ANNELER GÜNÜ
STKDeğrli Kardeşlerimi; Batı dünyası kaybettiği birçok değer adına şimdi içine düştüğü durumu kurtarmak için sünni günler icat etmek suretiyle yaptığı tahribatı örtbas etmeye çalışmaktadır
DiniHaberler.com.tr: Değrli Kardeşlerimi; Batı dünyası kaybettiği birçok değer adına şimdi içine düştüğü durumu kurtarmak için sünni günler icat etmek suretiyle yaptığı tahribatı örtbas etmeye çalışmaktadır.İşte size birkaç örnek,Bizim dinimiz bir harf öğretinin kırk yıl kölesi olurum diyerek eli öpülesi ögretmenlere ilim adamlarına göstermemiz gereken saygıyı dile getiriken bugün okullarda öğretmenlere şiddet uygulayan gençliğe ögretmenler günü kutlatmakta, aile bağlarını tahribat ederek yıkıp perişan ettiği yuvaları sevgililer günü ile ,Sokağa huzur evlerine atarak mağdur ve perişan ettiği annne ve babaları anneler ve babalar günü adı altında uyduruk günler icat ederek değerlerimiz adına yapılan tahribatı örtmeye çalışmaktadır.Hepinizin bilği gibi batıda ve ülkemizde mayıs ayın ikinci Pazar günü anneler günü olarak kutlanmaktadır.
Dinimiz, anne ve baba hakkı üzerinde önemle durmakla birlikte, anneye özel bir önem atfetmektedir. Zira annelerin çocukları üzerinde herkesten fazla emeği bulunmakta, yavruları üzerinde en derin şefkat ve merhamet hissini anneler taşımaktadır. Kur’an-ı Kerim’de, “Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilemeyeceği, malın zekâtı verilmedikçe, (Zenginlerin) namazların kabul olunmayacağı, ana-babaya teşekkür edilmeden de Allah’a şükredilemeyeceği” ölçülerinin dikkate alınmadığı göstermelik bir Anneler gününü, her yıl Mayıs ayında ibretle ve hayretle seyrediyoruz.
Allah’ın en değerli emaneti olan yavrularını, çağdaşlaşma hastalığıyla moda, alkol ve uyuşturucu bağımlısı olarak Şeytanın kötü yollarına kurban eden sorumsuz ve şuursuz ana babaların, evlatları tarafından senede bir gün anılmaları beklenen acı bir neticedir.
Çile ve sabır kahramanları Anne Babalarını evlerinden koparıp Huzurevi adıyla tam bir Cezaevine mahkûm edenler, çarpık, materyalist ve ateist eğitimin kurbanlarıdır. Eşlerinin ve nefislerinin kulları olmuş bu tip zalim ve hain evlatlar da aynı neticeyle karşılaşacaklarını unutmamaları gerekir.
Avrupalının sadece senede bir gün kutladığı “Anne ve Baba Günlerine” hiç ama hiç ihtiyacımız yoktur. Çünkü Analar gününü biz 1403 yıldır her gün kutlarken, batılı ancak 105 yıldır senede bir gün kutluyor. Hayattayken annesine ilgisiz kalan ve zulmeden Amerikalı bir kadının güya annesinin ölümünden sonra pişman olduğu Mayıs ayının ikinici pazar gününü Anneler Günü olarak kutlamaya başlaması trajikomik bir vakıadır.
Biz Müslümanlar ise; “Rabbın, sadece kendisini (Allah’ı) ilâh tanımanızı, şartsız itaat ve saygıyla kendisine kulluk (ibadet) etmenizi ve Anne ve Babaya devamlı iyilikle davranmanızı hükmetti. Şayet Anne ve Babanızdan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa sakın onlara, ‘Öff!’ bile deme! Onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.. Ve İkisine de, sevgi, merhamet, şefkat ve tevazu ile kol kanat ger. (İsra S.23-24)”
“Biz insana, anne-babasına iyi davranmasını tekrar tekrar emrettik. Annesi onu, günden güne ağırlaşan sıkıntılara katlanarak karnında taşımıştır. İki yıl emzirmiş, iki yıl sonunda onu sütten kesmiştir. İşte bunun için; Allah’a şükret, anne ve babana teşekkür et’ diye tekrar tekrar emrettik.. Eğer annen ve baban; seni, lehinde ilmî bir delilini asla ortaya koyamadıkları bir şeyi (batıl bir dini ve rejimi), Allah’a ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. (Bu durumda bile) onlara yine de bu dünyada iyilikle davran. Onlara dünyada hakkaniyete uygun, candan dost, arkadaş gibi davran. Sadece Allah’a yönelenlerin ve bağlananların İslam yolunu, hayat tarzını benimse. Sonunda hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna getirileceksiniz. O zaman işlediğiniz amelleri bir bir ortaya koyarak hepimizi mutlaka hesaba çekecektir.(Lokman S.14-15)” ilahi mesajların rahmet ışığında Anne ve Babalarımızı her gün doya doya sevmenin ve anmanın mutluluğunu yaşamalıyız.
Evet, biz Müslümanlar, Cennetin ayakları altına tahsis edildiği Anne ve Babalarımızı senede bir gün değil her gün defalarca anıyoruz. Beş vakit namazlarımız da anne ve babaya dua etmeden selam verdirmeyen yüce İslam Dinin müntesipleriyiz. Medine-i Münevvere ’de Annesinden uzun müddet ayrı kalma izni alamadığı için Resulullah (sav) Efendimizi göremeden dönen Yemenli Veysel Karani’leri örnek alan bir milletin evlatlarıyız.
“Anne-babası veya ikisinden biri yanında ihtiyarladığı halde, [rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayan şansız evladın burnu sürtsün. Anne-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.” ”Anne-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.” “En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra anne-babaya iyiliktir.” “Anne-babanıza iyilik ederseniz, çocuklarınız da size iyilik eder.” “Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum? diye soran kişiye buyurdu ki; Hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın.
O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allah Teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder.” Hadisi Şeriflerinin şifa veren tavsiyelerine uyarak anne babalarımızın devamlı dualarını almaya çalışmalıyız.
“Ey Rabbim!” “Ana babam beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle! (İsra S.24)” “Ey Rabbimiz! İnsanların hesaba çekileceği kıyamet gününde beni, annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla. (İbrahim S.41) “ duasıyla can ciğer ana babalarımızı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.Makamları Cennet olsun.
İnsanlar içinde iyilik etmeye en layık olan kişi sorulduğunda Sevgili Peygamberimiz (sav)’in, üç defa anneyi, dördüncüsünde ise babayı zikretmesi bunun bir göstergesidir. Lokman süresinde de, annelerin ayrıcalığını şöyle ifade etmektedir: “Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya, babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme; onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle. ) buyurmaktadır.
Anne çocuğun ilk öğretmenidir. İyiyi, doğruyu, edebi, başkalarına saygıyı, paylaşmayı ilk öğretendir. Maddi, manevi tüm hizmetleri karşılıksız verendir. Onun kucağı sevgidir, şefkattir, güvendir, sığınaktır. Atalarımız “ Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” diyerek bunu ne güzel dile getirmişlerdir. Ancak evlatları için, her türlü fedakârlığı yaptığı halde yalnızlığa itilmiş, meşakkatlerin kucağına terk edilmiş, sahipsiz, gözü yaşlı anne ve babalarla sıkça karşılaşıyoruz. Gözyaşlarının, terk edilmişliğin, hayata küsmenin meydana getirdiği bu izdirap tabloları vicdanları derinden yaralıyor. Oysa bu tabloları, huzur ve mutluluk, fedakârlık ve sabır, merhamet ve hoşgörü süslemelidir. Bizler onların varlığı ile sıkıntı degil, huzur ve mutluluk duymalıyız. Varlıklarını yük değil, nimet olarak algılamalıyız. Zira Sevgili Peygamberimiz (sav) “ Üç dua vardır ki bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun , misafirin ve anne-babanın evladına duası”(4) buyurarak, onların dualarının mutlaka kabul edileceğini bildirmiştir.
Annelerimize layık oldukları şekilde davranarak, onların hayır dualarını almaya çalışalmalıyız.. Onları üzecek her türlü söz ve davranışlardan uzak duralım. Unutmayalım ki Allah’ın rızasını kazanmanın, cennete varmanın yolarından biri de anneye hizmet edip, onun rızasını kazanmaktır.
Yüce Kitabımızda Allah’ın övgüsüne mazhar olmuş kadınlardan kesitler sunulur. Yaratılışın kendisinde tezahür ettiği annemiz Havvâ, iman ve cesaretin zirveye ulaştığı Asiye, hayâ ve iffetin mekan tuttuğu Meryem, sadakât ve teslimiyetin anlam bulduğu Hacer, namus ve haysiyeti Yaratıcı tarafından tescillenen Âişe validemiz bu yüce şahsiyetlerden sadece birkaçıdır.
İnancımızda kadınlar Allah’ın emaneti olan bir eş, ayaklarının altına cennet serilen bir anne, Allah’ın rahmeti ile sarmalanmış bir evlat ve Rabbimizin mükerrem kıldığı bir varlıktır. Bu itibarla anneler her türlü hürmet ve saygıya layıktır. Annelerimizi incitmek, hangi gerekçeyle olursa olsun , mağdur ve mazlum durumuna düşürmek inancımızla bağdaşmaz (08/03/2013 diyanet hutbesi)
Kadınların yalnızca Anneler gününde, 8 Mart’ta dünya kadınlar gününde değil, değer verilen varlıklar olarak yılın her günü hatırlanması gerektiğine inanıyoruz. Kadının toplum içinde hak ettiği değeri gördüğü günlere ulaşmak için yapılması gereken çok iş ve aşılması gereken çok engel bulunaktadır. "Bizler etnik köken ve toplumsal sınıf ayrımı gözetmeksizin tüm kadınların sorunlarını bu ülkenin gelişmesinin önündeki toplumsal bariyerler olarak görmekteyiz. Kadınlarımız bugün çalışma hayatında çok önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Bunlardan biri; annelik yaparken, engelli veya yaşlı yakınına bakarken katı mesai uygulamalarıyla karşı karşıya bulunmaktır. Bu katı mesai uygulamaları iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Anayasanın dezavantajlı gruplara yönelik Pozitif Ayrımcılık ile ilgili hükümlerinin artık sözün ötesine geçilerek, fiiliyatta da uygulanır hale geldiği günleri görmek istiyoruz" .
Yasal düzenlemelere rağmen ortadan kalkmasını umdukları şiddetin halen devam etmesini esefle, şaşkınlıkla ve teessürle takip ediyoruz. , "Bu şiddet eğiliminin ekonomik, sosyal ve psikolojik sebeplerinin alışılagelen yöntemlerin de ötesine geçilerek araştırılması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir. Kadına yönelik şiddet olaylarının da en ağır şekilde cezalandırılmasını istemekteyiz. Vicdanları bu konuda uyanmaya davet ediyoruz"
Kadınlar, birbirlerinin sorunlarına karşı duyarsızlaştırılmakla birlikte hemcinslerine karşı mücadele eder hale getirilmişlerdir. Kılık-kıyafet ayrımcılığının kamu eliyle körüklenmesi yüzünden kadınların önemli bir kesimi ötekileştirilmiş, eğitim-öğretim ve çalışma hayatı başta olmak üzere, çoğunlukla sosyal hayattan da dışlanmışlardır. Yıllarca üniversite kapılarında yaşanan dramlar görmezden gelinmiş, kılık-kıyafet ayrımcılığıyla dışlamalar sürmüş, özgürlük talepleri duymazdan gelinmiştir.
1930’da ‘seçme’, 1934’te ‘seçilme’ hakkı tanınan kadına günümüzde ne giyeceğini seçme hakkı verilmemekte, toplum mühendisliği devam etmekte, ders kitapları dâhil hayatın her alanında kadınlara rol modeller dayatılmaktadır. Yıl 2014 ve kamusal alan yalanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan keyfi dayatmalar ne yazık ki yıllarca devam etti; başörtüsü, kadınların önemli bir kısmını mahrum etmenin simgesel aracı olarak kullanıla geldi..
Bugün vatandaşın cebine göz diken kapitalist şirketlerin cirolarını katladığı sözde özel günlerden biri olan Anneler Günü dünyanın pek çok ülkesinde kutlanıyor. Bütün bir yıl boyunca annelerine herhangi biriymiş gibi davranıp yılın bir gününde bir hediye ile gönül almaya çalışmak, büyük bir çelişki arz ediyor. Ancak İslam kültüründe annelerin değerinin ne kadar yüksek olduğu düşünüldüğünde, mevcut sistemin bizi annelerimizi bir gün anmaya ve hatırlamaya zorlaması dikkat çekiyor.
“CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR”
Hakim kılınmaya çalışılan kapitalist mantalitenin aksine İslam, bireye annesini bir gün değil 365 gün sevip saymasını öğütlüyor.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, “Cennet annelerin ayakları altındadır, Annelerin ayaklarının altı cennet bahçelerinden birer bahçedir” hadis-i şerifiyle annelerin değerini bize öğretirken, günümüzde sırf kapitalist ekonomik sistemi hareketlendirmek adına vatandaşların tüketim çılgınlığına özendirilmektedir.
Anneler Günü için yapılan araştırmalarda, annelerin bir hediye beklentilerinin olmadığını belirten araştırmacılar, annelerin bu konuda tek isteklerinin sık sık hatırlanmak ve sıcak bir gülüş olduğunu söylüyorlar. Fakat, kapitalist ekonomik sistemin tüketim kültürünü canlandırmak adına anneye duyulan bağlılığı hediyeye indirgeyerek insanlara sunması kültürümüzdeki anne sevgisini yaralıyor. “Anneni sevindirmek için mutlaka hediye al” mantığı ile insanları tüketim ve israf kültürüne yönlendiren sistem, en kutsal değerlerden olan anne sevgisini ranta, kazanca çevirerek servetlerine servet karmaktadır.
“BİZİM KÜLTÜRÜMÜZDE ANNE BABA
SEVGİSİ TEK GÜNE HAPSEDİLMEMİŞTİR”
Kendi has kültürümüzde Anneler Günü-Babalar Günü gibi günlerin yoktur “Bizim kültürümüzde anne, baba sevgisi tek bir güne hapsedilmiş değildir, anne ve babaya olan sevgi saygı bütün hayatımız boyunca geçerlidir ve esas olan da budur. Zaten bizde Allah’a ibadetten sonra en büyük ibadet anneye babaya gösterilen sevgi ve saygıdır” .
KAPİTALİZM ANNE
SEVGİSİNİ DE METALAŞTIRIYOR
Anneyi; sadece yılın bir gününde hatırlamanın, ona gerekli değeri vermiş olmayı göstermemektedir. “Günümüz tüketim toplumu, her şeyi metalaştırdığı gibi, anne sevgisini de, ona bir hediye almak ile geçiştirilmesi gereken bir görev gibi anlıyor. Ve hatta anneler gibi en değerli varlıklarımızın, bir eşya karşılığında mutlu edilebileceğine dair bir kanaat empoze ediyor” Anneleri mutlu edecek onlara hizmettir,ihtiyaçlarının karşılanmasınıdır.Güzel ve gönül alıcı sözlerle onların duasını almaktır. Hediyeleşmenin güzel ve İslami bir gelenektir ancak bunu kapitalist ekonomiye hareket kazandırarak değil, kendi değerlerimizi ayakta tutarak yapmamız gerektiğine inanıyoruz.Annelerinin hizmetinde bulunarak büyük manevi kazancı kaybedip para ile annesine baktıranlar,onları evlerinde sıcak yuvalarında evlat ve torunlarının içinde duasını alarak hizmet etmek yerine huzur evlerine ,yalnızlığa ,perişanlıga terk ederek sadece anneler gününde bir demek çiçekle evlatlık görevlerini yaptığını zannedenler anneler gününde birkez daha nefis muhasebesi yaparak evlatlık sorumluluklarını gözden geçirmeliler.Selam Ve Dua ile Allaha emanet olun .
NE MUTLU ANNE- BABA DUASI ALAN EVLATLARA .12 MAYIS DEĞİL TÜM HAYAT BOYU SİZLERE HİZMET EDEBİLMEK ÜMİDİYLE YAŞAYAN ANNELERE SELAM VEFAT EDENLERİDE RAHMET DİLİYORUZ…
ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...
Necip Fazıl KISAKÜRE
AHMET GÖRGÜLÜ
DİYANET-SEN MERSİN
ŞUBE BAŞKANI
İlginizi Çekebilir
Hocamızın yanındayız!
ÇEDES programı kapsamında okullarda ‘manevi danışmanlık’ yapan din görevlilerinin sistematik bir şekilde hedef alınmasına Mil-Diyanet Sen’den sert tepki geldi.
BİR MÜFTÜYE İFTİRA ATMAK BU KADAR KOLAY OLMAMALI
Bir okulda din derslerine giren Şanlıurfa’nın Akçakale ilçe Müftüsü, çirkin bir iftiraya maruz kalarak çıkarıldığı mahkemece tutuklandı ve cezaevine gönderildi.
Siz hangi milletten hangi dindensiniz
Diyanet-Sen Balıkesir Şube Başkanı Mehmet Akif Gerboğa, KKTC' de Din Görevlisi Ahmet İşçi'nin yaz Kur’an Kursu’nda çocuklara Kur’an öğrettiği için polis tarafından tutuklanmasını ve yapılan hukuk dışı uygulamayı şiddetle kınadığını belirterek “49 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı ile Türk askeri, adayı Yunan işgalinden kurtardı ancak bir kesimi Milletine ve İslama düşmanlıktan kurtaramadık” dedi.
İHL’DEN DEPREM BÖLGESİNE YARDIM KAMPANYASI
6 Şubat tarihinde Türkiye yüzyılın felaketiyle sarsıldı. Aziz Türk Milleti bu yaraları hız bir şekilde sarmak adına yoğun bir çabanın içerisindedir. Çekmeköy Şehit Ömer Halisdemir Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulu’da bu kapsamda önemli bir kampanya başlatarak deprem bölgesine yardım etmeyi amaçlıyor.
Menzil Cemaati kapılarını depremzedelere açtı!
Menzil Cemaati, Adıyaman'daki depremzedeler, Menzil Köyü'nde bulunan Buhara Evleri'nin kapılarını açtı. Depremzedeler tam kapasite ile evlerde misafir edilmeye başlandı.
Kur'an'ı yakan kafir cezasız mı kalacak?
Mil-Diyanet Sen Giresun Şubesi Başkanı Celalettin Ocak, İsveç'teki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim'i 'ifade özgürlüğü' bahanesine sığınarak yakan Danimarkalı siyasetçi Rasmus Paludan’a tepki gösterdi.