Dağdan Gelip Bağdakini Kovanlara Örnek Olsun
Alıntı Yazılarİstanbul Müftülüğüne ait bahçeyi sahiplenenler dağdan gelip bağdakini kovanlara örnek..
Günlerdir yaygarası kopartılan İstanbul Müftülüğü bahçesinde bulunan ve sözde İstanbul Üniversitesi Botanik Bilim Dalı'na ait olduğu söylenilen yerin aslında üniversite ile ilgisi olmadığı ortaya çıktı.
Star gazetesinden Ömer Ekinci'nin “İstanbul Üniversitesi’nin güzelim Botanik Bahçesini Mütfülüğe Tahsis Edildi” mi gerçekten?" başlıkklı yazısı tüm gerçeği çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
İşte Ekinci'nin yazısı
"Haber böyle. İstanbul Üniversitesi’nin mülkü alınıp Müftülüğe verilen bir arazi haberi oldukça enteresan.
Üniversiteden alınıp müftülüğe…
Bilimi temsil eden üniversiteden, dini temsil eden müftülüğe…
Kitleleri peşinden sürükleyecek (!) olan bir haber başlığı. İlginç.
Tabii kimsenin aklına konuyu muhataplarına, hatta muhataplarının da ötesinde işin uzmanına sormak gelmedi. “Akla gelmedi” demek yanlış belki de, işimize gelmiyor.
Fatih Belediyesi’nde Fen İşlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Okan Erhan Oflaz Beyi aradım. Konunun detaylarını sordum. Detayları okuyunca bir gerçeğin bu kadar nasıl çarpıtılabileceğine şaşıracaksınız.
Sordum, İstanbul Üniversitesi’nin Botanik bahçesi müftülüğe mi tahsis edildi?
Cevaplar:
- O arazi hiçbir zaman İstanbul Üniversitesi’nin olmadı. O arazi İstanbul Müftülüğünün tapulu malı. Yıllar önce iki profesör Almanya’dan getirdikleri fideleri oraya dikmişler, güzelleştirmişler. Öyle olunca kimse de çıkın dememiş, müsamaha gösterilmiş.
- Şu anda hac ve umre işleri için İstanbul Müftülüğüne gidenler görecekler, bütün İstanbul’ün müftülük işlemleri küçücük bir yerde yapılıyor. Personel için de, hizmet alan vatandaş için de çok büyük zorluk var.
- Müftülük, uzun yıllardan beri kendine ait olan bu alanın kendilerine iade edilmesinin mücadelesini veriyordu. En sonunda yakın zamanda tekrar hak sahibine iade edildi.
- Ama bu durum sanki üniversiteye ait bir alan üniversiteden alınıp müftülüğe hediye edildi gibi yansıtılıyor.
- Masabaşında yazıldığı her haliyle belli olan bu haberlerde bahsedildiği gibi öğrenciler ders görmüyor. Herhangi bir laboratuvar faaliyeti vs. yok. Alanın bahçesi ve manzarası güzel olduğu için ara sıra üniversite hocaları tarafından dinlenme, misafir ağırlama alanı olarak kullanılıyor. Zaten bu alandan direkt olarak üniversiteye ulaşım bağlantısı da yok. Üniversiteden çıkıp karşı yola geçip, müftülük alanından geçip arkasındaki bu alana ulaşabiliyorsunuz.
Akla gelebilir, bu alan için üniversite, müftülüğe bu 40 yıllık kullanım için herhangi bir kira ödedi mi? Bunu da sordum.
Aldığım cevap olumsuzdu. Kira ödemesini bırakın, oldukça zorlu ve masraflı olan botanik bahçesinin bakım ve temizliğini bile üniversite değil Fatih Belediyesi sağlıyor.
***
İşin özeti : Ahmet’in arazisine Mehmet ağaç ve çiçek dikmiş.
Ağaç büyümüş, çiçekler açmış.
Ahmet de ses etmemiş 40 yıl boyunca Mehmet o alanı kira ödemeksizin kendi malı gibi kullanmış.
Şimdi Ahmet’in yere ihtiyacı var. Kendisine ait yer olduğu halde orayı kullanamayıp sıkışıp kalıyor. Sonra da Mehmet’ten kendisine ait olanı geri istiyor ve 40 yılın sonunda alıyor.
Üstelik Mehmet’in de bu konuda bir itirazı, bir hak talebi yok. O yerin Ahmet’in hakkı olduğunun bilincinde.
Ama dışarıdan bakanlar “Ahmet, Mehmet’in yerine çöküyor.” diye yorumlayıp bunu bir de haber yapıyor ciddi ciddi.
Çıkan yaygara bu yüzden.
***
Bu yazıyı yazma sebebim bu haksız ithama, bu yargısız infaza en azından bir kişinin cevap vermiş olması.
Biliyorum, bu yazı öyle çok filan okunmayacak. Çünkü gerçeklere müsamahamız da, ihtiyacımız da, merakımız da yok.
Birileri satır aralarında “Üniversitenin arazisi müftülüğe verildi” yazmaya devam edecek. Okuyanlar da “Yaşa, varol, bunlar böyle” demeye.
Ama ne diyordu bir eski roma deyişi : “fiat justica et ruat caelum”
Yani; Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun..."
STAR GAZETESİ
İlginizi Çekebilir
Bir çocuk bir elma ile gözlerini ve kalbini açar
Muhammed, kendi dünyasında yaşayan bir çocuk, bana “sevginin”, “açlıktan” daha büyük olabileceğini ve kurumuş bir elmanın bile dünyanın en büyük hediyesi olabileceğini öğretti.
Gazze'nin yıkıntıları arasında hayata yeniden başlamak
“Evden çıkarken ve eve girerken bir sürü molozun üzerinden tırmanmak zorunda kalıyoruz,” dedi. “Ama bu çadırlarda yaşamaktan daha iyi...
Ramazan'ı Gazze halkının örnekliğiyle yaşamak
Yaşar Değirmenci, geçtiğimiz sene Gazze'de Ramazan boyunca görev yapan Dr. Farhan Abdul Azeez'in verdiği bir röportajda, Gazzelilerin Allah'a olan bağlılıklarını ve bütün imkansızlıklara rağmen Ramazan'ı yaşama biçimlerinin örnekliğini aktarıyor.
Çocuk en iyi sevdiklerinden öğrenir...
Sefa Saygılı çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususları vurgularken ebeveynlerin çocuklarıyla diyaloğunun önemini belirtiyor.
Gazze kalpleri Kur’ân’a, İslâm’a açıyor ve kazanıyor…
Abdullah Yıldız, Gazze sayesinde Müslüman olanların ihtida hikayelerine göz atıyor.
Bir garib-ârif ölmüş diyeler..
Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.