© Dini Haberler 2020

Başkent'ten Göz Yaşartan Bir Hikaye

Kurban Bayramı’nın birinci günü Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Dibecik köyünde büyük bir aile dramına tevafuken şahit olduk. Ülkenin başkentinin orta yerinde yaşananlar, ihmalkarlığı gözler önüne serdi.

Ankara'nın Beypazarı ilçesine bağlı Dibecik köyü Gedik Ağzı mevkiinde ikamet eden 71 yaşındaki Ahmet Çilata’yla tevafuken karşılaştık. Köyün yukarı tarafında koyunlarını otlatıyordu. Selamlaştık. “Sana ikram edecek pek bir şeyim yok” deyip heybesinde kalan elmayı ısrarla ikram edecek kadar cömert biri. Sohbette konu konuyu açtı. Parasızlıktan, inşasına başladığı tek katlı müstakil evini tamamlayamadığını öğrendim. Şu an hayat arkadaşı Fahriye Çilata’yla birlikte tek başlarına bakara tarzı bir evde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ahmet Amca’nın tarif ettiği yere gittim. Eşi Fahriye Teyze karşıladı. Yarım kalan evi gösterdi. Müstakil ev, 2 oda 1 salon olarak planlanmış ve o şekilde inşasına başlanmış. Ancak para yetmeyince bir oda ve salondan vazgeçilmiş. Şu an duvarla örülen bölümde sadece bir oda, daracık koridor ve mutfak bulunuyor. Tuvalet ve banyo olarak düşünülen alanda ise hiçbir çalışma yok. Oraya hurda doldurulmuş. Parasızlık yüzünden bu bölüm bile tamamlanamıyor. Duvarları sıvasız, çatısı yarım... 

KURBAN ETİ SANDIM

Daha sonra kaldıkları baraka tarzı eve geçtik. Ufak bir odası ve salonu vardı. Tabakların gelişigüzel konulduğu, küçük bir tüpün bulunduğu mutfak, banyo ve tuvalet dışarıdaydı. Fahriye Teyze, sıkıntılarını, çaresizliklerini, yoksulluklarını anlatırken, bahçede odunun üstündeki kazanda su kaynıyordu. Bu şekilde banyolarını yapıyorlar, çamaşırlarını yıkıyorlar. Fahriye Teyze, tüp bitmesin diye yemeklerini de dışarıda pişirdiklerini aktardı. Yerdeki tencereye gözüm ilişti. Malum Kurban Bayramı’nın birinci günü ya tenceredekini kurban eti sandım. Ancak tencerede kavrulan et değil patlıcandı. Fahriye Teyze, akşam eve gelecek olan eşi için hazırlıyordu. Patlıcan oturtma yapacakmış. Kimse onlara kurban eti getirmemiş. “Bu nasıl komşuluk” diye söylendim. İnsanlar herhalde kurbanın yalnız kendileri yesin diye emredildiğini sanıyor. İlahi hikmetten haberleri yok. 

İLÇEDE KURBAN ETİ ARAYIŞI 

Yaşlı çiftin durumuna çok üzüldüm. Bayramın üçüncü günü Beypazarı merkezine geçtim. İhtiyaç duyulan gıda malzemeleri ve yöresel baklavayla birlikte aileye, Allah rızası için kesilen kurbanların etlerini de götürmek istedim. Bu yüzden ilçede kurban eti arayışına girdim. Durumu belli kurumlara, şahıslara anlattım. Ancak olumlu cevap alamayınca bir iki kilo kurban eti ayarlamak için uğraşıp durdum. Beypazarı halkı adına üzüldüm, utandım... Ahmet Amca ile eşi Fahriye Teyze’nin yanına kurban eti olmadan gitmemek için çareyi, Beypazarı Kaymakamlığı Aşevi’nde haşlanan kurban etini kabul etmekte buldum.

SOSYAL İNCELEME AYIBI 

Azıcık kurban eti için başvurduğum kaymakamlık ve belediye yetkililerinin, Dibecik köyü sakini Ahmet Çilata’nın durumuna ilişkin yanlış malumat sahibi olduklarına şahit olunca daha da üzüldüm. Kimisine göre Ahmet Amca çok zengindi, kimisine göre sürüsü vardı, kimisine göre 80 tane koyunu vardı. Oysa bahsedilen sürüyü de zenginliği de yakından gözlemlemiştim. Belli ki sosyal inceleme hakkıyla yapılmamış...

EVLATLIK DRAMI 

Alınan malzemelerle, kaptaki haşlanmış etle birlikte Ahmet Amca ile Fahriye Teyze’nin yanına vardım. Hoş bir karşılamanın ardından tamamlanamayan evin önünde tahtadan yapılan masaya geçtik. Çay ikram edildi, baklava tadıldı. Bu ikinci gelişimde yaşlı çiftin dramına ilişkin yeni sarsıcı bilgiler edindim. Tek başlarına kalan çiftin normalde 3 kız, bir erkek olmak üzere 4 dört çocuğu var. 4’ü de evli. İki kez boşanan oğullarından kötü muamele görmüşler. Bir oğullarını da 25 yıl önce trafik kazasında kaybetmişler. Ahmet Amca elinde bir dosyayla çıkageliyor. Aile nüfus kayıt örneğini çıkarıyor. Uzatırken oğullarından birini sefalet yüzünden evlatlık verdiklerini söylüyor. Nüfus kayıt örneğindeki bilgiyi okuyunca şaşkınlığım daha da artıyor. Başka bir aileye evlatlık verilen erkek çocukları şu an 26 yaşında. Gerçek ailesini öldü olarak biliyormuş. Oğlunun iletişim bilgilerini paylaşan Ahmet Amca, yardım istiyor: “Oğluma ‘ailen öldü’ demişler. Babalığı ‘buradan öteye geçmeyeceksin’ dedi. Oğlumu bulun ve ona ‘annen baban yaşıyor. Onların yanından geliyorum’ deyin.” Böyle bir isteğe nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum. Yıllardır gerçek ailesini öldü bilen ve başka bir ailenin yanında yetişen birisine pat diye ‘annen ve baban yaşıyor’ demek kolay olmasa gerek. 

GELİN BU EVİ TAMAMLAYALIM 

Şu an için öncelikli olarak kış bastırmadan çiftin inşası yarım kalan evinin, 2 oda 1 salon olarak tamamlanması lazım. Çünkü zaten aile, yerleri olmadığı için misafir kabul edemiyor. Acil bir durumda kızları ve damatları yatıya kalamıyor. Bu nedenle yeni inşa edilecek evin 2 odalı 1 salonlu olması şart. 

BUNLARI ÖĞRENECEKTİNİZ 

Ancak yetkililerin yanlış bilgi sahibi olması, evin tamamlanacağı konusundaki ümidimi zayıflatıyor. Çünkü onlar Ahmet Amca’yı zengin, sürü sahibi biliyor. Eğer yetkililer, komşularına bir tas kurban eti götürmekten aciz şahısların yanlış aktarımlarına, kulaktan dolma bilgilere itibar etmek yerine gerekli sosyal incelemeyi yapsalardı; Ahmet ve Fahriye Çilata çiftinin yıllardır bir barakada yaşadığını, yaklaşık 2 ay önce yapımına başladıkları yeni evlerini tamamlayamadıklarını bileceklerdi. 25 yıl önce yokluk sebebiyle çocuklarından birini başkasına evlatlık vereceklerini öğreneceklerdi. “Sürü” diye abartılan koyunların kaynağının aslında kaymakamlığın hibe olarak verdiği koyunlar olduğunu, bu koyunların harç parası için borç alınan 3 bin liranın hala ödenmediğini, hibe koyunların 4 yıl dolmadan satılmasının yasak olduğunu, Ahmet Amca’nın çobanlığını yaptığı koyunlardan 20’sinin komşunun olduğunu, 14 keçinin damadına ait olduğunu, hibe verilen 14 koyunun sayısının 28’e çıktığını bileceklerdi. Ayrıca hâlâ ailenin elektrik faturasının köyün imamı tarafından ödendiğini, yine imamın her gün aileye ‘Bir ihtiyacınız var mı?’ diye sorduğunu öğreneceklerdi.

Kaynak: Vahdet/Haber Vaktim

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER