© Dini Haberler 2020

Dolmabahçe’den dünyaya münacat!

Hattat Levent Karaduman’ın 20’inci sanat yılı dolayısıyla düzenlenen Yeni Sayfalar Çağdaş Hat Sergisi 4 Ekim Pazar gününe kadar...

Hattat Levent Karaduman’ın 17 eserinden oluşan Yeni Sayfalar Çağdaş Hat Sergisi 29 Eylül günü Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde hat sanatı sevdalılarını bir araya getirdi.

Hat sanatının dışında, hat eksperliği ve restorasyon alanında da çalışmaları bulunan Hattat Levent Karaduman’ın 20’inci sanat yılı dolayısıyla uzun zamandır hazırlıklarını sürdüregeldiği sergide 10’u çağdaş, 5’i klasik olmak üzere toplam 15 çalışması sanatseverlerin beğenisine arz edildi.

Bir önceki cümlemizde kullandığımız uzun zaman ibaresine 10 yılı aşkın çalışma ifadesiyle derinlik kazandırmak mümkün.

Serginin adında kendine yer bulan ve 4 Ekim Pazar gününe kadar Beşiktaş’ta ilgililerini bekleyen “Çağdaş Hat Sergisi” için de bir paragraf açalım. Levent Karaduman, kaynağını klasik, kadim hat sanatından alan bir perspektifle gelecek asırlara sarkaçlanacak ve önümüzdeki yüzyıllarda klasik unvanını elde edecek, öznesinde klasik unsurlar ağır basan çağdaş hat eserlerine imza atmaya gayret ediyor.

Sanatkârla, böylesi bir gayretin içerisindeyken son sergisi ve çağdaş hat anlayışı üzerine hasbıhal ettik.

DHK KRŞ MEL

Muhatabımın sergisinin öznesinde münacatlar var… Nakşî geleneğinin hatim halkalarında baş zâkirlerin dhk krş mel şeklinde belledikleri ve içten gelen yakarışlarla, halkayı teşkil eden dervişlerin hep birlikte hafi zikirle dillendirdikleri münacatlar şimdiye kadar ilk defa levha formunda hat sanatına dahil edilmiş.

 

MÜNACATLARA TALEBELİĞİNDE AŞİNA OLMUŞ

Hattat Levent, kaynağını Cevşen-i Kebir’den alan münacatlara talebelik yıllarında aşina olmuş. Şu ifadeler, sülüs ve nesih yazı nevilerinin ustası Karaduman’a ait…

“Talebeyken hatimden sonraki gece hep böyle dua ederdim bir köşede… Sergimizdeki eserlere konu olan münacâtlar, her Müslüman’ın muhtelif zamanlarda, değişik yerlerde ve farklı sayılarda okumalarıyla beraber, asıl okunma yerleri, tasavvufta Nakşîlerin İhlas-ı Şerif hatminin Kadirî usûlle yapılması esnasıdır. Tasavvuf ehlinin de bildiği üzere bu münacatlar letâif sırasına göre başlanarak 100'er defa okunur. Her birinin manası çerçevesinde mevcut sırları vesilesiyle Allah'a iltica edilerek niyazda bulunulmuş olur. Hatme; toplu hâlde yapılan bir halka zikridir. Kuran ve sünnette övülen ve teşvik edilen zikir çeşitlerinden birisidir.

MÜSLÜMANLAR ALLAH’A İLTİCA EDEREK ANCAK O’NDAN YARDIM İSTER

Müslim, Tirmizi, Taberani gibi hadis kaynaklarında halka şeklinde topluca zikir yapmak övülmüş fakat halkada ne okunacağı konusunda bir şey belirtilmemiştir. Bunun için, zikir sayılacak şeylerden ne okunsa zikir yapılmış ve bu müjdelere ulaşmış olur. Bu sebeple Hatmede okunan zikir ve dua çeşitleri de sünnet-i seniyyeden sayılmıştır. Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz.leri tertip etmiştir. Hatm-i Hâcegân diye de anılır. Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir. Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir. Bu zikirlere hatme denmesinin diğer bir sebebi de okunan Fatiha ve İhlâsların hatim sevabına denk olmasıdır. Çünkü Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, ihlâs sûresini üç defa okuyan kimsenin Kuranı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir.

Bunun için kaynak zikredebilir misiniz?

Tabii ki… Müslim, Salatül-Müsafirin, 261; Tirmizi, Fedailül-Kuran, 11.

Hatmeden bahsediyordunuz…

Devam edelim… Büyük hatmede toplam bin defa İhlas Sûresi okunmaktadır. Bu da üç yüz otuz üç (333) Kuran hatim sevabına denktir. Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir. Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır. Bilhassa savaş, terör ve deprem gibi doğal afet gibi tüm sıkıntılı zamanlarda bu hatmeleri sıkça yapıp Allah'a iltica ederek O'nun zatının kudretinden yardım istemişlerdir.

 

“TÜM İNSANLIĞA HUZUR VE BAĞIŞ İHSAN ET!”

Karaduman’a, münacatların halet-i ruhiyesindeki karşılığını sorduğumda aydığım cevap şöyle oldu: “Münacatlar benim niyazımdır. Mümkün mertebe “Ey belâları def’eden, gideren, yok eden müşkilleri, zorlukları hâlleden, zorlukları kolaylaştıran, bütün mühim işlere kâfi, yeterli olan, bütün ihtiyaçları gideren ve ihtiyaçlara cevap verip yerine getiren, maddi-manevi bütün mertebeleri yükselten, hastalıklara şifâ veren, bereketleri indiren, ey rahmet edenlerin en merhametlisi, güç ve kuvvet sahibi, şânı yüce ve büyük olan Allah'ım! Sen doğurmadın ve doğurulmadın, Cebbâr isminle mahlukatı mecbur eden, emrine karşı konulmayan, ne istersen istediğini cebren yaptıran, gücü ve kuvveti sınır tanımayan, hiç mağlup olmayan, eksikleri tamamlayan ve kırıkları tamir edersin. Çünkü senden başka ilah yoktur, Muhammed (S.A.V.) de senin elçindir. Bütün mahlûkatı O Muhammed (S.A.V.)' in hürmetine yarattın. Bizler de senin her şeyden yoksun kulların olarak Senin ismini zikrederek huzurunda secde ediyor ve Peygamberinin huzurunda senin öğrettiğin edebimizle durmaya çalışıyoruz. Tüm insanlığa iyi niyet, huzur ve barış ihsan et Allah'ım...” yakarışını dilimden düşürmem.”

KLASİK HAT MODERN SANATLARIN TEMELİNİ OLUŞTURUR

Hat sanatı malum olduğu üzere cismani aletlerle icra edilen ruhani bir mühendislik. Dolayısıyla hendese ilminde dengenin; muvazenenin önemi çok büyük. Levent Karaduman, “Çağdaşla klasik arasında nasıl bir denge unsuru olmalı?” şeklindeki ikinci sorumu şu cümlelerle cevapladı ve devamında hasbıhal aşağıdaki gibi şekillendi:

“Aslında klasik hat, çizgi ve estetik denge açısından modern sanatların temelini oluşturur. Ve günümüz estetik anlayışında gelişen dünya sanatına baktığımızda soyut kavramlar somutlaştırılarak konu anlatılmaya çalışılıyor.”

 

GÖRMEZDEN GLMELERİ DİKKATE ALMIYORUM!

Ama vurgu yaptığınız temelden ilerleyen plastik sanatlar hattı görmezden geliyor?

Görmezden gelmeleri dikkate almıyorum. Çünkü yeterince araştırmacı olmayan kişiler söylüyor bunları. Türkiye’deki plastik sanatlarla uğraşanlar ve koleksiyonerler haricinde tüm dünya bizim sanatlarımıza hayran ve buradan besleniyorlar. Bunu kendileri de itiraf ediyor zaten.

Türkiye’de bir şeyin ispatı için başka bir şeyin inkârı tercih edilerek iddiada bulunuluyor.

Sergide tuval üzerine çalışmalar, akrilik boya ve rölyefler var. Rölyeflerde kimin imzası var?

Hepsinde fakirin imzası var…

Daha önce hat sanatına girmiş mi rölyef?

Hayır, ilk defa bizim sergimizle rölyef kadim sanatımıza yaslınmış oluyor. Az önce de arz ettiğim üzere daha önce hat sanatında rölyef kullanılmamış. Ancak modern sanatlarla uğraşanlar hat figürünü kullanmışlar.

Rölyefi nasıl öğrendiniz ve geliştirdiniz?

Rölyefi bize ortaokuldayken öğrettiler. Sevdim ve kendimi geliştirdim. Çok sanat eseri inceledim. Doğru inceler ve uygularsanız başarıyorsunuz.

Az önce, modernle klasik arasındaki dengeyi sormuştum. Tam cevap alamadım sanki!

Batıya göç oldukça anlatım ve anlayış biçimleri değişmiş. Ama model alınan yer hep Doğu olmuş. Bu nedenle Batı, sanatlarında Doğu çizgisinin argümanlarını alıp gölge ve ışık etkisini değiştirerek uygulama yolunu seçmiş.

Doğu bu bağlamda Batıdan ne kadar etkilenmiş?

Bizler temelde kendimiz olduğumuz için farkında olarak ya da olmayarak bunları günlük hayatta kullanmışız. Batı bunu daha özel yerde kullanmış.

Sergiyle sanat camiasına ne söylemek istiyorsunuz; ana mesaj ne?

Bu sorunuza, az önceki soruyla irtibat kurarak cevap vermek isterim… Yıllardır vermek istediğim mesaj; insanlık medeniyetinin temeli doğu yarım kürede olması nedeniyle sanatın doğuşu da buradadır. Doğu aslında varlığının değerini ayna misali Batıdan görmüş. Etkilendiği tek yer burası.

Allah ömür verdikçe sanatımı-sanatımızı ilelebed en ileriye taşımaya çalışacağım. Allah fikir verip ufkumuzu açsın. Tek hedefim bu. Bir de nasip olursa hayalim, benden sonra adıma bir müzenin olması.

İddialı bir hedef!

Evet. Bunu kendim için değil, gelecek nesillerin kaynaklanması için istiyorum. Bu müzenin tüm plan ve projesi bende hazır.

Büyük hedef!

Taliplisi olursa sunabilirim.

 

NİYETİM TARİHE MİRAS BIRAKMAK; KENDİME DEĞİL.

Levent Bey, Şeyh Hamdullah’ın, Rakım'ın, Sami Efendi'nin, Necmeddin Efendi'nin, Hamid Bey’in müzesi yok? Sizin nasıl olacak?

Onların olmadığı için olacak. Bu millet hiç değilse onlara gösterdiği vefasızlığı böyle göstermeli. Yanlış anlaşılmasın. Önceki üstadlarımızın, günümüz üstadlarının ve sanatkârlarının da müzeleri olmalı. Hepsinin olmalı. Bu insanlar, bu isimler, bu imzalar çok kıymetli… Ve bu toprağın çocukları da bunu hak ediyor bence…

Bu isteğimin bencillik olarak değerlendirilmesini istemiyorum. Çünkü niyetim tarihe miras bırakmak, kendime değil.

İlginiz için teşekkür ederim.

Alakanız için ben teşekkür ederim İbrahim Ethem Bey.

 

Eserin Adı: Letâif-i Ruh

Eserin okunuşu:

Yâ gaazıye’l-hâcât

Hat türü: Celi Sülüs Teknik: karışık

Ölçüleri: 159x179 cm

Eserin anlamı:

Ey bütün hacetleri gideren ve ihtiyaçlara cevap verip yerine getiren...

Eserin hikayesi: Allah’ım! Bizim bütün ihtiyaçlarımızı gider İnsan hiçbir şey bilmese de ihtiyaçlarını bilir. Nasıl yapacağını bilmez, ne yapacağını bilmez, niçin yapacağını bilmez ve buhranlara düşer ama bu buhranlar içerisinde bile hep bir şey ister. İster de kimden ister, nasıl ister? İstekleri giderecek olan yalnız O’dur

 

Eserin Adı: Letâif-i Hafî

Eserin okunuşu: Yâ erhame’r-râhimîn

Eserin anlamı: Ey rahmet edenlerin en merhametlisi...

Ölçüleri: 182 x 190 cm

Celi Sülüs Karışık Teknik:

Eserin hikayesi: Allah’ım! Bize dünyada ve ahirette rahmetinle muamele et Ana rahminden başlayan huzur ve güven arayışı, mecazi aydınlığın karanlığından merhametlilerin en merhametlisine sonsuz bir güvenle teslim olarak mutlak aydınlığa kavuşma… şeklinde sunulmuştur.

 

İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni

 

 

 

 

İlginizi Çekebilir

Bir ödül uğruna 'Kurak Günler'

“’Kurak Günler’ adlı sinema filminin hikâyesi ülkemizdeki Batılılaşma, Batı’ya özenme, yaranma serüvenimizin de kısa bir hikâyesi aslında.”

Din Gönüllüleri Din Görevlileri için Söyledi

Diyanet işleri başkanlığına bağlı Sakarya’nın Adapazarı ilçe müftülüğü ve İstanbul’un Pendik, Fatih ve Ataşehir müftülüklerine bağlı farklı camilerde görev yapan İmam – Hatip ve Müzezzin – Kayyımlar bir araya gelerek malum hastalık sebebiyle görevdaşlarına ve tüm dinleyicilere moral olması hasebiyle ‘’Din gönüllüleri için söyle’’ adlı bir proje ortaya koydu

Diyanet 900 yıllık kaynak eseri okurla buluşturdu

Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Gazzâli'nin "İhyâü Ulûmi’d-Din" adlı eserini okurla buluşturdu.

İslamcı âlim ve şehit: İskilipli Mehmed Atıf Hoca (1876-1926)

Bülent Gökgöz'ün Haksöz Dergisi'nde 2012 senesinde yayımlanan kapsamlı makalesi, İskilip Atıf Hoca'nın şehadet yıl dönümünde şehidin mirasını hatırlamak adına önemli hususlara değiniyor. Bizler de bu vesileyle şehidi bir kere daha rahmetle anıyoruz! Kaynak: İslamcı âlim ve şehit: İskilipli Mehmed Atıf Hoca (1876-1926)

Diyanet Aylık Dergi Kasım sayısı sesli olarak yayında!

Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet Dergisi Kasım sayısının tamamını sesli olarak dinleyebilirsiniz!

Diyanet Aile Dergisi Kasım sayısı sesli olarak yayında!

Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet Aile Dergisi Kasım sayısının tamamını sesli olarak dinleyebilirsiniz!

TÜM HABERLER