© Dini Haberler 2020

Fatih'in emaneti fetih camileri ihya ediliyor (video)

İstanbul'un fethi sırasında Rumeli Hisarı içine yaptırılan Boğazkesen Mescidi yeniden ihya ediliyor. Hisarın içinde yüzyıllar önce yer alan ahşap evlerin benzerleri de yapılacak. İstanbul'un fethinin ardından yapılan fetih camilerinin bazısı ise kaderine terk edilmiş vaziyette.

Ebu'l Feth yani Fethin Babası; İstanbul'u feth ederek 'Fatih' unvanını alan, Sultan 2. Mehmed'in lakabı. 6 Nisan tarihinde Osmanlı hükümdarı Sultan 2. Mehmed'in komutasındaki ordunun İstanbul kuşatması 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethiyle son buldu.

Bu kuşatma sırasında; fethin ilk işaretleriyse hisarların içine yapılan camiiler oldu. Burada muhafızlar aileleriyle birlikte konakladı. Sosyal yaşamın temel taşı olarak çeşmeler de yapıldı. Rumeli Hisarı'nda yapılan, hisar içinde olduğundan dolayı Hisar Camii, hisara Boğazkesen Kalesi dendiği için Boğazkesen, Fatih yaptırdığı için de Fatih Sultan Mehmed Mescidi diye adlandırılan ibadethane, en çok sultan 2. Mehmet'in lakabıyla, yani Ebu'l Feth Camii olarak anıldı.

MESCİT FETHİN 500. YILINDA YIKILDI

İnşasına fetihten önce başlanan Boğazkesen Mescidi, İstanbul'un fethinin ardından tamamlanan ilk camii aynı zamanda. Zaman içinde yaşadığı doğal afetlere rağmen mescit, 1950'li yıllara kadar ayakta kaldı. Fethin 500. yılındaysa, kamulaştırılan Rumeli Hisarı'nda sonradan yaptırılan ahşap evlerle birlikte mescit de yıkıldı. Rumeli Hisarı 1970'de müze haline getirildi.

Rumeli Hisarı'nda bulunan Boğazkesen Mescidi, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a vurduğu ilk mühür olarak nitelendiriliyor. Mescidin İstanbul'un fethinin yıldönümünde rastlayan günlerde Mayıs ayında yeniden ibadete açılması için çalışmalar sürdürülüyor. 

CAMİNİN YERİNDE KONSERLER YAPILDI

Ebu'l Feth ismiyle meşhur olan mescit hakkında İstanbul İl Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgili şu bilgileri verdi: “Şimdiye kadar minaresi sağlam kalmış. Çünkü altında da tarihi sarnıç var. Üstü mescit. Ne yazık ki bir zamanlar burada Rumeli Hisarı konserleri yapılıyordu.

Bugün mescit yeniden ihya ediliyor. Aynı zamanda burası sosyal hayatın merkezinde olduğu için evler yapılmış ve bir mahalle kurulmuş adeta burada. O mahallelerden de seçme evler yapılacak ve bunların hepsi kültür turizmi amaçlı fonksiyonlandırılacak.”

BİR KAYIP CAMİ DAHA

Fatih Sultan Mehmed Han'ın hisar içine yaptırdığı ve Ebu'l Feth Camii olarak anılan camilerden biri de Yedikule Hisarı'nın içinde bulunuyor. Fatih Camii olarak da anılan mabet, İstanbul'un kayıp camilerinden.

Ayasofya-ı Kebir Vakfı’na bağlı olan Fatih Camii'nde, Sultan Murad nedimlerinden Deli Hüseyin Paşa ismiyle anılan vezirin kabri de yer alıyor. Yedikule Zindanları'na giriş bir süredir kapalı olduğu için, Yedikule surlarının çevrelediği bölgenin tam merkezinde bulunan Fatih Camii'nden günümüze kalanları görmek mümkün olamıyor. Yedikule Hisarı'ndaki Fatih Camii'nin ahşap çatısı Marsilya kiremitleri örtülü olduğu ve tuğla örgülü bir minaresinin bulunduğu biliniyor.

8 KİLİSE CAMİ OLARAK HİZMETE AÇILDI

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra yeni gelen Müslüman nüfus için 8 kiliseyi camiye çevirdi, diğer kiliselere ise el sürmedi. Fetihle birlikte cami olarak hizmet veren kiliselerin başında Ayasofya geliyor. Osmanlı geleneği olarak; İstanbul'un en büyük kilisesi durumundaki Ayasofya, fetihle birlikte camii olarak kapılarını ibadete açtı.

Yüksek kubbesi, mozaik ve el işleriyle süslü Ayasofya, mücessem bir sembolü olarak İstanbul'un en hâkim tepelerinden birinde arz-ı endam ediyor. 481 yıl camii olarak hizmet veren Ayasofya'nın 1934'te müzeye dönüştürülmesi için çalışmalar başlatılmış ve 1 Şubat 1935'te müze kullanılmaya başlamıştı.

ESKİ GÜNLERİNİ ÖZLÜYOR

Tarihin en geniş restorasyon sürecini 2011'de tamamlayan Ayasofya Camii, 18 yıl boyunca üzerinde durduğu iskelelerinden kurtuldu ve özgün dokusuna kavuşturuldu. Fatih Sultan Mehmed'in ve fethin mührünü taşıyan ve bugün müze olarak ziyaret edilen Ayasofya'nın eski günlerine dönerek cami olarak ibadete açılması gündemde.

FETHİ GÖREN MESCİT

İstanbul'un fethi öncesinde ve fethin ardından inşa edilen camilerin tarihi ve mimari özellikleriyle ilgili olarak sanat tarihçisi Semavi Eyice'yle de konuştuk. Sanat tarihçisi Semavi Eyice, her hisarda bir ibadethane olduğunu söylerken, Rumeli Hisarı'ndaki mescidin daha İstanbul fethedilmeden önce inşa edilen bir mabet olduğunu ifade etti. Semavi Eyice sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Rumeli Hisarı'ndaki Ebü'l Feth Camii, fethin arifesinde yapılmış bir mescittir. Yani İstanbul daha alınmadan önce yapılmış. Bu bakımdan İstanbul'daki bütün cami ve mescitlere nazaran bir önceliği vardı. Fakat bu binanın yıkılıp kaldırılmasıyla bu öncelik ortadan kalktı. Her kalenin veya her hisarın orada bulunan muhafızların günlük ibadetlerini yapabilmeleri için eğer Hıristiyan yapısıysa bir kilise, eğer Müslüman yapısıysa bir camii veya mescidi vardır.”

“CAMİNİN YERİNE TİYATRO SAHNESİ YAPTILAR”

Rumeli Hisarı'nda bir mahallenin de olduğunu vurgulayan Semavi Eyice, Ebü'l Feth Camii'nin bu mahalle sakinlerine hizmet ettiğini ifade etti. Semavi Eyice, Ebü'l Feth Camii ile ilgili sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Kalenin içinde evler de vardı ve bütün Osmanlı döneminde de evler olmuştur ve Rumeli Hisarı'nın da içinde bir mahalle mevcut olduğuna göre bu mahallenin camii veya mescidi olarak da bir bakıma bu camii kullanılıyordu. Fakat yakın tarihlerde bu camii yok oldu ve Rumeli Hisarı tamamen içindeki yapılarda ortadan kaldırılıp boşaltıldıktan sonra bu camiyi ihya etmedikleri gibi tam camiinin olduğu yere bir tiyatro sahnesi yapıldı ve bu yıllarca da böyle kullanıldı. Buna itiraz edenler oldu. Bu camiinin ihya edilmesi gerektiğini söyleyenler oldu. Fakat pek umursayan olmadı idi. Şimdi yeniden yapılıyor diye duydum.”

ÖNCE EVLERİ SONRA CAMİYİ YIKTILAR

İstanbul'un fethini simgeleyen Yedikule Hisarı'ndaki bir diğer mescit ile ilgili şu şekilde konuştu Semavi Eyice: “Bizans devrinden kalma surlara bitişik olarak Osmanlı devrinde hemen fetihten sonra inşa edilmiş bir içkale vardır burada. Çokgen biçiminde bir hisar meydana getirilmiş. Bunun da köşelerinde Türk devrinde yapılan kuleler vardır. Öndeki iki tane kuleyse Bizans devrinde buradaki kapının yanındaki kulelerdir. Böylelikle 7 kule meydana gelmiştir.

Bu hisarın da tam ortasında küçük bir ibadet yeri inşa edilmişti. Bu dikdörtgen planlı ufak bir yapıydı. Minaresi vardı. Yanında da bir tane çeşme vardı. Burada yalnızca muhafızlar camiyi kullanıyorlardı. 19 yüzyılda zaten böyle bir şeye lüzum olmadığından bu mescit içerdeki evlerin ihtiyacı için kullanılır olmuştu. Bu evler buradan ayıklandıktan sonra bu cami terk edildi ve yavaş yavaş harabe olmaya başladı. Sonra tamamen camiyi yıktılar minaresi duruyordu o da yarıya kadar indirildi.”

“FETİH CAMİLERİ BİR OSMANLI GELENEĞİDİR”

Osmanlı Devleti'nin fethettiği ülkelerin en büyük mabedini cami olarak kullandıklarını, bunun bir Osmanlı prensibi olduğunu ifade eden Semavi Eyice, böylesi camilerin fetih camileri olarak isimlendirildiğini vurguladı.

İstanbul'da kiliseden camiye çevrilen camilerin en önemlilerinden olan Ayasofya Camii de bir fetih camii. Eyice, fetih camii geleneğini şu sözleriyle ifade etti: “Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul'u fethettiğinde bir sembol olarak en büyük kilise olan Ayasofya'yı camiye çevirmiştir. Fatih'in öz be öz kendi vakfı olarak. Cami, 1933'e doğru burası camilikten çıkarıldı ve müzeleştirildi. 

YOL ÇALIŞMASI İÇİN YIKILAN CAMİ

Ayvansaray'da bulunan Toklu Dede Mescidi'nin de kiliseden camiye çevrildiğini ve daha sonra bir yol çalışmasında yıkıldığını söyleyen Semavi Eyice şöyle konuştu:

“Toklu Dede Mescidi Ayvansaray'da idi. Hemen surların iç tarafında Ayvansaray semtinde küçük bir kilise idi bu. Belki büyük bir kilisenin parçasıydı. İçinde frescolar, resimler de vardı. Sonra Türk devrinde mescide çevrilmişti. 1928'de yarısını yıktılar, yol geçirdiler oradan. O vaziyette 30 sene durdu. Binanın yarısı var, yarısı yoktu. Nasıl izin verdilerse vermişler, bugün caminin olduğu yere bir bina dikilmiş.” 

KAYIP ESERLER İHYA EDİLECEK

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra 300 cami, 59 medrese, 59 hamam, 29 bedesten yaptırdı. Bugün İstanbul'un farklı bölgelerinde, tarihin tanığı, Fatih'in mirası mescidler ihya edilmeyi bekliyor. Fatih Sultan Mehmed Han döneminde yaptırılan camilerin yeniden ihyasıyla ilgili olarak Fatih Belediye Başkanlığı da çalışmalar yürütüyor.

Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir ihya edilmesi gereken mimari eserlerin imar planlarını çizdiklerini ifade etti. Demir, kayıp eserlerle alakalı çalışmaları şu sözlerle anlattı: “Birçoğu süreç içerisinde hasara uğramış camiiler. Hâsılıkelâm biz bunların içerisinde hayata geçirilmesi gereken ihya edilmesi gereken bütün camilerin imar planlarını çizdik.

Fatih Belediyesi olarak 28 tane caminin ihyası için çalışmalarımıza başladık. Piri Mehmet Paşa Camii'nin anıtlar kurulu tarafından onaylanması tam 7 yılı buldu. Ama kuruldan onaylandıktan sona 10 ay içerisinde camii yapıldı.”

MESCİDDEN GERİYE YARIM BİR MİNARE KALDI

Fatih semti Cankurtaran mahallesinde bulunan Cankurtaran Mescidi'nden geriye sadece minarenin gövde kısmı ve yapının duvar dipleri kaldı. Cankurtaran Mescidinin hemen çaprazında bir de şadırvan bulunuyordu. Ancak yapıdan, günümüze sadece bir yıkık görüntü ulaştı.

Sur içi Ayvansaray’a Fatih Sultan Mehmed döneminde yaptırılan Avcı Bey Mescidi de, Fatih'in mahzun camilerinden biri. Ayvansaray'da bulunan ve Fatih devrinde inşa edilen Avcıbey Mescidi'nden günümüze sadece duvar kısmının kalıntıları kaldı. Caminin bulunduğu arazi, mescidin eski ihtişamına yeniden kavuşacağı günleri bekliyor.

AVCIBEY MESCİDİ KURUL ONAYINI BEKLİYOR

Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir, Avcıbey Mescidi için de kurul onayının beklendiğini ifade ederken, cami ile ilgili şunları söyledi: “Avcıbey Mescidi de yine Ayvansaray bölgesinde hakikaten ihmale uğramış. Caminin sadece temel kalıntılarını bulabildik. Eski haritalarda caminin yeri tespit edilebiliyor. Camiyi görebilmek için temel kalıntılarını açmak zorunda kaldık ve temelini bulduk. Onun üzerine projesi yapıldı. Restorasyon projesi de şuan kurulda. İnşallah kuruldan onaylanınca onun da restorasyonunu gerçekleştireceğiz.”

BAŞKA BİR YERDE İNŞA EDİLECEK

Osmanlı'dan miras Toklu Dede Mescidi'ninse bulunduğu yerden 1928'de yol geçmesi ve buraya bir bina yapılması nedeniyle, Toklu Dede Mescidi'nden günümüze kalan hiç bir şey bulunmuyor. Fatih Belediye Başkanlığı, İstanbul'un fethinin ardından kiliseden camiye çevrilen Toklu Dede Mescidi'nin yeniden ihyası için çalışıyor. Ancak mescit yüzyıllarca hizmet verdiği yerde değil başka bir alanda inşa edilecek.

Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir, Toklu Dede Mescidi'nin ihyası ile ilgili şu şekilde konuştu: “Şimdi Toklu Dede Mescidi'nin bulunduğu yerde değişiklik var. Yine o görsellerine bakarak onun orijinaline yakın hali, başka bir yerde de olsa bile ihya ediliyor. Bunu plan olarak da taşıyoruz. Yeniden ihya ederken de bu mümkün. Çünkü caddenin tam ortasına mescit yapamayacağınıza göre onun altına kaydırmak gerekiyor.”

AYŞE GÜLGÜN SONUŞEN – KUZEY HABER AJANSI
 

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER