© Dini Haberler 2020

Esrarını koruyan bir olay, Kabe baskını

Kabe\'de yüzlerce kişilik silahlı bir grup tarafından düzenlenen ve Fransız askerleri tarafından bastırılan ayaklanma 36 yıl önce bugün başlamıştı

Tarihe Kabe Baskını olarak geçen olay, 20 Kasım 1979'da (Hicri 1 Muharrem) tarihinde gerçekleşmişti.

O gün Kabe'de sabah namazı kılınmak üzereyken Cuheyman el Uteybi komutasındaki kalabalık ve silahlı bir grup Kabe'yi basmış, Harem-i Şerif haftalarca işgal altında kalmış, çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve baskın çok kanlı bir şekilde, hem de Fransız antiterör birlikleri kullanılarak sona erdirilebilmişti.

El Uteybi, 18 yıl Suudi Arabistan'da Kraliyet Muhafız Alayı'nın komutanlığını yapmıştı. Daha sonra görevinden ayrılarak Medine İslam Üniversitesi'nde öğretime başlamış, burayı da benimsemeyerek ayrılmıştı. Sonrasında çeşitli risale ve makaleler yayımlamıştı.

Baskıncıların Kabe'deki ses sistemini ele geçirmelerinden hemen sonra, El Uteybi, mikrofonun başına geçti ve "Mehdî'nin geldiğini" söyledi, Suudi rejimini şeriatı terketmekle suçladı, yanında bulunan kayınbiraderi Muhammed el Kâhtânî isimli genci "Mehdî" olarak tanıttı ve Mehdî'ye biat edilmesini istedi.

Ayrıca bazı taleplerde de bulunan Uteybi, Batılı geleneklere son verilmesini, krallığın yıkılarak yeni bir devlet kurulmasını talep etti.

Baskının hazırlıkları çok önceden başlamış, Kabe'nin altında bulunan eski devirlerden kalma yüzlerce metrelik dehlizlere aylar boyunca gizlice silâh, mühimmat ve yiyecek depolanmış, dehlizlerin şehre giden uzantıları, meselâ Ecyad Kalesi'ne uzanan yeraltı yolları da tutulmuş ve baskından sonra güvenlik kuvvetlerinin Haremi-Şerif'e girmeleri imkânsız hale getirilmişti.

Baskının hemen ardından güvenlik görevlileri Kâbe'yi geri almaya çalıştıysa da başaramadı. Suudi Arabistan yönetimi, durumu saklamak için telefon hatlarını kesince dünya yaşananları ancak bir gün sonra öğrenebilecekti.

Her türlü şiddetin yasak olduğu Kâbe'deki işgali bastırmak için kan akıtılabileceğine dair fetva çıkarıldı ancak işgal durdurulamadı. Baskın ancak iki hafta sonra, Suudi yönetiminin isteğiyle yardıma gelen Pakistan askerlerinin ardından, GIGN (Fransız özel amaçlı birlikleri), CIA ve Vinell timlerinden destek alınarak durdurulabildi.

Gayrimüslimlerin girmesi yasak olan Mekke'ye giriş için askerlere fetva verildi, Mekke'ye varmalarından önce kendilerine Kelime-i Şahadet okutuldu ve Kâbe'nin çevresi sarıldı.

Baskın, Fransız birlikleri tarafından ilginç bir sistemle bastırıldı. O günlerde Mekke'nin su şebekesi yenileniyor ve şehrin her tarafına geniş borular döşeniyordu. Su şebekesinin planları değiştirildi, borular Kabe'ye ve Harem'i Şerifin altındaki dehlizlere uzatıldı, sonra içeriye tonlarca metreküp su basıldı, suya elektrik verildi ve antiterör timlerine suda yüzmeye başlayan cesetleri toplamak kaldı.

Canlı olarak ele geçirilen Uteybi ve 62 (bazı kaynaklara göre 170) kişi, ibret olsun diye 8 ayrı şehirde önce kolları, sonra bacakları, hala hayatta kalanlarınsa başları kesilerek infaz edildi.

Olayın sebepleri ve ardında kimlerin bulunduğu hiçbir zaman resmen açıklanmadı. Sonraları, işin içerisinde bazı Suudi prenslerinin de yer aldığı, ama dönemin kralı Halid'in prensleri cezalandırmaktan çekindiği ancak bazılarını sürgüne gönderdiği yazıldı. Yaşananların üzerindeki esrar perdesi hâlâ örtülü duruyor.

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER