 yılında raporunu açıklayarak Hocalı faciamızı soykırım ilan etmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın İlham Aliyev”in   doğrudan temasları sonucu ABD nin 21 eyaleti ve dünyanın yaklaşık on ülkesi ve parlamentosu Hocalı faciamızı soykırım olarak tanımış ve o yönde kararlar almışlar. Bu bağlamda en büyük desteği, elbette ki, kardeş Türkiye Cumhuriyeti”nden gördük ve görmekteyiz.Hocalı soykırımının yapıldığı günden bu yana Türkiye  en büyük destekçimiz ve manevi teselli yerimiz oldu.Her sene Hocalı haftasında Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar ve muhalefet temsilcilerinin gündem dışı  konuşmalar yaparak soykırımı Türk toplumuna bir daha hatırlatmalarının bizim için büyük manevi değeri vardır. Başta Ankara olmakla, Türkiye”nin çeşitli kentlerinde yapılmış Hocalı soykırımı anıtları, parkları, basılan kitaplar, düzenlenen anma toplantıları soykırımcıların yaşam alanını gün geçtikçe daha fazla daraltan etkinliklerdir.

Biz Hocalı soykırımının faillerinin cezalandırılması olgusuyla topraklarımızın ermeni işgalinden koşulsuz kurtarılmasınının  birini  ötekinden ayrı tutmuyoruz. Zira Hocalı soykırımını yapan caniler bizim topraklarımızı işgal etmiş canilerin ta kendileri, kardeşleri, kuzenleridir.O nedenle  biz bir yandan topraklarımızın ermeni işgalinden kurtarılması için barış yoluyla(şimdilik) mücadelemizi sürdürürken o mücadelemizin paralelinde Hocalı katillerinin uluslararası ceza mahkemesinin önüne çıkmaları için tüm hukuki yollara başvuruyoruz. Bu bakımdan “Haydar Aliyev Vakfı”nın Başkan Yardımcısı Sayın Leyla Aliyeva’nın  kurduğu, uluslararası düzeyde etkinlikler düzenleyen   ve her sene Türkiye’de de bir dizi etkinliğe imza atan “Hocalı’ya Adalet Platformu”nun çalışmaları takdire şayan olup gerek Hocalı soykırımı faillerinin cezalandırılmasına ilişkin objektif sonuçlar elde edilmesi ve  gerekse bundan sonra yapılabilecek soykırımların önlenmesi açısından büyük önem arzetmektedir.

Çeyrek asır önce Ermenistan askeri birliklerinin  Azerbaycan”ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaptıkları soykırımın yıldönümünde  aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, göstermiş olduğu kardeş ilgi ve alakasından dolayı Türkiye Cumhuriyeti’ne şükranlarımı sunuyorum. 

Masim HACIYEV,
Azerbaycan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu, Elçi

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER